• resmi ilanlar
Fatma Marmara [email protected]

FIRÇA VE KALEMLE PAYLAŞIMLAR 10. Bölüm

03.09.2012 23:01:01

FIRÇA VE KALEMLE PAYLAŞIMLAR

 X.Bölüm

03.09.2012

 

Urfa sergimiz ve yolculuğumuz da; gördüklerimi, duyduklarımı, yaşadıklarımı aktardığım yazı dizimin 10. Bölümü

  

Sivil mimari ve anıtsal mimari dokusunu koruyarak günümüze ulaşmış, UNESCO’nun Dünya Kültür Mimari Listesi’ne aday bir il Şanlıurfa. Arabi Camii, At pazarı, Güllüoğlu, Karanlık Kapı, Madenli, Yorgancı, Zincirli gibi bazalt parke taşı döşenmiş bir çok tarihi sokakları ve bu sokaklarda kabaltı denilen beşik tonoz örtülü kemerli geçitleri ile mutlaka görülmesi gereken bir il.

 

Müze şehrin birçok yerinde sarı, pembe ve haki rengin tonlarında, Urfa Taşı’ndan yapılmış saray niteliği taşıyan köşk ve konaklar mevcut.  Mezopotamya mimarisi ve bezemesiyle süslü bu evler, Tetirbe denilen çıkmalarla da dışarıya taşırılmış. Osmanlı mimarisinin etkisiyle de sofa ve havuz bulunan geniş avlular nahir denilen kalker taşı ile kaplanmış. Bu avluya bir tarafı haremlik bir tarafta selamlık olmak üzere ayrı ayrı yapılar açılmakta.

 

Bu konakların çoğu, sıra gecelerinin de yapıldığı konuk evleri haline getirilmiş. Bunlar gibi kaldığımız otelde buranın ünlü Yıldız Konuk Evi’nin bir bölümüydü. Urfa taşlarından yapılmış Yıldız Konuk Evi, geleneksel Urfa ev mimarisinin en güzel örneklerinden biri. Bu tarihi bina da haremlik ve selamlık olmak üzere iki ana bölümden oluşuyor. Geniş avlusu, süslemeleri ile dikkat çeken Yıldız Sarayı restore edilerek, sıra gecelerinin yapıldığı konuk evine dönüştürülmüş.

 

Sabah kalkar kalkmaz odanın ve kahvaltı yaptığımız yemek salonunun pencerelerinden dışarıya bakıp fotoğraf çekmeye başladım. Bu şehrin her yerini merak ediyor ve görmek için sabırsızlanıyordum. Tam karşımda Urfa Ulu cami değişik mimari yapısı, çan kuleli minaresiyle dikkat çekiyordu. Şanlıurfa’nın en eski dini yapısı olma özelliğine sahip bu cami, M.S. 457 yıllarında inşa edilen eski bir sinagogmuş. Kırmızı mermer sütunların ağırlıkta olması nedeni ile Kızıl Kilise diye adlandırılmış ve 12. Yüzyılda camiye dönüştürülmüş.

 

Yıldız Meydanı’ndan itibaren kare kare fotoğraflar çekerek belediye binası sergi salonuna doğru yürüdük. Bidik, Karpuz, Hokka, Bıçakçı, Ellisekiz, Türk gibi isimler alan meydanları, Hanönü, Hüsniye, Boyahane, Kavafhane gibi adlarıyla çarşıları ve Koltukçu, Pamukçu, Oturakçı, Bıçakçı, Kazancı, Kınacı, Kürkçü, Keçeci gibi daha başka benzer isimler taşıyan pazarları mevcut bu kentin. Sekiz adedi kapalı biride yer altı çarşısı durumunda olan bu yerlerin çoğu da günümüzde tarihi dokusunu koruyan Gümrük hanı civarında.

 

Yolumuzun üzerinde çay içebileceğimiz gizli bir bahçe bulduk, kafe- restoran olarak hizmet veren, yeşillikler içinde çok güzel dekore edilmiş bir yer. Üzerini kapatan çardak sarmaşık bitkileri ve ağaçların dalları ile muazzam bir ferahlık, oluşturuyordu ve aralarına yerleştirdikleri borularla su buharı püskürterek serinlettiği için sıcak havada hemen bizi içine çekti.

  

Büyük ve görkemli, ön yüzeyi kafes sistemi dekore edilmiş Urfa Belediye’si Sergi salonuna geldik, son hazırlıklarda tamamlandı ve artık ertesi günkü açılışa hazırdı yağlıboya resim sergimiz. Önümüzde uzun bir gün vardı ve görmeyi çok istediğim yerlerden birine Harran’ a gitmeye karar verdik, sevgili dostumuz Mehmet Akif Bey’in eşliğinde. Bu geziye eşi de gelmeyi dilemişti ama doğumuna sayılı günler kalmıştı ve böyle biz gezi onu zorlayacaktı.

                                                                                              Devam edecek

Fatma Marmara

 

 

İlk yorum yapan siz olun!
 1250 karakter yazabilirsiniz

Yazarın son yazıları

Yazarın TÜM YAZILARI

Tabaklar Mah. Cumhuriyet Cad. İnci İş Merkezi No: 32 / 32 Bolu   Tel:   Faks: