• resmi ilanlar
Fatma Marmara [email protected]

UZAKLARDAN ÜMİDE YOLCULUK - 4. Ve Son Bölüm

22.09.2014 00:00:03

 

Sorunlar sadece buraya işçi olarak gelenlerle kısıtlı değildi. Elbette ki bahçe sahiplerinin, üreticinin de sorunları vardı. Bu hafta da bahçe sahibi Recep Bey, yine komşu bahçe sahibi Kenan Bey ve çavuşları Halil Bey ile devam etti sohbetimiz.

-Siz kaldığını yerden, işverenlerden ve burada ki çalışma şartlarınızdan memnun olduğunuzu belirttiniz. Aynı durumda olmayan mevsimlik işçiler adına ne gibi sorunları dile getirmek istersiniz?

 Buraya üniversite öğrencileri geliyor. Hem okul masraflarını çıkarmak hem de ailesine destek olmak için. Ne kazanacağını bilerek gelmesi gerekiyor. Niye İstanbul’da ki çocuk başarılı ama Güney Doğuda ki çocuk derslerinde başarısız? Nedenler bunlardır. İnsanın 8 saat çalışması, 8 saat kendi ihtiyacını karşılaması, geri kalan 8 saatte de uyuması gerekir. Fındık işçilerini niye fazla çalıştırıyorlar? Bu insan tarladan geç saatte çıkacak eve gidip yemek yapıp yiyecek, banyo yapacak, çamaşır yıkayacak. Kendine zaman kalmazsa bunları nasıl yapabilecek? Çoğu yerlerde elektrik bile yok. Kendim gördüm düz bir araziye çadır kurmuşlar. Ne su var, ne lavabo, ne de elektrik. Köşeye çuval çekmişler orası lavabo, banyo aynı şekilde, üstü açık, yanları açık. Bunlar olmamalı. Buraya gelenler de insan. Türkiye, dış ülkelere dünya kadar konteynır evlerden gönderiyor. Buraya işçi geliyor. Yerleşim sorunu mu var? Araziye bu evlerden kur, köy muhtarına geçici olarak teslim et. Bir iki kamyonda çakıl döktür. İşçi orada rahatlıkla barınır. Bizim burada böyle bir sorunumuz yok ama bu sorunu yaşayanlarda var.

-Başınızdan geçen unutamadığınız bir olay anı

Halil Çavuş: Geçen sene çalıştığımız bir tarlada iki çocuk yoruldu ve patron “terk et tarlamı” dedi. Yine gittiğimiz bir yerde saat 17.00 oldu, yağmur yağıyor, ne yerden ne daldan fındık toplayabiliyoruz, Getir bir çadır çek, millet ıslanmasın ya da paydos edelim diyoruz. “Yevmiyenizi saate göre çeviririm” diyor. Bende “tarlanın üzerine branda çek, yağmurdan koru ki saatimizi tamamlayalım” dedim. Nadir de olsa böyle sorunlarda yaşıyoruz. Ama burada hiçbir sorun yaşamıyoruz ve çok rahatız. İnsan olmak lazım!

-Çiftçinin, üreticinin durumu nedir? Üreticiler olarak sizlerin sorunlarınız nelerdir?

Recep Bey: Çiftçi şu an zarar ediyor. Devlet bu fındığın bu sene bakımını ben üstleniyorum desin ve fındıktan para kazansın, kazanabiliyor mu bakalım? Ne fındığa iyi bir fiyat verirler, ne fındığa bir destek verirler,   ne de işçiye destek verirler böyle olmaması gerekiyor. Çiftçiye sahip çıkmak gerekiyor. Bahçeye gelip bir bakılsın, millet ne halde. Millet bankadan kredi kullanmış, don yaktı. Bu sene çoğu yerde, benim bahçemde dahil fındık yok. Şimdi bu krediyi nasıl ödeyeceğiz. Devlet kredileri erteledik diyor. Bankadan haber geliyor “kredi borcunuzu ödeyin” diye. Gidip “ertelendi” diyoruz, banka “bize bir haber, emir veya yazı gelmedi, ödemek zorundasınız” diyor. Bizim uykularımız kaçtı. Bu sorunları çöz ki vatandaş da rahatlasın.

Kenan Bey: Fındıkçılar, ziraatçılar tüccarların elinde. Biz fındığı kaça satacağımızı bilmiyoruz. Türkiye’de ki fındık üreticisine güvence yok. Fındığı kime ve kaça satacağım. Üretici de zaten kıştan borçlanıyor. Borcuna müteakip tüccarın elinde ki fiyata göre fındığını veriyor. Belirli bir fındık politikası olsa ve deseler ki arkadaş fiyat şöyle belirlendi ve bundan sonra ki aylar üzerinde artacak veya artmayacak şu fiyattan verebilirsiniz dese tamam. Ama yediemin diye bir şey yaptılar, herkes evinde saklamaktansa tüccara veriyor, tüccar onu kullanıyor. Kullandığı içinde fiyat politikası yukarıya çıkmıyor. İhracatı 3-5 kişi yapıyor burada onların dediği “bu ay 2, diğer ay 1 lira” gibi. “Bu fiyata alacağım, ister sat ister satma” gibi durum yaşanıyor.  İşçinin fiyatı belirlenirken bizim de malımızın fiyatı belirlensin. İşçiye dersin 50 lira yevmiye; fındık 50 lira etmiyor. O zaman nasıl olacak? Ben kazanırsam ancak işçi de kazanabilir. Dayıbaşının eline bırakıp gidiyorsun, bölmüşler işte 10 kişi 15 kişi. Hayatı boyunca fındığı görmemiş işçi geliyor. İşçi bazen kendi yevmiyesini çıkartacak kadar fındık toplayamıyor. O toplayamayan işçi, diğer işçilerin sırtından geçiniyor.

Halil Çavuş: Dayıbaşı sayıya bakıyor bu işi yapmış yapmamış onun için önemli değil. O, kişi üzerinden kazanacağı paraya bakıyor. Devlet diyor ki: 16 yaşından küçükleri çalıştırmayacaksın. Hem çalıştırana hem de çalışana ceza kesiyor. Dayıbaşı 15 kişi getiriyor,  5 tanesi küçük. Ya hepsini alır çalıştırırsın ya da ben sana işçi vermem diyor. Tarla sahibi bu durumda çaresiz kalıyor. Zaten çocukla büyük birinin çalışması aynı olur mu? Hak mı bu? Bazı tarlalar var hiç bakılmamış diken, çalı çırpı fındığı toplamak işi hızlandırmak neredeyse imkânsız. Her iki taraf da birlik içinde çalışmak için gayret sarf etmeli. Eskiden her kişiye yaptığı işe göre fiyat biçilirdi. Çok çalışanla az çalışan ona göre para alırdı. Aracılar çavuşa “topla sayı olsun” diyor. “Bu çocuklar ufaktır” diyoruz. “Ufak olsun” diyor. Fındık az 10 lira, fındık çok 2 lira her sene bu politika değişiyor. Harcamalar masraflar her sene yükseliyor.

Recep Bey: Msraflar büyük, kredi borçları var. Akşam biri hastalandı aldım hastaneye götürdüm ve tüm masrafını ben karşıladım. Diyemezsin ki “sen ver parasını” diye. Onlarında durumu zaten belli zaten ve buraya 3-5 kuruş kazanmaya geliyorlar. Parayı kazananlar tamamen dayıbaşları. Bizlerde kazanmıyoruz. Bizimki de bir yerde hamallık başka bir şey değil. Fındığa yıllık ne verdiğini hesapla fındıktan aldığın para beklide karşılamaz bile. İşçiye karşı fedakârlık yapmak lazım... Sen yapmazsan oda yapmaz.

Bizi ağırlayan ve sorunlarını bizimle paylaşan Süleyman Beye, Recep Beye, Kenan Beye, Halil Beye ve çalışmaya gelen o güzel yüreklere çok teşekkür ediyorum.

Sevgi ve saygılarımla.. 

 Fatma Marmara

Fotoğraflar; yazarımıza aittir.

 

 

 

İlk yorum yapan siz olun!
 1250 karakter yazabilirsiniz

Yazarın son yazıları

Yazarın TÜM YAZILARI

Tabaklar Mah. Cumhuriyet Cad. İnci İş Merkezi No: 32 / 32 Bolu   Tel:   Faks: