
Ayşe KUDU
boluexpress@hotmail.com
Efenim, yaşlılık mevzu bahis olunca adımlar bir adım geri atılır. Fiziksel olarak güçlü olamayacağımızı, insanlara bağımlı olacağımızı, gülmeyeceğimizi hep yakınacağımızı, o doktor senin bu doktor benim gezeceğimizi düşünürüz. Peki, gerçekten de durum bu mudur? (Ölmeden mezara koydular beni türküsü devreye giriyor burada.)
…
Yaşlılık dönemine yaşlanarak ilerliyoruz. Bu yaşlanma dediğimiz kavram yaşın ilerlemesi anlamında. Tabiikronolojik olarak. Hiç merak etmeyin kronolojik yaşa karşı elimizde bir savunma mekanizmamız var: psikolojik yaşımız. Yani kendimizi kaç yaşında gibi hissediyorsak o.
….
Algılar da var tabi psikolojik yaşımızı, bakış açımızı etkileyen (ki buna sanırım her hafta değiniyorum). Saçımızda ilk beyazı görmeye başladığımız orta yaş da yaşlılık olgusunu kabullenemiyoruz ve normal olan tavırlarımız birden gençler gibi davranmaya çalışmamızla sonuçlanabiliyor. Saç boyama, yüz gerdirme, daha renkli kıyafetler giyme, gençlerle takılma, çapkınlık gibi değişimleri yaşayabiliriz bu dönemde. Tabi bu durum geçmişimizde yapmak istediklerimizinyapılmışlık düzeyine ve bununla beraber yaşlanmayı nasıl algıladığımıza bağlı olarak değişir.
…
Cahit Sıtkı Tarancı ‘’yaş otuz beş yolun yarısı eder, Dante gibi ortasındayız ömrün’’ derken belki şimdiye kadar halledemediği meselelerini gün yüzüne çıkarmış ve orta yaş krizine yakalanmıştır. Yaş otuz beşe gelmeden ömrümüzü sonsuzmuş gibi algılarken otuz beşten sonra artık ölüm gerçeğiyle yüzleşip geçmişi değerlendirmeye başlarız. Yaş otuzbeşe kadar, şunu da yapayım, bunu da yapayım diye düşünürken, yaş otuz beş olduktan sonra neleri yaptık hesabını yaparken bulabiliriz kendimizi.
…
Orta yetişkin ve yaşlıların enerjilerinin bittiğini, artık hayattan elini eteğini çekmesi gerektiğini düşünenler için Yaşlı Sağlı Merkezi harika bir örnek. Çoğu 50 yaş üstü olan bu pozitif insanlar haftaiçi hergün bir dernek gibi gördükleri merkezlerine geliyor ve her sabah koşuyorlar. Daha bitmedi… Bu pozitif insanlarplates yapıyor, resim çiziyor, ahşap boyuyor, horon tepiyor, zeybek, oynuyor ve bunları sergiliyorlar. Yakın bir zamanda da iğne oyası yapacak ve İngilizce öğrenecekler. Arkadaşlıkları, fikirleri, davranışları ise modern dünyanın getirdiği yabancılaşmadan çok uzak; içten ve samimi. Sizi kayıtsızca içlerine çeken de bu oluyor.
Bir sabah karaçayır parkına gitme imkânınız olursa, kim bilir belki, siz de onları görebilirsiniz.
Dipnot: Olumlu kelimeler kullanabilmeli, olumsuz olarak algıladıklarımızı ayrıştırabilmeli olumlularından ve ait olduğu zamana bırakabilmeli… Kabullenebilmeli kendimizi koşulsuzca ve sevmeli, hem kendimizi hem de bize ait olan hayatımızı… Kimsenin sahip çıkmayacağı o hayata kol kanat germeli gülümseyen bir yüzle.






























Fuat Bayramoğlu
LİDERİ YENMEK, GALİBİYETLERİN EN GÜZELİ
Fatma Marmara
CUMHURİYETİMİZİN 100. YILI KUTLU OLSUN
Mehmet İşgörücü
YÜZÜNCÜ YILDA BOLU’DA TİYATRO
Ayşe KUDU
BİLİNÇALTIMIZIN TRAFİK HALİ
Duygu Güler
HOŞGELDİN ATAM
Hikmet Baydar
DÖVİZDE SON DURUM..
Tahir Semih Özçelik
VİZYON VE İNOVASYON
Rahmi Tamer Özçelik
PİŞMANLIK
Genc-i Nihan
GLOBALLEŞEN DÜNYADA NORMALLEŞEN TERİM ‘FAİZ’
Ekrem Çetinkaya
YATA YATA
Fevzi Saçlı
ÇÖPE ATILMA KORKUSU SARDI BENİ
Kemal Bilsel Sarısözen
MAKULU GÖREMEYEN DÜŞÜNCENİN,NE ÖNÜNDEN, NE DE ARKASINDAN GİDİLİR
Mehmet Korkusuz
KORKUSUZ YORUM
Fatma Kubilay
TÜRKMENLER’İ YALNIZ BIRAKMAYALIM….
M. Cengiz Poyraz
MİRAP MI, SAHNE Mİ? CÜBBE Mİ, KOSTÜM MÜ ?
Ebru Eyvazoğlu
AK PARTİ, CEMAAT VE BİZ
Dr.Ahsen SAÇLI
ENERJİDE TOPLUMSAL MALİYET
Murat Çelik
Bolu’nun şovmen vekilleri!