
Rahmi Tamer Özçelik
rahmitamer@hotmail.com
Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu'na göre dünya nüfusu Ekim 2011'de 7 milyara ulaşmış.
Bu veriyi okuyunca, dünyada ne çok kişi yaşıyor diye düşündüm… Sayısal çokluk bir yana yedi milyar farklı duygu, yedi milyar farklı düşünce dolaşıyor dünyada…
Her insan yaratıcı tarafından kendisi için belirlenmiş biyolojik ve ruhsal özelliklerle doğar ve zamanla yaşadığı toplum, etkilendiği kültür onun bu özelliklerine şekil ve yön vermeye devam eder…
Herkes ayrı telden, ayrı dilden, ayrı renkten çalsa da bu yedi milyarın ortak özelliği vardır.
İnsan olmak!
Bu ortak özelliği de aslında kolayca ikiye ayırmak mümkün.
İyi insan… Kötü insan…
Ne kadar çok olursa olsun insanları sınıflandırmak çok kolay…
Bana göre de bu ayrımın esas belirleyicisi bencillik…
Aslında bütün insanlar bencildir… Ama bazılarımız bu bencilliğin tamamen esiri olurken, bazılarımız da bu duyguyu başkalarına zarar vermeden tamamen sağlıklı bir şekilde yaşayabiliriz.
Ne yazık ki insanoğlu, kendi küçük dünyasından kurtulup, sosyal, siyasal veya kültürel bir ortama katıldığında ya da sorumluluk aldığında bu bencillik denen kavramın esiri olabiliyor.
Mesela:
“Konuşurken mangalda kül bırakmıyor, ama işin ucundan tutulacağı zaman sıvışıp, kaymağı yeme zamanı geldi mi en öndeki yerini alabiliyor…”
“Lafa geldi mi çevreci oluyor, ama kimseler yokken arabanın camından çöpünü atabiliyor…”
“Pikniğe gittiğinde çevreyi öyle bırakanlara giydirirken, ertesi gün kendisine de giydireceklerini aklına bile getirmiyor…”
“Hiçbir zaman yalan söylemeyi sevmiyor. Ama iş ticarete, siyasete geldi mi o başka…”
“Lafa gelince torpile, adam kayırmacılığa verip veriştiriyor. İşi düşünce fellik fellik aranıyor…”
“Gösterişi hiç sevmiyor. Ama sahip olduklarını, yaptıklarını insanların gözüne sokmayı da iyi biliyor…”
“Dinlemeyi seviyor. Ama ilk fırsatta “ben de…” diye söze girmezse çatlıyor…”
Bunları artırmak mümkün ve belli bir kesimle de sınırlamak haksızlık…
Çünkü çoğumuz iyiyle kötünün kendine has bir karışımıyız.
Sadece sıradan bir insanız…
Benliğinin esiri olanlar, bütün günahlarından arınıp bütün erdemlerin kendilerinde toplandığını sanıp, kendisini diğer insanların üstünde olduğunu düşünürken, benliğini kontrol altına alabilenler ise tüm gücüyle diğer insanları sevmek ve onlara yardım edebilmek için uğraşır. Merhametin, dayanışmanın ve karşılıksız verebilmenin muhteşem huzurunu yaşar.
Kısacası sayılar artsa da, renkler değişse de, diller çeşitlense de insanlar değişmiyor…
İyi ya da kötü…






























Fuat Bayramoğlu
LİDERİ YENMEK, GALİBİYETLERİN EN GÜZELİ
Fatma Marmara
CUMHURİYETİMİZİN 100. YILI KUTLU OLSUN
Mehmet İşgörücü
YÜZÜNCÜ YILDA BOLU’DA TİYATRO
Ayşe KUDU
BİLİNÇALTIMIZIN TRAFİK HALİ
Duygu Güler
HOŞGELDİN ATAM
Hikmet Baydar
DÖVİZDE SON DURUM..
Tahir Semih Özçelik
VİZYON VE İNOVASYON
Rahmi Tamer Özçelik
PİŞMANLIK
Genc-i Nihan
GLOBALLEŞEN DÜNYADA NORMALLEŞEN TERİM ‘FAİZ’
Ekrem Çetinkaya
YATA YATA
Fevzi Saçlı
ÇÖPE ATILMA KORKUSU SARDI BENİ
Kemal Bilsel Sarısözen
MAKULU GÖREMEYEN DÜŞÜNCENİN,NE ÖNÜNDEN, NE DE ARKASINDAN GİDİLİR
Mehmet Korkusuz
KORKUSUZ YORUM
Fatma Kubilay
TÜRKMENLER’İ YALNIZ BIRAKMAYALIM….
M. Cengiz Poyraz
MİRAP MI, SAHNE Mİ? CÜBBE Mİ, KOSTÜM MÜ ?
Ebru Eyvazoğlu
AK PARTİ, CEMAAT VE BİZ
Dr.Ahsen SAÇLI
ENERJİDE TOPLUMSAL MALİYET
Murat Çelik
Bolu’nun şovmen vekilleri!