• resmi ilanlar
Ayşe KUDU [email protected]

Kaygılarımı Sosyalleştiriyorum

14.01.2016 00:00:02

Efenim, sadece bir saniye için gözlerinizi kapatın ve bir odaya girdiğinizi ve orada bazı arkadaşlarınızı gördüğünüzü düşünün, birden yere doğru bakıyorsunuz ve üzerinizde hiçbir giysinin olmadığının farkına varıyorsunuz! İşte insanların arasında böyle hissediyorum kendimi… O yüzden bir ortama girmek benim için olumsuz düşüncelerimin beynime üşüşmesi demek, gerilmek demek, kızarmak demek, terlemek demek, konuşamamak demek, konuşunca tüm ilginin üzerimde olması demek, beynimden geçen olumsuz değerlendirileceğime dair düşünceler demek ve tüm bunların fark edileceği, rezil olacağım hissi demek… Korkunç şeyler anlayacağınız.

Çocukluğumdan hatırladığım, çekingen bir çocuk olduğum… Biri soru sorduğunda cevap verirdim, o da biraz zaman alırdı. Sanki yanlış bir şey dersem kızılacakmış gibi gelirdi. Onun dışında girişken değildim arkadaşlık ilişkilerimde de, biri geldiğinde oynardım onunla. Toplu oyunlarda da sesi çıkmayan çocuklardandım ben. Annem babam hep benim yerime konuşurdu, bana ne yapacağımı, ne söyleyeceğimi söylerlerdi. O yüzden konuşmak dert değildi benim için. Ta ki 14 yaşıma gelene kadar…

Lise döneminde arkadaşlık ilişkilerinin kendimi tanıma adına daha ön planda olduğunu fark ettim. Ancak arkadaşlarımın yanında olmak benim hakkımda ne düşündüklerini düşünmek anlamına geliyordu. Konuşurken; konuşmalarım akıllıca olmalı, eğlenceli olmalı, etkileyici olmalı, ses tonum ve görünüşüm mükemmel olmalı ve kendimden emin görünmeliyim düşüncelerine o kadar zaman ayırıyordum ki, yine de ağzımdan çıkan kelimelerden sonra kendime yönelik eleştirilerim ve insanların benim hakkımda düşündüklerine inandığım olumsuz düşünceler beni insanlardan uzaklaştırmaya neden oluyordu.

Sadece arkadaşlarımın arasında mı geliyordu bu düşünceler sanki! Hoca aniden soru sorduğunda, sınıfta sunum yaparken, toplu ortamlarda yemek yerken, akrabalar geldiğinde ilginin odağı olduğumda, telefonla konuşurken kafa karışıyor, kalbim çarpıyor, terliyorum, titriyorum, yüzüm kızarıyor, kaslarım geriliyor. Yaşadığım tüm bu belirtileri yaşamamak ve kendimi olumsuz değerlendiren düşüncelerimden kurtulmak için ortamlara girmemeye, bahaneler üretmeye başladım zamanla.

İşin ilginç tarafı sunum yapmadan önce güzel anlatamayacağım düşüncesinin yarattığı kaygı benim iyi anlatmamı da engelliyor ve gerçekten de güzel anlatamıyordum. Anlamadığım ise anlattıktan sonra güzel anlattın demeleriydi… Hangisi doğruydu? Hangisi doğru sorusu yerine hangisi gerçek diye sormak lazım aslında. Çünkü algılarımız kendimize özgüydü değil mi?

Yaşadıklarımın bir nedeni varmış; Sosyal kaygı. Sosyal kaygı nedeniyle böyle düşünceler üşüşüyormuş beynime. Benim gibi sosyal kaygısı olan bir sürü insan varmış ve tedavi edilince düzeliyormuş. Aklımdan bir zorum mu var sorusunu günlerce düşündükten sonra bunun sosyal kaygı olduğunu öğrenmek iyi geldi. Artık ne ile mücadele ettiğimi biliyorum.

 

Dipnot: Sosyalliğiniz kaygılanmasın diye düşünce treni geldiği yere doğru yolculuğuna devam edecek.

İlk yorum yapan siz olun!
 1250 karakter yazabilirsiniz

Yazarın son yazıları

Yazarın TÜM YAZILARI

Tabaklar Mah. Cumhuriyet Cad. İnci İş Merkezi No: 32 / 32 Bolu   Tel:   Faks: