• resmi ilanlar
Fatma Marmara [email protected]

FIRÇA VE KALEMLE PAYLAŞIMLAR 3. Bölüm

16.07.2012 23:01:01

  FIRÇA VE KALEMLE PAYLAŞIMLAR

 III.Bölüm

16.07.2012

Urfa sergimiz ve yolculuğumuz da; gördüklerimi, duyduklarımı, yaşadıklarımı aktardığım yazı dizimin 3. Bölümündeyiz.

 Kuşların sesleri eşliğinde devam eden yolculuğumuz da Ankara’ya doğru yaklaştıkça ormanlar yok olup ağaçsız çıplak tepeler sarıyor etrafımızı. Arada tek bir ağaç her şeye rağmen ben buradayım diye dimdik ayakta selamlıyor bizi. Bazı yerlerde ağaçlandırma yapılmış. Yirmi yıl sonra buralar da orman olacak ne güzel. Her boş bulduğumuz alana ağaç dikmeliyiz. Böylece elde edebiliriz, yitirdiğimiz ormanlarımızı ve yine geriye verebiliriz, gelecekten emanet aldığımız doğamızı. Ama nedense, yapmaktan ziyade yıkmak daha kolay geliyor.

Geçenlerde tanık olduğum bir konuşma ağzımı açık bıraktı. Kümeslerde, kömür pahalı geldiğinden odun yakıyorlarmış. Diyorlar ki “bizim köyün çevresi yemyeşil ormandı, çamlarımızı iki kişi zor kucaklardı şimdi oralar ağaçsız ve açık kaldı” Aslında köylülerimizdi ormanları koruyan. Geçim kavgası mı bu hale getirdi onları da?  Sevgili peygamberimiz Hz. Muhammet S.A. buyurmuş   “ kıyamet koparken bile ağaç dikiniz” diye. 

Biriktirdiğim meyve çekirdeklerini serpiştiriyorum bu ara da geçtiğimiz güzergâhlara. Bunu yapmak benim için bir görev, hem de çok büyük bir zevk. Öyle ya torbaya hapsetmektense doğaya bıraktığım bu tohumlardan biri bitmese bile, bir diğeri bitebilir ve bir gün ben bunu göremesem de benim ağacım orada büyüyüp, canlılara yuva, yiyecek ve gölge verecek. Bunu hissetmek bile büyük bir mutluluk veriyor insana.

Güneş batmak üzere, artık son ışıklarını yayıyor. Tarlalar daha bir güzelleşti, sarı yeşil yansıyor. Kuşlar ağaçlardaki yuvalarına yerleşirken cıvıltıları daha da artmış durumda. Sanki bir günle daha vedalaşmak istercesine. Gökyüzü ise grinin tonları yanında, sarı, mavi ve pembe ile birlikte. Hangisinin daha çok yakıştığını göstermek, yer kürede ki renklerle yarış etmek istercesine. Ay da doğdu köşeden hilalin en ince zarif hali ile.

Gecenin hayli ilerleyen saatleri Şereflikoçhisar’dan geçiyoruz. Biran Bolu’ya geldik sandım. Geçtiğimiz yollar delik deşik, girintili çıkıntılı. Şimdiki belediyelerin hizmet anlayışı bu sanırım aynı anda her yeri kazmak.

Şerflikoçhisar, MÖ. 3000 yıllarına kadar uzanan 5000 yıllık tarihi geçmişe sahiptir.  Tuz Gölü ile Hirfanlı barajı arasında kalmaktadır. Roma ve Bizanslıları, Selçukluları, Karamanoğulları, Osmanlı Devletini de üzerinde barındırmış bu topraklar;  önce Konya, sonra Aksaray, sonra da Ankara’ya bağlanmış. Köylerinde 9 adet höyük ve 5 adet de kalesi mevcuttur. Çanakkale Savaşında ilçeden çok kayıp olduğundan, Atatürk tarafından şerefli ismi eklenerek ``Şereflikoçhisar`` diye anılmaya başlanmıştır. 

Doğa harikası tuz gölünden geçiyoruz. Burasını dönüşte görmek ve o muazzam dokuyu gündüz gözüyle görerek hissetmek istiyorum. 

                                                                                                         Devam edecek

Fatma Marmara

İlk yorum yapan siz olun!
 1250 karakter yazabilirsiniz

Yazarın son yazıları

Yazarın TÜM YAZILARI

Tabaklar Mah. Cumhuriyet Cad. İnci İş Merkezi No: 32 / 32 Bolu   Tel:   Faks: