• resmi ilanlar
Fevzi Saçlı

ÖRNEK İNSAN: TATAR İHSAN

15.02.2014 00:48:52

Yozgat ticaret lisesinden, Bolu ticaret lisesine tayinim çıkmıştı.O sırada Yozgatta bütünleme imtihanları başladığı için Boluya gelip de bir ev kiralamam imkanı olmadığından Düzcede ikamet eden kayınlarıma bana Boludan bir ev kiralamalarını söyledim.

         Ismarlama hacılık olur mu? Olmuyor işte. O da bir arkadaşı marifetiyle Bayır mahallede üç katlı ahşap bir evin üçüncü katını tutmuş. İyi güzel de orta katta oturan ev sahibi yatalak hasta imiş. İşte bundan dolayı aşağıda yatan hastayı rahatsız etmemek için evimizde parmaklarımızın ucuna basarak yürüyorduk. Bunun için hemen ev aramaya başladım.

         Bolunun Ankara girişinde Tatar ihsan diye birinin evinde bir dairenin kiralık olduğunu duyar duymaz mesai bitiminde evi görmeye gittim. Tatar İhsanın hanımı Mürvet hanım bana daireyi gezdirdi. Kira bedelini sorunca; ” Onu hacı bilir.” diyerek fiyat vermedi. Ben ona; “  Öyleyse Hacıyı nerede bulabilirim.” deyince de, Hisar tepede, tam da eski ticaret lisesinin yolunun yanındaki bir kahveyi tarif etti. Ve de ; “ Kahvede garsona Tatar ihsan diye sorarsan sana gösterir.” Diyerek beni o kahvehaneye yönlendirdi. Hiç vakit kaybetmeden, vedalaşarak kahvehaneye geldim. Garsona sorunca garson arka taraftaki masalardan birinde tek başına oturan birini işaret etti.Selam verdim.Ve de hemen konuya girecektim ki bana; “ Öncelikle buyur otur.Ne içersin? Ev meselesini sonra konuşuruz.” Diyerek beni susturdu. Ben de ona; “ Çay alayım.” deyince garsonu çağırarak bir çay getirmesini istedi. Çayımı yudumlarken evi gördüğümü,ve de kiralamak istediğimi söyleyince; “ Aylık iki yüz elli lira.” Dedi. Hemen; “ Tamam evi kiraladım.” Dedim. Arkasından da; “  Yanımda iki küçük çocuğum ve okuttuğum kardeşim ve baldızım da var.”  Deyince,bana dönüp;  “ Diğer kiracıları rahatsız etmemek kaydıyla istersen komando alayından bir  bölük getir.Beni hiç ırgalamaz.” Dedi.  

         Ertesi gün Tatar İhsanın evine taşındım. Gariban bir öğretmendim. Gariban bir öğretmenin ne eşyası olacaktı ki? Onun için bir çırpıda taşınıvermiştim. Biz eve yerleştikten sonra Tatar İhsan ve Eşi Mürvet hanım hoş geldin ziyaretine geldiler. Bu vesileyle onlarla tanışmış olduk.İkiside benden çok yaşlı oldukları için Tatar İhsanın hacı olması dolayısıyla ona; “ Hacı amca” eşine de  “Mürvet abla” demeye başladık.    

         Hacı amca Bolu ilinin bulunduğu yerin yarısına yakın emlakin sahibi olan zengin bir adamın oğluymuş. Sürülerle koyunları varmış.

Hacı amca evlenmiş. Fakat çocuğu olmamış. O günün şartlarında şimdiki tıpbi imkanların olmayışı dolayısıyla bu çocuk olmamasının nedenini hanımında bularak onun boşanmasına sebep olmuşlar.Bunun üzerine Mürvet ablayla ikinci evliliğini yapmış. Bu evlilikten de çocuğu olmayınca kendini içkiye vermiş. Şişelerden deva bulacağını sanıp şişelere sığınmış adeta.Öyle bir duruma gelmiş ki su gibi içtiği halde onu rakı tutmadığı için şişenin dörtte birini bal, kalan kısmınıda rakı doldurup şişenin ağzını kapatıp beş dakika şişeyi iyice salladıktan sonra bu karışımı içince  ancak çakırkeyf oluyormuş. Malum “ şişelerde boğulanlar, denizde boğulanlardan çok daha fazladır. İşte nedeyse bu boğulanlardan biri de hacı amca olmak üzereyken bir mucize gerçekleşir.

         Bir gün hacı amca gündüz dokuz on sıralarında meyhaneden çıkmış. Eve giderken bir kalabalık ellerindeki kağıtlarla bu kalabalığın ortasında kalan birine beni de yaz diye itişip kakışırken,orada ne olduğunu bilmeyen hacı amcada çakırkeyf bir şekilde kalabalığa dalıp beni de yaz deyince,kalabalığın ortasındaki, hacı amcayı çok yakından tanıyan adam; “ Bir dakika arkadaşlar herhalde kıyamet yakın .Zira Tatar ihsanda hacca gitmek istiyormuş.” Deyince oradakilerin hepsi hacı babaya alaycı gözlerle bakınca bundan utanan hacı amca kalabalıktan çıkıp evine gider.Hemen bir duş alıp yatağına yatar.Mürvet ablaya beni saat üç de uyandır der. Mürvet abla saat üç de uyandırınca; “ Bak Mürvet ben hacca gideceğim. Sende benimle gitmek istermisin?” deyince Mürvet abla ; “İhsan bu da nereden çıktı allah aşkına.  Tam evin temelini atmak üzereyken bu olur mu? Demir hazır Tuğlalar hazır Çimento dersen o da dün gelip şantiyeye indi.” Dediyse de hacı amcaya anlatmak mümkün olmaz. Mürvet ablaya; “ Sen benimle gidiyormusun gitmiyormusun sen onu söyle.” der. Mürvet abla,” Ben gitmiyorum.” deyince doğru hac kafilesini götüren otobüs şirketinin yazıhanesine giderek kafileye kendini yazdırır. İstihzayla bakanlara hiç aldırış etmeden eve döner. O günden hareket saatına kadar o da hazırlıklarını tamamlar. Ve de günü gelince yola çıkarlar.

         Tüm hac farizalarını yerine getirir ama oranın ikliminin aşırı sıcak olmasının yanında alkolsüzlüğün verdiği hasar oldukça ağır geçer. Arafata çıkarken adeta sürünerek çıkar.Hacı amcanın bir adım daha hareket edecek gücü kalmamışken, Arafatta elinde büyük bir su bidonuyla gelen genç bir Bolulu hacı adayından, abdest almak için su isteyince,hacı amcaya suyu vermeyip, su satanları gösteren bu hacı adayı, kendi abdestini aldıktan sonra bidonda kalan suyu hacı amcanın gözlerinin önünde yere döker. Buna çok bozulan hacı amca bu olayları anlatırken bana dönerek; “ Bak oğlum Fevzi hac dönüşü alacakları ünvanın önündeki H harfini kaldıracaksın bu adamların.” Diyerek hala o olayı unutmamıştı.

         Hac dönüşü Çift daireli iki katlı,üzerine de kendini oturacağı bir daire yaptırarak dört daireyi kiraya vererek ordan elde ettiği kira ile geçimini sağlıyordu. O kadar servetten kalan sadece bu beş daire kalmıştı.

         Çok mutluydu. Ve de gerçek hacıydı. Yaşlı olduğu halde özel mendiline sarılmış bir ekmekle eve gelirdi. Hacı amcayı karşılayan apartmandaki çocuklar mendilin içindekinin ne olduğunu sorarlar ,o da ekmek olduğunu söyleyince ondan ekmek isterlerdi. İnanın o yaşlı haline bakmadan getirdiği ekmeği onlara paylaştırır tekrar ekmek almak üzere çarşıya giderdi.Bizler hacı amcaya böyle yapmamasını kaç defa söylediysekte onun bu hareketine engel olamadık.

         Bir gün bizde akşam oturmasındayken birkaç kez ikaz etmeme rağmen yaramazlık yapan oğlumu kolundan yakalayıp bir tokat vurdum. Keşke vurmaz olaydım. Düşüncesizlik etmiştim. Bu tokata çok üzülmüş ve de bana çok kızmış olacakki aradan beş dakika geçmemişti ki kalkıp evi terk etti. Tam bir hafta benimle konuşmadı. Barışıncaya kadar akla karayı seçmiştim.

Hacı amcanın çocuğunun olmaması dolayısıyla çocuk konusuna hiç değinmesede çocuk hasreti onu yiyip bitirmişti adeta. Bu konuda tek kelime etmemesine karşın bunu davranışlarıyla belli ediyordu.   

         Kiracıların kira artırma zamanı gelmişti. Eski kiracılar aylık iki yüz liraya oturuyorlardı. Hacı amca onların kirasını iki yüz elli lira yapmak istiyormuş.Onun için de planlı olarak benim ev kirama iki yüz elli lira demiş. Fakat kiracılar bu yıl iki yüz yirmi beş lira olsun. Gelecek yıl iki yüz elli lira yaparız demişler. Hacı amca da onları kırmayıp olur demiş. Bize zam yoktu. Çünkü ikinci aya yeni girmiştik.

         Ay sonu geldi. Maaşı alır almaz, hacı amcaya kirayı eşimle gönderdim. Eşim mutfakta yemek yapmakta olan Mürvet ablaya kirayı verince  sesi duyan hacı amca; “ Mürvet kim o?” diye sormuş. Mürvet ablada; “ Hacı, Fevzi beyin hanımı kirayı getirmiş.” Demiş. Bunun üzerine; “ Ona söyle. Parayı bana getirsin.” Der. Eşimde parayı götürüp hacı amcaya vermiş.  Hacı amca parayı saydıktan sonra iki yüz elli liranın iki yüz yirmi beş lirasını alıp yirmi beş lirasını eşime verip sonrada; ” Kızım bundan sonraki ev kiranız iki yüz yirmi beş liradır. O parayıda elektrik su parası yaparsınız.Fevzi beye de selam söyle.” Diyerek eşimi yolcu etmiş. Ertesi akşam misafir olarak evine gittiğimde konuyu gündeme getirince durumu şöyle açıkladı. ” Bak oğlum Fevzi diğer dairelerin kirasını senin kiran gibi iki yüz elli yapmak istedim .Ama onlar iki yüz yirmi beş lira olsun dediler. Bende kabul  ettim. Senin kiranı da onlarla aynı yaptım. Çünkü onların oturduğu daireyle senin oturduğun daire arasında hiçbir fark yok. Dairelerin Hepsi yüzer metre kare olduğu için senden neden yirmi beş lira fazla alayım. Senden fazladan alacağı bu yirmi beş liranın Allah indinde hesabını nasıl verebilirim?” dedi.

         Kim bu adama tüm varlıklarını içki ve kumura vermiş diyebilir. Kimse kimsenin iç dünyasını bilemez. Hacı amcayı tanıma fırsatı bulduğum için oldukça mutluyum.

         Öğretmenlikten ayrıldıktan sonra Karabükte çalışırken bir bayram günü ziyaretine geldiğimde beni tanımadı.Meğer gözleri kör olmuş.Sonradan sesimden tanıdığında boynuma sarılıpta ağlamasını hiç unutamam. Bir sonraki ziyarete gittiğimde Mürvet abla ve hacı amcanın vefatını öğrenince inanın yakınlarından birini kaybetmiş kadar üzülmüştüm.

         Her ikisine de Allahtan rahmet dilerken toprakta değil ikiside nurda yatsınlar temennisinde bulunuyorum.

 

 

 

 

 

 

 

İlk yorum yapan siz olun!
 1250 karakter yazabilirsiniz

Yazarın son yazıları

Yazarın TÜM YAZILARI

Tabaklar Mah. Cumhuriyet Cad. İnci İş Merkezi No: 32 / 32 Bolu   Tel:   Faks: