
Ayşe KUDU
boluexpress@hotmail.com
Efenim, ne karın ağrısıdır toplumun önünde konuşmak. Sadece karın ağrısı mı? Tabiki hayır, aynı zamanda kalp çarpıntısı, terleme, ellerin ayakların üşüme, bacakları sallamaya başlama, vücudun gerilmesi, kolları koyacak yer bulunamaması, kelimelerin ortalıklardan kaybolması, kafandaki düşüncelerin gerçeklikten uzaklaşmasıdır.
…
En büyük mücadelemiz de düşünce bazında olmaz mı? Bir tarafta ‘’yapabilecek miyim? ‘’ düşüncesinin yarattığı kaygı, gerginlik varken, diğer tarafta burada yabancı mı var hem ‘’ne oluyor, niye yapamayacakmışsın? ’’ düşüncesinin beraberinde getirdiği, nefes egzersizlerinin de yardım ettiği bir rahatlama… Düşünceler gel-gitler yaratırken bir bitse de kurtulsam nidaları yükseliyor vücuttan. O kadar geriyoruz ki vücudumuzu, o da o kadar dirençten sonra ya midede ya başta ya da boğazda patlağı veriyor. ‘’Sen misin beni geren’’ dercesine…
…
Tüm bu düşünceler ortalıkta cirit atarken vakit yaklaşıyor… Artık düşünceler de tatmin edemiyor atan kalbin hızını yavaşlatmaya. Hala bir umut var beyinde; yapabilirsin diyor. Kalk ve bitir şu işi. Zaman yaklaşıyor… Kalbin atış hızı, ışık hızına yaklaşmaya başlıyor. O sırada bir evren açılıyor ve 10 dakika sonrasındaki konuşma yapılmış hali gösteriyor… Hayal kuran beyin rahatlıyor böylece.
…
Zaman doldu. Evren kapandı. Gerçekliğin tam olarak içinde yer alan vücut tam bir işbirliği içinde tüm enerjisini de sırtına alıp kalkıyor. 10 dakika önce geçmeyen zaman şimdi atlaya atlaya gidiyor bir sonraki sayıya. Geri dönüşün olmadığı bir dünya burası. Kelimeler kontrol ediliyor. Evet, onlar da buradalar. Artık başlayabiliriz ki, yarısı bitti bile.
…
İlk kelime ağızdan çıktığı anda ok yaydan fırlıyor. Anlattıkça kendini rahatlatıyor beden, havası inen balon gibi. Düşünceler, hayal dünyasından gerçeklik dünyasına geçerken olumlu olmaya başladıkça kelimeler de haznelerinden dökülüyor. Bitiyor tüm hikâye ve mutlu bir gülümseme yayılıyor yüze, gülen yüzleri de gördükçe…
…
Hayal dünyasında ortaya çıkarılan kaygı, hesap soruyor düşüncelere… Neden bu kadar gerdin ki bizi? diye. ‘’Bilemedim’’ diyor düşünceler, ‘’aslında biliyordum da emin olamıyordum’’. Kaygı affediyor düşünceleri, yine aynısını yapacağını bilerek. Ama ‘’düşünce işte’’ diyor kaygı, gerçek olsa da olmasa da düşünüyor, şekillendiriyor bizi. Düşünce ile kaygı barışıyorlar ve vücut devreye girerek ‘’artık uyku vakti’’ diyor ‘’biraz dinlenmem lazım…’’
Dipnot: Düşüncelerinizi fark edin duygularınızı ve davranışlarınızı belirler… Ayrıca, toplum önünde konuşmak kaygı verici olabilir ama bu sonucunun güzel olmasını sağlayan bir kaygıdır.






























Fuat Bayramoğlu
LİDERİ YENMEK, GALİBİYETLERİN EN GÜZELİ
Fatma Marmara
CUMHURİYETİMİZİN 100. YILI KUTLU OLSUN
Mehmet İşgörücü
YÜZÜNCÜ YILDA BOLU’DA TİYATRO
Ayşe KUDU
BİLİNÇALTIMIZIN TRAFİK HALİ
Duygu Güler
HOŞGELDİN ATAM
Hikmet Baydar
DÖVİZDE SON DURUM..
Tahir Semih Özçelik
VİZYON VE İNOVASYON
Rahmi Tamer Özçelik
PİŞMANLIK
Genc-i Nihan
GLOBALLEŞEN DÜNYADA NORMALLEŞEN TERİM ‘FAİZ’
Ekrem Çetinkaya
YATA YATA
Fevzi Saçlı
ÇÖPE ATILMA KORKUSU SARDI BENİ
Kemal Bilsel Sarısözen
MAKULU GÖREMEYEN DÜŞÜNCENİN,NE ÖNÜNDEN, NE DE ARKASINDAN GİDİLİR
Mehmet Korkusuz
KORKUSUZ YORUM
Fatma Kubilay
TÜRKMENLER’İ YALNIZ BIRAKMAYALIM….
M. Cengiz Poyraz
MİRAP MI, SAHNE Mİ? CÜBBE Mİ, KOSTÜM MÜ ?
Ebru Eyvazoğlu
AK PARTİ, CEMAAT VE BİZ
Dr.Ahsen SAÇLI
ENERJİDE TOPLUMSAL MALİYET
Murat Çelik
Bolu’nun şovmen vekilleri!