• resmi ilanlar
Fatma Marmara [email protected]

RÜYALARINDA BİLE ÖZLEMLE SARILIYORDU 2. bölüm

22.12.2014 00:00:02

Zirvelerin sevdalıları onlar. Rüyalarında bile bu özlemle sarılıp kayalara, dağlardan uzun süre ayrı kalamayanlar. Onlar anlattı bu büyük sevdayı, ben de aktarıyorum bu hafta yine 2. Bölümle kaldığımız yerden sizlere.

 

-Dağcılık ve tırmanış sporuna nasıl başladınız?

Güçlü Özen: Uzun mesafe yürüyordum. Tırmanışla sonradan tanıştım. İşin daha teknik kısımları zamanla gelişti ve ilk dağa gitmelerimde zirve hırsım yoktu. Süreç önemliydi. Sonra sonra bu süreçten öte zirveye varma durumum çok gelişti. Aslında bu insanın evrimleşip değişmesi, çaba sarf ediyorsun, bir amacın var, ter döküyorsun ve oraya ulaşıyorsun. Bana en büyük katkısı da kendimi ifade etme, bakış ve görüş açısı kazandırması oldu.

 

Fatih Palabıyık: Daha önce koşuyordum. Lisede ki öğretmenimiz dağcılık yapıyordu ve onunla günübirlik yürüyüşlere giderdim. Tırmanışı düşündüğümde hep tehlikeli bir spor gözüyle bakıyordum. Üniversiteye başladıktan sonra Güçlü Hoca ve dağcılık topluluğu ile tanıştım. Tırmanış duvarını gördüm. “Ben artık koşuyu bırakıyorum ve dağcılık yapmak istiyorum” dedim. Dağcılığın içinde ki emniyet, tırmanma stilleri, kural ve tekniklerini öğrendikten sonra aslında hiçbir tehlikesi olmayan, aksine diğer sporlara nazaran daha az tehlikesi olan bir spor olduğunu gördüm. Çok büyük zevk aldım ve alıyorum tırmanmaktan.

 

Emircan Uysal: Türkiye İzcilik Federasyonun da izcilik yapıyordum. Doğaya karşı ilgim ve sempatim var. Üniversite kaydımı yaptırmadan önce bu tür etkinlikleri de araştırıp ona göre karar vermek istedim. Güçlü Hoca ve ekibinin 7binlik bir dağa tırmanışa gittiğini gördüm. “Bu üniversite de bir şeyler yapılıyor” dedim. Bolu’yu yazmaya karar verdim. Doğasının geniş olması da benim bu kararımı güçlendirdi. Sonuçta sosyal olmak gerekiyor ki bir yerden kopup gelmişsiniz. Arkadaşlarınız, aileniz yok. Yapacak bir şey de yok aslında.

 

-İlk tırmandığınızda neler hissettiniz?

Fatih Palabıyık: İlk tırmandığımda baya bir titremiş ve korkmuştum; yükseklik korkum da vardı. Sürekli tırmana tırmana yükseklik korkusunu atıyorsunuz. Bir rotayı çıktıktan sonra daha zor bir rota hedefliyorsunuz. Onu da çıkınca daha zoru, yani bu zorluklar bitmiyor. Daha yukarıyı istiyorsunuz hep, en yukarı. Haftanın 3-4 günü antrenman yapıyoruz. Hafta da bir gün kaya tırmanışına gidiyoruz. Spor salonumuzda ki tırmanış duvarından tırmanıyoruz.

Emircan Uysal: Çok güvenli emniyet sistemi var ama ilk çıktığında, belli bir metreden sonra aşağıya baktığında bir korku geliyor. “Ne yapacağım nasıl düşeceğim?” Ellerin terlemeye başlıyor. Ama bu korkumun yersiz olduğunu öğrenip, başarınca da çok mutlu olmuştum. 

 

-Dağcılığı araç veya amaç yönünden nasıl değerlendirirsini?

Güçlü Özen: Bolu’muz doğa harikası bir yer. Üniversite 4 sene okuyor, en yakınında olan Gölköy’ü görmeden gidiyor gençlerimiz. Biz her hafta içi oraya birkaç kez koşmaya gidiyoruz. Aslında dar açıdan değil geniş açıdan bakma meselesi bu. Yaptıklarımızda bu yönden bir araç, benim için bir amaç olsa da. Bakış açımız, hayatımıza bakışımız, atfettiğimiz değerler gibi birçok şeyi öğretiyor. Kişiyi geliştirmek ve değiştirmek açısından iyi ve çok kuvvetli bir araç ve her şey zaten doğada var. Gidip görme ve alma meselesi. Metaforik anlamda ve çok da iyi bir öğreticidir.

-Dağcılığın diğer spor dallarından farklı yönleri nelerdir?

Güçlü Özen: Her ne kadar bu seyircisiz bir spor, yarışması yok denilse de aslında var. İnsanın ilk yarışması kendisi ile. Bir hedef koyuyorum, yarın o hedefimden daha yükseğini koyuyorum. Biz büyük dağlara tırmanışa gittiğimizde 20 -30 gün beraberiz. Sadece hafta sonu gittik diyelim,  etkin olalım veya olmayalım 24x 3gün yan yanayız. 1,5 m² bir çadırın içindeyiz. Aktivite yaparken dip dibe yürüyoruz. Biraz aramız açılabilir ama güvenlik koşullarından dolayı kar, sis varsa aramızı açmıyoruz. Görüş mesafesini kaybetmeyelim diye. Ortak hıza yakın yürümeniz lazım ki ekibi öyle oluşturuyorsunuz. Yoksa ben zirveye çıktım iniyorum, o daha çıkamamış; bu güvenli değil. Beraber gidilir, beraber inilir. Ona göre bir ekip oluşturuyorsunuz.

 

-Dağcılık sporunun diğer branşlara göre sosyalleşmeye etkisi ne şekildedir?

Güçlü Özen: Dağcılık sporlarında ki sosyalleşmenin diğer branşlardan şöyle bir farkı var. Diyelim ki basketbol oynuyorsunuz, antrenmanı yapıp, sonra oturup arkadaşlarınızla çay kahve içtiniz ve evinize döndünüz. Yani içinde rahat ettiğiniz bir alan var. Her an gidip kaçabileceğin evindesin, duşunu aldın, yemeğini yedin ve senin gününde alışılmış yaşantın devam ediyor. Arkadaşınızla antrenmanda tartışsanız dahi sonradan telefon edip sorununu çözüyorsun. Biz aramızda bir gerginlik yaşasak en yakın şehre ulaşmanız iki gün. 48 saatlik süre boyunca beraberiz. Yan yana yatıyoruz, soluk soluğa. Aynı bardaktan su içip, yemeği aynı kaptan yiyoruz. Bir tane tenceremiz var; onda yapıp, ondan yiyoruz. Her şeyi sırtınızda taşıdığınızdan fazla yük alamıyorsunuz. Fırtına olur çadırdan çıkamazsınız. İnsani ihtiyaçlarınızda biri arkasını döner ve o şekilde gidermek zorunda kalırsınız. Orada elinizi uzatsanız insanın yüzüne çarpacak kadar dar bir alan ve anlaşmak zorundasınız. Biriyle samimi olursunuz ama bir hafta kamp yaptığınız kişiyle böyle bir paylaşım içinde olmak daha farklıdır. 7x24 berabersiniz, çadırın içindesiniz. Dolayısıyla böyle bir sosyal gelişime de sebep oluyor. Bunları da çözmek sosyal anlamda büyük bir gelişimdir.

 

 -Kişisel gelişime etkisi ne şekildedir?

Alışkın olmadığınız bir çevredesiniz. Evinizde elektriğinizi yakıyorsunuz, alıştığınız, kullanımını bildiğiniz tuvaletinizi kullanıyorsunuz. Ama orada öyle değil. Çadırın dışına çıkıyorsun, belki dizine kadar kar var ve batıp çıkman, orada bir çukur açman lazım. Çok soğuk, belki yağmur yağıyor ya da fırtına var ama ihtiyacınızı gidermeniz de gerekiyor. Böyle alışkın olmadığınız bir çevredesiniz ve zaten kendi içinizde de bir çatışma halindesiniz. Kişisel Gelişim için o kontrolünüzün altında olmayan alana, konfor alanınızın dışına çıkmanız lazım.  Bir şey sizi irite edecek, dengeniz bozulacak. O dengeyi, var olduğunuz dengenin bir üst basamağında tekrar kuracaksınız. İşte kişisel gelişim denilen şey budur.

 

Devam edecek.

İlk yorum yapan siz olun!
 1250 karakter yazabilirsiniz

Yazarın son yazıları

Yazarın TÜM YAZILARI

Tabaklar Mah. Cumhuriyet Cad. İnci İş Merkezi No: 32 / 32 Bolu   Tel:   Faks: