
Rahmi Tamer Özçelik
rahmitamer@hotmail.com
1991 yılıydı…
Rahmetli babam Bolu Çimento fabrikasından emekli olmuş, aldığı ikramiyeyi ne yapacağını bilemiyordu.
Bankaya yatıramıyordu, çünkü birinci Irak krizi sürüyordu, her an bir seferberlikten korkuyordu…
Evde tutmaktan çekiniyordu, çünkü oturduğumuz ahşap evde farelerin paraları didiklemesinden ürküyordu…
Şaka gibi değil mi? Ama ne yazık ki gerçek buydu.
Sonunda çareyi bulduk ve otomobil almaya karar verdik.
Ne var ki, Tofaş fabrikası grevdeydi ve araç bulamıyorduk.
Neyse ki torpil falan derken sıfır bir araç bulduk ve Düzce’ye almaya gittik.
Babamın bütün ikramiyeyi döküldük ve aracımızı aldık. Aldık almasına da…
Ne sağ ayna takılı, ne pas pas var, ne de amortisör kapakları var…
Haliyle sorduk… Niye yok?
Dediler ki ; “Fabrikadan böyle geliyor, istiyorsanız parasını verin takalım.”
İşte biz yıllardır böyle bir ülkede yaşadık…
Bize ne verdilerse yuttuk…
Bize ne dedilerse yaptık…
Hiç sesimizi çıkarmadık…
Yıllardır belli bir tabaka katlanarak yükselirken, çoğunluğumuz buna da şükür dedik…
Bunları düşünürken, Gemlik Askeri Veteriner Okulu ve Eğitim Merkezi Komutanlığında görevli bir arkadaşımın anlattıkları aklıma geldi.
Malumunuz bu Merkezde TSK bünyesinde kullanılacak bazı hayvanlara eğitim verilmektedir…
Kangal köpeğini bilirsiniz…
Hani, Kangal ilçesine de adını verdiği düşünülen, Orta Asya’dan göç eden Kanglı (Kangar) Türk boyunun göç ederken getirdiği bu köpeği…
Bu arkadaşımın anlattığına göre Kangal köpeğini eğitmek pek mümkün olmuyormuş…
Kangal köpeklerini Gemlik’teki bu merkezde, çok küçük yaştan itibaren başka görevler için (patlayıcı madde, uyuşturucu, sınır koruma vb.) eğitmeye çalışmalarına rağmen, Kangallar belli bir süreden sonra yine hep bildiklerini yapıyorlarmış.
Arkadaşımın son sözü şu idi: “Bu köpekler asla emir ve baskı altına gelemiyor, eninde sonunda araziye çıkıp en iyi bildikleri işi yapıyor ve özgürlüklerinden asla ödün vermiyor...
Bunu niye mi anlattım?
Sanırım biz de biraz Kangal’a benziyoruz…
Yıllardır otoriteye saygı duyduk ve inandığımızın peşinden gittik…
Kandırıldığımızı hiç düşünmedik… Hep şükrettik…
Ta ki, aptal muamelesi yapılıp, ben yaptım oldu ve ben ne dersem o olacak denilene kadar…
İşte biz böyle bir milletiz…
Gururumuz ve onurumuz ile oynandığı zaman, Mehmet Akif’in dediği gibi cevabı veririz:
Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.






























Fuat Bayramoğlu
LİDERİ YENMEK, GALİBİYETLERİN EN GÜZELİ
Fatma Marmara
CUMHURİYETİMİZİN 100. YILI KUTLU OLSUN
Mehmet İşgörücü
YÜZÜNCÜ YILDA BOLU’DA TİYATRO
Ayşe KUDU
BİLİNÇALTIMIZIN TRAFİK HALİ
Duygu Güler
HOŞGELDİN ATAM
Hikmet Baydar
DÖVİZDE SON DURUM..
Tahir Semih Özçelik
VİZYON VE İNOVASYON
Rahmi Tamer Özçelik
PİŞMANLIK
Genc-i Nihan
GLOBALLEŞEN DÜNYADA NORMALLEŞEN TERİM ‘FAİZ’
Ekrem Çetinkaya
YATA YATA
Fevzi Saçlı
ÇÖPE ATILMA KORKUSU SARDI BENİ
Kemal Bilsel Sarısözen
MAKULU GÖREMEYEN DÜŞÜNCENİN,NE ÖNÜNDEN, NE DE ARKASINDAN GİDİLİR
Mehmet Korkusuz
KORKUSUZ YORUM
Fatma Kubilay
TÜRKMENLER’İ YALNIZ BIRAKMAYALIM….
M. Cengiz Poyraz
MİRAP MI, SAHNE Mİ? CÜBBE Mİ, KOSTÜM MÜ ?
Ebru Eyvazoğlu
AK PARTİ, CEMAAT VE BİZ
Dr.Ahsen SAÇLI
ENERJİDE TOPLUMSAL MALİYET
Murat Çelik
Bolu’nun şovmen vekilleri!