
Rahmi Tamer Özçelik
rahmitamer@hotmail.com
Durumumuz pek iç açıcı görünmüyor…
Ülkemizin, hatta şehrimizin psikolojisi bozuldu…
Fındık kabuğunu doldurmayacak nedenlerden birbirimizi kırıyor, birbirimize zarar veriyoruz…
Gün geçtikçe gazete ve televizyonlarda şiddet haberleri daha çok yer alıyor…
Yan bakmaktan tutunda, trafikte yol vermeye kadar her konuda öfkemize hâkim olamıyor, hemen şiddete başvuruyoruz.
Toplumsal ruh sağlığımız gün geçtikçe bozuluyor…
Psikiyatri bölümleri doldu taştı. Sağlık Bakanlığı verilerine göre; Türkiye’de 2009 yılında psikolojik rahatsızlıklar nedeniyle sağlık kuruluşlarına başvuran kişi sayısı2013’de üç kat arttı.
Değişen dünyaya ayak uyduralım derken, hayatı ıskalar olduk…
Aslında bunun sebebini uzmanlar çok net bir şekilde açıklıyor…
Durmayı bilmiyor ve kendimizden uzaklaşıyoruz…
Psikiyatr Yazar Cem MUMCU’YA göre:
“Çok fena yalana bulandık…
Okuyup idrak edeceğimize bilgili görünmeye çalışıyoruz. İyi insan olmayı değil, iyi bir insan görüntüsü vermeyi amaçlıyoruz. Sevişeceğimize seksi görünmek istiyoruz.
Görünmek istediğimiz şeyi olmayı amaçlamadığımız için üzerimize giydiğimiz kostümü çıkarıp yatağa girdiğimizde kendimizle karşılaşıyoruz. Yatağı bir ayna olanlar endişeyle bakıyorlar kendilerine.
Kiminin aynası bile yok; çıplaklığına bile örtü geçirmiş, çarşafın altında yatıyor.”
Yine Cem MUMCU anlatıyor:
“Hrant Dink katledilmişti. Bir tanıdıkla buluşmuştuk akşam yemeğinde. Bütün gün cenazeye, yürüyüşe ve bilumum nümayişe katılmıştı, bana onları anlattı. Sonra durdu ve bana dedi ki: “Neyi savunurdu, nasıl fikirleri vardı?”
Ben afallamıştım ki bu kez; “iyi biriydi herhalde değil mi?” dedi. Nasılsa hiçbir fikri yoktu. Bunu anlayabilirdim. Ama hiçbir fikri olmaksızın bu törenlere katılması ilginçti doğrusu. Orada görünmenin iyi olması yetiyordu, orada olmanın anlamlarını kavramanınsa bir değeri yoktu anlaşılan.
Zaten bu kalabalık sonraları Hrant Dink’e Hrant veya sevgili Hrant demeye de başladı.
Her nasılsa artık bir politik duruş, bir insanî görüş de pazarlanabilir bir hale gelmişti. Teşvikiye Camii’nde böyle cenazeler olur. Ne ölenle, ne kendi ölümlülüğü ile herhangi bir bağ kurmayan; sadece görüntü vermek için gelenler vardır.”
*****
Öyle değil midir?
İnsan her zaman kendisini yüceltmek, onurlandırmak gayreti içindedir. Herkes kendini değerli kılmak ister.
Tabii ki bu gayret sekteye uğrar, başarısızlıkla sonuçlanırsa sonuç ta pek güzel olmaz…
Hemen hırçınlık, hemen saldırganlık başlar.
Eminim bu dünyada herkesin kaybedecek çok şeyi vardır.
Öyleyse; huzurlu ve mutlu bir toplumda yaşamak için:
Kendimizi tanımalı, kendimiz olmaya çalışmalı, başkaları için yaşamamalıyız...
İyilik yapmayı bir reklama dönüştürmeden iyi olmaya, basit yaşamaya çalışmalıyız.
Karşılaştığımız olaylara sakin, ağırbaşlı, öfkelenmeden, sinirlerimize hâkim olarak, soğukkanlı bir yaklaşım sergilemeliyiz…






























Fuat Bayramoğlu
LİDERİ YENMEK, GALİBİYETLERİN EN GÜZELİ
Fatma Marmara
CUMHURİYETİMİZİN 100. YILI KUTLU OLSUN
Mehmet İşgörücü
YÜZÜNCÜ YILDA BOLU’DA TİYATRO
Ayşe KUDU
BİLİNÇALTIMIZIN TRAFİK HALİ
Duygu Güler
HOŞGELDİN ATAM
Hikmet Baydar
DÖVİZDE SON DURUM..
Tahir Semih Özçelik
VİZYON VE İNOVASYON
Rahmi Tamer Özçelik
PİŞMANLIK
Genc-i Nihan
GLOBALLEŞEN DÜNYADA NORMALLEŞEN TERİM ‘FAİZ’
Ekrem Çetinkaya
YATA YATA
Fevzi Saçlı
ÇÖPE ATILMA KORKUSU SARDI BENİ
Kemal Bilsel Sarısözen
MAKULU GÖREMEYEN DÜŞÜNCENİN,NE ÖNÜNDEN, NE DE ARKASINDAN GİDİLİR
Mehmet Korkusuz
KORKUSUZ YORUM
Fatma Kubilay
TÜRKMENLER’İ YALNIZ BIRAKMAYALIM….
M. Cengiz Poyraz
MİRAP MI, SAHNE Mİ? CÜBBE Mİ, KOSTÜM MÜ ?
Ebru Eyvazoğlu
AK PARTİ, CEMAAT VE BİZ
Dr.Ahsen SAÇLI
ENERJİDE TOPLUMSAL MALİYET
Murat Çelik
Bolu’nun şovmen vekilleri!