• resmi ilanlar
Fatma Marmara [email protected]

24 KASIMIN HÜZNÜ -2.Bölüm

25.11.2013 20:50:49

24 KASIMIN HÜZNÜ 2.Bölüm

25.11.2013

-AİBÜ’de görev yapan öğretim görevlileri olarak, sizlerin yaşadığınız sorunlar nelerdir?

-Üç tane Prof. ayrıldı.2 yıldır profesörlük hakkım ihlal ediliyor. İhtiyaç olduğu halde bölümün ihtiyacı yok, olarak neden gösteriliyor. Prof. gelince burada doktora açılıp, yüksek lisansta daha kaliteli bir eğitim ve öğretim verilecek; kalite yükselecek. Üniversiteyi üniversite yapan, kurullarda yer alan Prof kadrolarıdır. Yar Doç. ları akademisyen yapacak olan yine Prof. kadrosudur ve bu kadro olmadan Yar. Doç. kadrosu da bir anlam ifade etmez. Bunların hepsi bir bütündür. Benim bile bir öğretmen olarak özlük haklarım bir yerde tutuluyor ise atanamayan öğretmenlerin hakkını ben nasıl savunabilirim. Atanamayan öğretmenler benim öğrencilerim ve onlarla aynı pozisyonda bulunmaktayım.

-Resim öğretmenini ve sanatçıyı, normal kişilerden ayıran en önemli özellik nedir?

-Hiç kimsenin değer vermediği şeye resim öğretmeni değer verir. Saatlerce karşısına geçer ve onun resmini yapar. Örneğin: çöpe atılan bir ayakkabıya hiç kimse değer vermez ama bir resim öğrencisi, resim öğretmeni, bir sanatçı o ayakkabıyı alır, karşısına koyar ve bir huşu içinde 2 saat 3 saat, günlerce resmini yapar; bu çok ağırdır. Bunu kaldırabilmek o sabrı taşıyabilmek çok önemlidir ve bu çok özel yaşantıyı siz çocuklarınıza vereceksiniz. Bu çok önemlidir. Çocukların, çocuk yaşantılarını geliştireceksiniz. Çünkü sanat ile ilgili değerler çocuğa, çocukluk yaşantısının içinde verilen özdeş dersler ve değerlerdir. Siz kalkıyorsunuz sanat dersinde matematik veya başka ders yaptırıyorsunuz. Çocuğa, çocukluğunu yaşatmıyorsunuz

- Çocuğun resim yapması neden önemlidir? Çocuğun hayatına ne şekilde bir etki ve katkı sağlar?

-Çocuklar resim yapmalı, hayatı resim gözü ile tahlil etmelidir. Resim yaparken oynamalı,  oynarken öğrenmelidir. Bizim amacımız tamamen bu olmalıdır. Yetenekmiş, beceriymiş bizi bunlar hiç ilgilendirmiyor. Ruhi gelişim, akıl, zekâ gelişimi, sanatsal gelişim, duyarlılık gelişimi, tahlil gelişimi, doğayı, toplumu, insanı tanıma halleri ve analizleri yapabilecek ve öğrenecek. Ressam için insan yüzüne bakarak, insan yüzünün resmini yapmak psikolojik bir tahlildir. Ama çocuk için bu yaşamın, sevincin ta kendisidir. Yüzüne bakıp resmini yaptığı insan onun sevdiği insandır. Bu sevgi eğitimidir işte. Biz sanatla bir şeyi direk vermeyiz, hiçbir sanatçı direk mesajını vermez hep farklı bir şekilde verir. Bizim kültürümüzde de böyle. Folklorumuz, türkü kültürümüzde böyle değimlidir? Dokumalarımız, işlemelerimiz, kilim motiflerimiz mesajları başka türlü vermez mi?

-Bir resim Öğretmenini, resim öğretmeni yapan değerler nelerdir?

-Öğretmeni öğretmen yapan değerler ayrı; resim öğretmenini, resim öğretmeni, sanat eğitimcisini, sanat eğitimcisi yapan değerler farklı ve alt yapısı son derece geniştir. Resim, heykel, seramik, modelaj, özgün baskı, grafik, iş eğitimi gibi branşları da içerir. Çocuk seramik yapmaya bayılır. Seramik anaokulu ve ilköğretim okul öğretmenleri için vazgeçilmezdir. Öğretmenin çeşitli alanlarda kendini geliştirmesi ve bunu öğrencilerine tepsi içinde seçeneği bol en iyi şekilde sunması gerekir. Bizim amacımız budur. Biz öğrencilerimize tek bir branşta değil, geniş yelpazede yetiştirip bunların içinden seçme şansları veriyoruz. Sadece resim öğretmeni veya sanatçı yetiştirmekle kalmayıp sanatçıyı hayata hazırlıyoruz.

-Öğrencilerinizle yaptığınız eğitimden biraz bahsedebilir misiniz?

 -Öğrenci 1. Sınıfa gelip kaydolduğunda benim meslektaşım, öğretmen arkadaşımdır. Ben her bir öğrencimle ayrı ayrı yürür, yol arkadaşı eğitimi yaparım. Ona rehberlik etmem onunla birlikte yürürüm.  Bu bir kişilik eğitimidir, kişiyi o mesleğe 4 yıl hazırlama eğitimidir. Bu eğitim sürecinden sonra onlarla anne baba gibi oluyoruz. Sınıfta tahta başında ders veren öğretmen ayrıdır. Bizde ise burun buruna atölyede şövalede resim başında yaptığımız eğitim çok farklıdır. Sınıfta 15-20 kişide olsa kişiye özel, bire bir yaşanan, bir eğitim sürecidir. Bu süreçte paylaştığınız duygularınız vardır. O an moralimi bozuk, hastamı, bütün bunları daha yakından fark edebiliyorsunuz. Ana babanın tek çocuğu ile ilgilenmesi gibi bizim eğitimimiz, daha spesifik ve daha bireysel. Tabi bu yetişen öğretmenlerinde ileride öğrencisine, mesleğine çok daha sıkı, daha özverili bağlanmasını sağlıyor. Bizim buradan mezun olup da atanmış olan öğrencilerimizin başarıları bir gerçek ve bunu görmek bize mutluluk veriyor. Mezun ediyoruz ve atanamadıklarında gerçekten biz çok acı duyuyoruz.

-Atanamamış olmalarındaki nedenler ve okullarda sizce neden resim öğretmeni olması gerekir?

-Atanamamış olmaları onların başarısız olduğu anlamına gelmiyor. KPSS de bu insanlara branşları ile ilgili soru sorulmuyor. Bu nedenle de başarı düşüyor. Atamalarda başka branşlara öncelik verirken bizimkilere öncelik tanınmıyor veya en son aşamada düşünülüyor. Asıl olması gereken öncelikle sanat eğitimidir. Çünkü dağ başında köye giderek sanat eğitimi verecek. Oradaki insanı cevheri keşfedecek, sanatı, kültürü aktaracak. Köy Enstütüleri’nin Anadolu’nun en akıllıca en stratejik yerlerine kurulma nedeni: herkes için eğitim, eşit eğitim, her yere eğitimdir. Bunu da şu anda geniş yelpazede sanat eğitimcileri ile geliştirmemiz gerekiyor. Bir sınıf öğretmeni bunu keşfedemez, açığa çıkaramaz. 

-Resim öğretmeni yerine, başka branşların resim öğretmenliğine atanması konusunda ki görüşleriniz nelerdir?

-Sanat eğitimi özel bir eğitim. Bu eğitimi alan insanlar kendi branşında yerleştirilmeli, ataması yapılmalı. Başka branşlardan sanat eğitimine, resim iş öğretmenliğine ve müzik öğretmenliğine atanmış olmaları utanç verici bir şeydir. Bu durum bizim branşlarımıza yapılmış en büyük hakarettir. Biz burada hiç eğitim ve öğretim bile yapmayalım o zaman. Bu resmen bizim branşlarımızı aşağılamaktır. Sanatı yok saymaktır. Türk Kültürünü yok saymaktır. Bizim amacımız Türk Kültürü’nü geliştirmek. Bizim varlığımız, kendi varlığımızdır, Türk varlığımız, kültürel varlığımız bunu gerektirir ve varlık nedenimizde budur. Biz kendi kültürümüzü, kendi geleceğimiz olan çocuklarımıza aktarmayacağız da kime aktaracağız. O zaman nasıl var olacağız? Hem çağdaş evrensel olan kültürü, aynı zamanda kendi kimliğimizin nüanslarını taşıyan kültürümüzü de vermek durumdayız. Zaten biz çağdaş müreffeh ülkeler düzeyine çıkacaksak, bunun için biz bu eğitimi geliştirmek zorundayız. Bu eğitim olmayacaksa, çağdaş bir toplum düzeyine ulaşmamız, gelişmemiz mümkün olamayacaktır.

-Atanamayan öğrencilerin psikolojilerini nasıl görüyor, izliyor ve yorumluyorsunuz?

Onca emek veriyor, mezun oluyor ve ortalıkta kalıveriyor. Bir anda sanki hiç bir şey yapmamış gibi. Kendisi ile baş başa kalıyor çünkü örgütlülüğü yok. Böyle bir yapı içinde yalnız kalıyor. Bu yalnızlıkta onu psikolojik yönden yıpranmasına neden oluyor. Sahipsiz kaldığını düşünüyor. Ataması yapılamayan öğrencimizin psikolojisini çok olumsuz etkiliyor. Sosyal olarak ortama girmesini engelliyor. Sosyal ortamda kabul görmediğinin ezikliğini yaşıyor. Öğrencilerimizle görüşüyoruz ve onlara sürekli telkinlerde bulunmak durumunda kalıyoruz. Direnmeleri, dayanmaları gerektiğini ve bir çözümün mutlaka olabileceğini, umutsuz olmamaları gerektiğine dair onlara moral vermekten başka elimizden hiç bir şey gelmiyor. Her yıl sınava giriyor olmuyor ve her olmayış tamamen toplumdan koparıyor, yalnızlığa itiyor, moralini bozuyor, psikolojisi bozulmuş tedavi gören gençlerimize tanık oluyoruz.  Atanacak mı? Atanamayacak mı? Diye tartışmaya mahal vermeyen bir eğitim ve öğretim sürecini geliştirmemiz gerekiyor. Soruna ivedilikle çözüm oluşturulması gerekiyor.  Bunlarında planlanmasının kesinlikle en kısa zamanda hemen yapılması gerekiyor.

24 Kasım öğretmenler gününüzü kutluyor ve bu güzel sohbet için çok teşekkür ediyorum.

Sevgi ve saygılarımla..

 Fatma Marmara

Fotoğraflar; Mahmut Öztürk ve Fatma Marmara'ya aittir.

İlk yorum yapan siz olun!
 1250 karakter yazabilirsiniz

Yazarın son yazıları

Yazarın TÜM YAZILARI

Tabaklar Mah. Cumhuriyet Cad. İnci İş Merkezi No: 32 / 32 Bolu   Tel:   Faks: