• resmi ilanlar
Fatma Marmara [email protected]

ONLARIN SAYESİNDE-II. BÖLÜM

03.12.2012 01:01:02

ONLARIN SAYESİNDE-II. BÖLÜM

03.12.2012

İki hocamı da şeref konuğu olarak çağırmak istedim, sergime. Bir kaç kişi “boşuna gitme, herkesle görüşmüyorlar, kapıyı açmayabilirler” dedilerse de kararlıydım, hem görecek, hem de çağıracaktım.

Etrafı çitlerle çevrili bir bahçe içinde iki katlı, kâgir, müstakil bir evdi. Tam eski tip Göynük mimarisine sahip. Üst katta ortada bir balkon, her iki yanında iki ayrı odaları belirten kocaman pencereler. Alt katta da balkon altında, merdivenlerle çıkılarak ulaşılan eve giriş kapısı, yine yanlarda iki odaya ait pencereler.

Bahçe kapısının iç kısmına taşlar yığılarak kapatılmıştı. Daha oracıkta temkinli davrandıkları gözleniyordu. Zar zor ite kaka birazcık aralık oluşturdum. Kararlıydım girmeye ve ne olursa olsun görecektim, bana emek verip, beni ben yapan o değerli insanları. Zorla girdiğim bahçeden heyecanla merdivenleri tırmanmaya başladım. Alt kattan içeriye açılan kapıya geldim. Kapının zili çalışmıyordu. Tam kapı önünde mukavva bir kutu içinde üç tane yavru kedi vardı. Bağrışıyorlar kutudan çıkmaya çalışıyorlardı. Kapıyı heyecanla tıklatırken bir taraftan da yandaki cama doğru uzanıp seslendim.

- Hocam, benim öğrenciniz. kapıyı açar mısınız? Sizinle konuşmalıyım, lütfen.

Israrcılığıma dayanamayan ve merak eden Türkçe hocam, camda hayal gibi belirdi. Yaşlanmış, zayıflamış ama mavi gözleri gene aynı bakmaktaydı, saygı ve sevgi içinde.

- Hocam, Nejla hocamı da görebilir miyim? Onunla ve sizinle konuşmam lazım.

Ahmet Hocam geri çekildi, bense heyecan içindeyim. Kapı açıldı ve karşımda Necla hocam. O da yaşlanmış, saçlarına aklar düşmüş ama yüzündeki o güzellik hiç kaybolmamış. Saçlarını düzenli bir topuzla ensesinde toplamış. Üzerinde pazen bir eteklik ve içindeki renklerle uyumlu bir bluz giymiş.

-sen mi geldin? Dedi, hiç unutmamış ismimi de.

Elini öptüm, özlemle sarıldık, gözlerim doldu, boğazıma bir şeyler düğümlendi. Nasıl böyle olmuşlardı? Her iki kardeşte kendini bu kadar toplumdan soyutlamıştı. Neden bizler arayıp sormaz olmuştuk, yalnız bırakmıştık bizi biz yapan bu insanları?  Nejla hocamın narin sesi ayırdı düşüncelerimden.

- Bekle, çikolata getireceğim.

- Hocam zahmet etmeyin, teşekkür ederim. Sizi görüp sergimi yerleştirmeye gideceğim.

 

Daha sözümü bitirmeme fırsat vermeden fırladı gitti içeriye. Çaresiz beklemeye başladım, açık olan kapı önünde. Biraz sonra içi çikolata dolu kesme kristal kâse ile geldi. Ben bir tane aldım ve teşekkür ettim. Ama O

-Hayır, bunu kızına, bunu eşine, bunu annene, bunu babana….

Diyerek bir avucuma teker, teker sıkıştırmaya çalışıyordu. Ben itiraz ettikçe O daha çok kararlı ve ısrarlı dolduruyordu. Pes ettim oluruna bıraktım. Bir taraftan da gözlerim dolu, dolu, burnumu çeke, çeke anlatmaya başladım.

                                                                                                          Devam edecek

 

 

İlk yorum yapan siz olun!
 1250 karakter yazabilirsiniz

Yazarın son yazıları

Yazarın TÜM YAZILARI

Tabaklar Mah. Cumhuriyet Cad. İnci İş Merkezi No: 32 / 32 Bolu   Tel:   Faks: