ÖNCE İNANMAK GEREKİR…

06.11.2013 00:34:13

Her üniversite sınavından sonra bir tartışmadır gider Bolu’da…

Yine sınıfta kaldık, yine başarısız olduk…

Kısa bir süre herkes bir şeyler söyler, şöyle yapacağız, böyle yapacağız…

Sonra her şey unutulur.

Peki, kim bunun sorumlusu?

Veliler mi?

Öğretmenler mi?

Okul idarecileri mi?

Yoksa eğitimden sorumlu bürokratlar mı?

Hiç kimse kendisine toz kondurmaz…

Herkes her şeyi çok iyi bilir…

Sorsan suçlu bellidir.

Tabii ki öğrenciler…

Yine her şey velilere kalır.

O dershane senin, bu dershane benim dolaşır durur.

Özel ders desen cabası…

Ama sonuç ortada…

Bolu’da eğitimin kalitesi düşük…

*****

“San Francisco Körfezi’ndeki bir okulda, okul müdürü üç öğretmeni çağırıp şöyle demiş:
“Siz okulda en iyi ve en uzman kişiler olduğunuz için, doksan tane seçkin ve üstün zekalı öğrenciyi size vereceğiz. Bu öğrencilerin gelecek yıl daha da başarılı olmalarını bekliyoruz.”
Bu üç öğretmen, öğrenciler ve öğrenci velileri bunun çok iyi bir fikir olduğunu düşünmüşler.
O okul dönemi, hepsinin özellikle hoşuna gitmiş.
Eğitim dönemi bitip, okul kapandığında, bu öğrenciler bütün San Francisco Körfezi’ndeki diğer öğrencilere göre yüzde 20–30 daha başarılı olmuşlar.
Dönem sonunda müdür üç öğretmeni çağırmış ve onlara:
“Bir itirafta bulunmak istiyorum. Sizin öğrencileriniz en zeki öğrencilerin 90’ı değildi. Onlar ortalamanın biraz üstünde öğrencilerdi. 90 öğrenciyi tesadüfen seçtik.” demiş.
Öğretmenler de doğal olarak, öğrencilerde görülen başarının kendi istisnai öğretme becerilerine bağlanması gerektiği sonucuna varmışlar.
Ama müdür konuşmasına devam etmiş:

“Bir itirafım daha var.” demiş müdür.
“Siz de en parlak öğretmenler değilsiniz. İsimlerinizi bir şapkanın içine doldurduğum kâğıtların arasından rast gele seçtim.

SİZ İNANDIĞINIZ İÇİN BAŞARILI OLDUNUZ...!