• resmi ilanlar
Fatma Marmara [email protected]

SEBEN’DE SANATIN BİRLEŞTİRİCİ GÜCÜ -3.Bölüm

28.05.2015 00:00:02

-Sayın Nesrin Kalyoncu; Doğada tını malzemesi olarak nelerden faydalandığınızdan bahsedebilir misiniz?

AİBÜ - GSF Dekanı Prof. Dr. Nesrin Kalyoncu; Doğal malzemeler olarak; taşlar, çakıllar, tahtalar, dallar ama bu dalları ağaçlara zarar vererek değil, tabi yere düşmüş, doğada serbest olarak bulunan parçaları, kuru dalları toplayıp, tını malzemesi olarak kullandık.  Hatta birkaç tane ölmüş, içi boşalmış salyangoz kabukları da bulduk. Bunların hepsi bizim için tını malzemesiydi.

-Resim çalışmalarımız esnasında bir taraftan eşsiz doğanın içinde bulunmamız, bir diğer taraftan sizin melodileriniz bizlere daha çok ilham verdi ve daha büyük bir zevkle çalışmamızı sağladı. Bu topladığınız materyallerle ne tür bir müzik çalışması yaptığınızdan bahsedebilir misiniz?

AİBÜ - GSF Dekanı Prof. Dr. Nesrin Kalyoncu; Bu malzemelerle ritim doğaçlamaları yaptık. İkinci çalışmamızı da derede gerçekleştirdik. Derenin ses tonu bizim için inanılmaz ilham vericiydi. Derede ki sesi temel alarak, akışından doğan sesi baz alarak, bunun üzerine melodi doğaçlamaları yaptık. Doğanın bir parçası olarak, doğada ki sesle bütünleşerek müzik ürettik. Bu anında üretimdi, doğaçlamaydı, daha önce yoktu. O açıdan bu deneyim bize çok şey kazandırdı. Yine bize ilham veren diğer bir çalışmamız, heykeltıraşın olduğu yerde ki çalışmaydı. Heykeltıraşın çalışması esnasında, işini yaparken oluşturduğu temel bir ritim vardı. Biz bu ritimle özdeşleşip, aynı ritmi yakaladıktan sonra onun temel ritminin üzerine doğaçlamalar yaptık. Karşılıklı bir enerji akışıydı. Heykeltıraşta bundan çok büyük bir haz aldığını kendisine enerji verdiğimizi söyledi. Son çalışmamızı da mağarada yaptık. Mağarada oluşturulmuş bir eseri tınısal süreçlere dönüştürdük. Eserde yer alan formları çizgileri, katmanları tek tek irdeleyerek, belli başlılarını seçip, bunları tınısal süreçlere dönüştürme yolları aradık. Yine çok kısa süreli bir çalışmayla, yarı doğaçlamalı bir şekilde, orada ki resmi ses süreçlerine dönüştürmeye çalıştık. Sesin sadece müzikte yapılanmış eser olarak önümüze sunulmuş bir malzeme olmadığını, doğada var olan seslerinde müzik yapmak için esasen çok büyük bir müzik kaynakları olduğunu tekrar hatırladık. Biz burada bulunmaktan dolayı çok mutlu olduk.

-Sayın Mahmut Öztürk; “ Düş ve Gerçek” temalı 4. Sü düzenlenen Seben Çalıştayını ve buradaki kazanımlarla ilgili görüşlerinizi, düşüncelerinizi bizlerle paylaşabilir misiniz?

AİBÜ- Güz. Sant. Eğ. Böl. Rİ. Eğ. ABD Bşk. Prof. Dr. Mahmut Öztürk: Türk - Alman Sanatçıların ortak bir şekilde çalıştıkları bu çalıştayda, Alman Sanatçılarının ve Türk Sanatçılarının çağdaş sanata olan katkıları değerlendirilmeye çalışıldı. Bunun yanı sıra, psikoterapi alanında Almanya’da etkinlik gösteren Lavi Reha Kurumu ile işbirliği yapıldı. Çalıştayda; sanatçılar sadece çalışmalarını sergilemediler, aynı zamanda psikoterapiğe ihtiyaç olan insanların da çalıştayda sanat yoluyla sağaltımları sağlanmış oldu. Bu önemli bir katkıydı ve değerlendirilip, bu konuda dersler çıkarılması gereken bir çalıştaydı. Çalıştaylarda ki yapılmış olan etkinlikler, sadece uygulama boyutuyla kalmayacak. Aynı zamanda kuramsal boyutuyla da bir değer taşıyacaktır. Bu kuramsal boyutta, yazılı alana dönüşmüş olacaktır. Üniversitelere yazılı kaynak anlamında da bilimsel kaynak niteliği taşıyacaktır. Özellikle psikoterapi alanlarında, sanat - sağlık alanlarının buluşmasında da katkı sağlayacağı düşünülebilecektir. Tabi bu dokümanlar aynı zamanda, Çağdaş Türk Kültürünün ve Çağdaş Alman Sanatının alışverişi anlamında da yazılı metin anlamına gelecektir. Bizim amacımız; tabiî ki bu çalıştaylarda Çağdaş Türk Kültürünün üretilmesidir. Çağdaş Türk Kültürünün üretilmesinde de kendi değerlerimizi, toplumsal değerlerimizi, sanatsal algılarımızı toplumumuzu sanatçı olarak yorumlayışımızı, sanat eğitimimizin boyutlarını, bir bütün olarak değerlendirmemiz gerektiğidir. Sanatçı olarak, sanatçı bir eğitimci olarak kendimizi değerlendirmemiz açısından da son derece önemli, yararlı katkılar sunmaktadır.

-Sayın Hülya Ensari; Kültürlerarası Sanat Projesinde Toplum Ruh Sağlığı Merkezinin yer almasının da öneminden bahsedebilir misiniz?

Ruh sağ. Eğ. ve Araş. Hast. Hastn. Başhekimi Dr. Hülya Ensari: ikinci kez Seben Kültürlerarası Sanat Projesinde, Toplum Ruh Sağlığı Merkezinin yer almasının çok önemli olduğunu düşünüyorum. Kendilerine davetlerinden dolayı çok teşekkür ediyorum.  Toplum Ruh Sağlığı Merkezinin de toplumun dışladığı hasta diye adlandırdığı, damgalandırdığı, iyileşemez diye bir köşeye attığı kişileri düzenli takip, tedavi ve rehabilitasyonu ile topluma biz birlikte yeniden kazandırdık. Türkiye’de de bunun öncülüğünü yapmış ilk merkeziz. Dolayısıyla bu çalışmanın da uluslar arası bir katılımla Almanya’dan gelen Lavi Reha Ruh Sağlığı Rehabilitasyon Merkezi ile birlikte bizim bu Ruh Sağlığı Merkezi üyelerinin kendini tedavi ekibimizin, doktorların, hemşirelerin hastaların katılmasıyla kendimizi çok mutlu hissettik.

-Sayın Orhan Karakaplan; Adıyaman Üniversitesinden bu çalıştaya katıldınız. Buradaki deneyim ve gözlemlerinizi bizlerle paylaşabilir misiniz?

Adıyaman Üniversitesi Araştırma Görevlisi Orhan Karakaplan: Bu çalıştayın hepimize inanılmaz bir deneyim sağladığını söyleyebilirim. Sadece resimle değil, müzik gibi sanatın her dalıyla ve doğa ile iç içe bir çalıştayın olması daha bir heyecan verici ve daha yeni deneyimler sağlıyor bize. Aynı zamanda tabi ki büyük üstatlarında burada olması, onların arasında da ayrıca bir ilham alma konusu meydana getiriyor. Dileğim; bu tür çalışmalar inşallah hep devam eder. Mehmet Hocamızın “Düş ve Gerçek” temalı bu çalıştayı da onun düşüyle başladı. Biz onun düşü içinde başlarda beklide birer karakterdik, düş olan şey gerçek olmaya başladığı anda siz de gerçek karakterler olduğunuz için, o düşün içine dahil olmaya başlıyorsunuz. Bu anlamda, başkasının deneyimi üzerinden kendi deneyimlerinizi de eklediğiniz zaman ekstradan bir çok güzel şey çıkıyor. Ama işin en güzel özü; birçok insanın yurtiçinden ve yurtdışından etraftan sağdan soldan her yerden gelip ortak bir dil çerçevesi altında konuşuyor olmaları, kendilerini ifade ediyor olmaları. Sonuçta tabii ki, ortaya bir ürün çıkıyor olması, bize bir şeyler oluşturmanın ucu bucağı olmadığını gösteriyor.

Devam edecek

 

 

İlk yorum yapan siz olun!
 1250 karakter yazabilirsiniz

Yazarın son yazıları

Yazarın TÜM YAZILARI

Tabaklar Mah. Cumhuriyet Cad. İnci İş Merkezi No: 32 / 32 Bolu   Tel:   Faks: