
Ayşe KUDU
boluexpress@hotmail.com
Efenim, gerçek dünyayı anlamaya çalışanlar mecazlarıyla uğraştıklarının farkındalar mı acaba? Düşünce dediğimiz şey bilgilerimizle sınırlıysa hayatı anlamak gayet desubjektif bir aktivite… O zaman hayata dair tüm çıkarımlarımız geçerliliğini kaybediyor.
…
Anlamın anlam araması gibi bir durum söz konusu değil. Anlam da anlamsızlıktan kurtulmak için insanlar tarafından yaratılmış bir BingBang en nihayetinde. Bilişim çağının rövanşta olması boşuna değil, yine her şey beyinde bitiyor... Algıladığımız nesneleri bütüncül bakış açımızla kategorilendiririz. Kategorileştirdiğimiz nesneleri düzene sokmak için ise bir kelime atfederiz. Sonra atfedilen kelimeyle birleşen nesne, anılarımızla birlikte bizim için anlamlı olmaya başlar. Kelimeler nesnelerin dünyasını onlara daha anlamlı bir dünya vermeye çalışırken bir de bakarsınız nesneler anlamlarını yitirmiş, kelimeleri ifade edebilmek için kendileri olmaktan vazgeçmişler. Pazar anlayışında markanın, ürünün adını alması, sporda takımın futbolun önüne geçmesi gibi, sanatta belirli kişilerin o sanatın yerine anılması gibi...
…
Anlamın anlamla bir derdi yokken insanların anlama anlam yüklemeye çalışması niye? Bir şeye anlam yüklediğimiz anda onun aslında o şey olmaktan çıktığının farkında değil miyiz? Farkındayız da, olması gerekenler dünyasının yaşam koşullarından biri de bu mu? Gözü mavi olan bir insanın gözü mavi olan diğer insandan pigment farkı olsa da mavi gözlü olarak nitelendirilmesi, beynin nefes alması için gerekli bir nokta, lakin eksik bilgilerle insanları etiketlemek, hayatı anlamlandırmak bir yana bunu tek gerçek buymuş gibi ortaya atmak ne kadar doğru?
…
Anlamın tek anlamlılığı modern çağın bir getirisidir ve artık post-modern çağdayız, yaniher şeyin biricik olduğu bir çağda. Bu nedenle Artık Rönesans'ı günümüze göre aydınlanma dönemi sayamayacağız...
…
Tüm farklılıklara rağmen ise varoluş sorunsalı devam ediyor. Tüm anlamsızlıklarımıza rağmen bir şeylere anlam vermeye çalışarak yaşamaya devam edeceğiz ve anlamlarımız da eksik olmaya devam edecek…
Dipnot: Ispanak mı, o da her zaman yeşil olmak zorunda mıdır?






























Fuat Bayramoğlu
LİDERİ YENMEK, GALİBİYETLERİN EN GÜZELİ
Fatma Marmara
CUMHURİYETİMİZİN 100. YILI KUTLU OLSUN
Mehmet İşgörücü
YÜZÜNCÜ YILDA BOLU’DA TİYATRO
Ayşe KUDU
BİLİNÇALTIMIZIN TRAFİK HALİ
Duygu Güler
HOŞGELDİN ATAM
Hikmet Baydar
DÖVİZDE SON DURUM..
Tahir Semih Özçelik
VİZYON VE İNOVASYON
Rahmi Tamer Özçelik
PİŞMANLIK
Genc-i Nihan
GLOBALLEŞEN DÜNYADA NORMALLEŞEN TERİM ‘FAİZ’
Ekrem Çetinkaya
YATA YATA
Fevzi Saçlı
ÇÖPE ATILMA KORKUSU SARDI BENİ
Kemal Bilsel Sarısözen
MAKULU GÖREMEYEN DÜŞÜNCENİN,NE ÖNÜNDEN, NE DE ARKASINDAN GİDİLİR
Mehmet Korkusuz
KORKUSUZ YORUM
Fatma Kubilay
TÜRKMENLER’İ YALNIZ BIRAKMAYALIM….
M. Cengiz Poyraz
MİRAP MI, SAHNE Mİ? CÜBBE Mİ, KOSTÜM MÜ ?
Ebru Eyvazoğlu
AK PARTİ, CEMAAT VE BİZ
Dr.Ahsen SAÇLI
ENERJİDE TOPLUMSAL MALİYET
Murat Çelik
Bolu’nun şovmen vekilleri!