• resmi ilanlar
M. Cengiz Poyraz [email protected]

YAZ GÜNLERİM

07.08.2012 00:44:42

        Çocukluk günleri. Bitmek tükenmek bilmeyen uzun yazlardan biri.

 

     Pazara önce yazın müjdecisi kiraz gelirdi. Öyle kilo ile falan değil tabi. Bir çomağın üzerine sarılmış kirazlardan oluşmuş mısır kocanı gibi bir şey. Alabilenler için canlara sefa. Arkasından her evin bahçesinde mutlaka olan meyvelerden dut ve zerdali. 

 

     Yaz sıcak demekti, ama insanı canından bezdirmezdi. Galiba nem yoktu da ondan. Biz çocuklar, gençler, kasabanın can damarına dereye atardık kendimizi.  Gün boyunca  sularla sarmaş dolaş  eritirdik zamanı. Büyüklerin dere sefası ikindi namazı sonrası başlardı. Esnaf gurup gurup bir araya gelerek fırına öğleden verilmiş göveçlerini alarak dere kenarlarına inerler, buz gibi soğuk su kaynayan eşmelerin başlarında kendilerine ziyafet çekerdi.

 

     Kimse çok zengin değildi. Kimsenin zamanla yarışı da yoktu. Herkes güne erken başlar, hem çok çalışır, hem de hayata zaman ayırırdı.

 

     Yaz sonlarına doğru üzümlerin bin bir çeşidi boy gösterir, ardından da bağ bozumları gelirdi.       Hemen her mahallede bulunan kalın bir ağaç gövdesinden oyulmuş oluk biçiminde tekneler vardı. O teknelerde üzümler ezilir, şıralar sıkılırdı.

 

       Sonra pekmez kazanlarının geceler boyu süren neşeli ateşleri. Su kabağından yapılmış kevgirlerle savrulan pekmezlerin rayihası. Saatlerce kaynatıldıktan sonra olgunlaşan pekmezin konu komşuya ikram edilecek olan köpüğünü yemek için belimizde kaşıklarımız, o parlak eylül mehtabında şen şakrak söylediğimiz şarkılar.

 

       Sonra hazan kendisini yavaş yavaş hissettirir. Yazın bitiyor olması ile içimizde derin bir hüzün duygusu  yaşardık.

 

       Artık ne mahallelerde şıra tekneleri, ne de geceler boyu kaynayan pekmez kazanları var. Asma kütüklerinin yerlerinde üç er, beşer katlı evler yükseldi. Sarmaşık çitli serin bağ yolarının yerinde kara ve sıcak yüzüyle asfalt yollar var.

 

      Çocukluğumun hatta gençliğim içinde geçtiği söğüt ve iğde ağaçlarının gölgesinde salına salına akıp giden o dere, artık el sürülemeyecek kadar kirli. Su değirmenlerinin sesleri ve kokuları, ceviz ağaçlarının serin gölgeleri, dere boyunca uzanan bahçelerin büyülü dünyası, şimdi yalnızca hatıralarımda var.

 

      Artık o yazları bir daha yaşayamayacak olmanın, o güzellikleri geriye getirmenin imkânsız olduğunu bilmenin derin ve tarifsiz acısını yaşıyorum.

 

      Sözde daha medeni ve modern yaşamaya karşılık, bedel olarak hayatın ruhunu verdik. Çocuklarımız bu güzellikleri hiç tanıyamadı. Onların hayatları caddelerde, orada burada mekân olarak tanımladıkları izbe ortamlarda parasal dayanaklı hayaller kurmakla geçiyor.

 

      Giden geri gelmiyor. İstiyorum ki elde avuçta kalan güzelliklerin kıymeti bilinsin. Hiç olmazsa onlar gelecek nesillere aktarılabilsin.  Birileri çıkıp hayatınızı geleceğe hazırlıyorum hezeyanları ile doğal olanı yıkıp, yerine ucube yapılar yapmasın.

 

      Doğal güzelliklerin yerine sanal güzelliklere muhtaç yaşamayalım.

 

     Gam ve telaş sizlerden uzak olsun efendim.

     Huzur bulun, hayırla kalın.

 

 

İlk yorum yapan siz olun!
 1250 karakter yazabilirsiniz

Yazarın son yazıları

Yazarın TÜM YAZILARI

Tabaklar Mah. Cumhuriyet Cad. İnci İş Merkezi No: 32 / 32 Bolu   Tel:   Faks: