• resmi ilanlar
Rahmi Tamer Özçelik [email protected]

SÜLEYMAN ŞAH

25.02.2015 00:00:02

Türkiye ilginç bir yer…

Sabahtan akşama, akşamdan sabaha ne olacağı hiç belli olmuyor…

Daha düne kadar Özgecan’dan konuşurken, gündem birden değişiverdi.

Muhalefetin taktığı isimle ŞAH-MAT, asıl adıyla ŞAH FIRAT operasyonu bomba gibi düştü gündeme…

Hatta Özgecan’ımızın yaşadığı vahşete benzer bir katliam haberi Manisa’dan gelmesine rağmen pek gündemde kalamadı…

Bütün dikkatler Süleyman Şah Türbesi’nin taşınmasına yöneldi…

Muhalefete göre Türkiye Cumhuriyeti tarihine kara bir leke düşmüşken, iktidara göre çok başarılı bir operasyona imza atıldı…

Basında yer alan haberlerde ise dikkat çeken bir fotoğraf vardı… Genelkurmay Harekât Merkezinde operasyonu yöneten A takımının vermiş olduğu pozlar…

Belki hatırlarsınız El Kaide lideri Bin Ladin için düzenlenen operasyonda da Amerikalılar basına böyle bir kare servis etmişlerdi. ABD Başkanı, Dışişleri Bakanı ve üst düzey askeri yetkililer harekât merkezinde operasyonu naklen takip ediyorlardı…

Bizim basında çıkan fotoğraflar ise buram buram taklit kokuyordu…

Neyse biz gelelim asıl konuya…

Herkes konuşuyor ama net bir açıklama gelmiyor.

Süleyman Şah kim ve o türbenin Suriye’de ne işi var?

Önce ona bakmak lazım…

Süleyman Şah hakkında net bir bilgi yok aslında. İki farklı iddia var…

Birincisine göre Süleyman Şah Osmanlı İmparatorluğu’nun kurucusu Osman Bey’in dedesi yani Ertuğrul Gazi’nin babasıdır. 1200’lü yıllarda Moğol istilası üzerine yaklaşık 50 bini bulan tebaasıyla Anadolu’ya gelmiş ve Fırat kıyısına yerleşmiştir. Ancak Haçlılara karşı yapılacak mücadelede yer almak için intikal ederken iki askeriyle birlikte Fırat nehrinde boğulmuştur.

Bir diğer iddiaya göre ise türbede yatan Süleyman Şah'ın Osman Gazi'nin büyükbabası olan Süleyman Şah değil, I. Kılıçaslan’ın babası Kutalmışoğlu Süleyman olabileceği belirtilmektedir…

Türbe ve yanında kurulan saygı karakolu Türkiye’nin kendi sınırları dışında sahip olduğu tek toprak parçasıdır ve son yapılan operasyona kadar Suriye'nin Halep ilinin Karakozak Köyü sınırları içerisinde bulunmaktaydı.

Türbe ve müştemilatı bundan önce iki defa taşınmıştır;  birinci yer değişikliği 1939 yılında kale içinde gerçekleştirilmiştir. Tamirinin imkânsız hale gelmesi ve güvenlik zaaflarının oluşması sonucu türbe, kale içinde kurulan karakolun yanında eski özelliklerine uygun olarak inşa edilmiş ve sandukalar yeni yerine nakledilmiştir.
1975 yılındaki ise 1968’de Suriye tarafından yapımına başlanan Tabka Barajı’nın Caber Kalesi’ni tamamen sular altında bırakması riskine karşı gerçekleştirilmiştir. İkinci nakilde türbe ve müştemilatı, Caber Kalesi’nden uzak bir noktaya, Caber Kalesinden 63 km kuzeyde, sınırımızın ise 37 km güneyindeki Karakozak mıntıkasına taşınmıştır.

Günümüzde türbe, 20. Zırhlı Tugayı 3. Hudut Alay Komutanlığı 2. Hudut Taburuna bağlı 25 asker tarafından korunmakta iken, IŞİD’ın tehdidi üzerine Genelkurmay Özel Kuvvetler askerleri de dâhil olmak üzere takviye kuvvetlerle birlikte daha güçlü bir şekilde korunmaya başlamıştır.

Bu bilgilendirme ışığında gelelim asıl soruya…

Acaba 22 Şubat 2015'te türbede bulunan 38 askeri ülkeye geri getirmek ve türbeyi taşımak için yapılan ve Suriye topraklarına girerek gerçekleştirilen operasyona ihtiyaç varmıydı?

Bana göre hükümetin üç seçeneği vardı:

Birincisi uluslararası hukuk kurallarına sadık kalarak, uluslararası kuruluşları ve güçlü devletleri devreye sokacak ve belli bir prosedür dahilinde diplomasi yürüterek türbenin ve karakolun güvenliğini sağlayacaktı. Ancak bu seçenek tamamen hayal olmaktan öteye geçemeyecekti. Çünkü Suriye o bölgelerin kontrolünü tamamen kaybetmiş, bütün hâkimiyet IŞID denen terör örgütüne geçmişti. Bu seçenek gerçekleştirilmeye kalkışılsaydı eğer, eli kanlı bir terör örgütünü muhatap alıp onu meşrulaştırmak yoluna gidilmiş olacaktı ki, hiç bir devlet ve uluslararası kuruluş buna yanaşmayacaktı.

İkinci seçenek ise; türbenin yani Suriye sınırları içindeki Türk toprağının müdafaası için topyekûn bir harekâta girilecek ve söz konusu bölgeyi işgal etmek suretiyle Türkiye kontrolüne alınacaktı. Ancak bu seçenek ise başta İran, Rusya ve Çin tarafından ciddi bir tepkiyle karşılanacak ve telafisi olmayan uluslararası bir krize yol açacaktı.

Üçüncü ve son seçenek ise; bir operasyon icra edilecek ve türbede bulunan Süleyman Şah'ın cenazesi ile diğer manevi değeri bulunan eşyalar alındıktan sonra bölgedeki Türk askerleri tahliye edilecekti. Ancak bu seçenekte ise ciddi ithamlara maruz kalma riski olacaktı.

Nitekim üçüncü seçeneğe karar verildi ve bu ithamlar gecikmeden yerini aldı.

Ne yazık ki bir askerimizi şehit verdik. Kendisine Allah’tan rahmet dilerim.

Biraz uzun oldu ama neticede sona geldim ve topu sizlere atıyorum…

 

Türkiye Cumhuriyeti adına karar vermeye yetkili olsaydınız acaba siz ne yapardınız?

İlk yorum yapan siz olun!
 1250 karakter yazabilirsiniz

Yazarın son yazıları

Yazarın TÜM YAZILARI

Tabaklar Mah. Cumhuriyet Cad. İnci İş Merkezi No: 32 / 32 Bolu   Tel:   Faks: