• resmi ilanlar
Fevzi Saçlı

ABDEST TAZELEMENİN ZAMANI GELDİ

16.11.2013 00:49:46

        

                Bir Türkmen atasözü ; “ Sacayağının ayağı üç olur. Birbirine güç olur. Ayaklardan biri kırılırsa hiç olur.” Der. Maalesef, memleketimizdegördüğüm kadarıylabahsi geçen bu sacayağının ayakların biri değil üçü birden kırılmış gibime geliyor.

                Öyle ki; Dalga boyumuzu geçmiş. Biz hala bu dalganın bir karış mı yoksa daha fazla mı olduğu konusunda bir söz düellosuna girmişiz. Bu düellonun içinde bulunmuş olanlardan büyük bir ekseriyeti, adeta denizde boğulmak üzere olan biri gibi başkalarını da bu dalgalı ortamın içine çekmeye çalışıyorlar.

                Eskiden, küçük bir çıkar için şekilden şekile giren insanları, bulunduğu ortamın rengine uyum sağlayan bukalemuna benzetirdik. Hâlbuki şimdi bu tip insanlar köstebekler gibi yer altına inmiş sanatlarını gözlerden uzak yer altında icra ediyorlar.Yalnız gizli kapaklı yaptıkları işleri yaparken bir sevdalı gibi âlemi kör, dört yanını duvar sanarak büyük bir yanılgıya düşüyorlar.  Yalnız köstebeklerin kazdıkları galerilerinin toprağını belirli aralıklarla dışarı attıkları gibi bu tiplerde, her ne kadar işlerini gizli yapıyoruz sanıyorlarsa, da cinayet işleyenler gibi mutlaka arkalarında bir iz bırakıyorlar.

                Bu tiplerin icraatını herkes görse de kendileri köstebek gibi gözleri domura uğradığı için görmedikleri gibi herkesi de görmüyor sandıklarından, dışardan gelen müdahaleseslerini de uyarı dışında bir gürültü zannettiklerinden, duymamakiçin de köstebekler gibi özellikle kulaklarını kapama yetilerinin oluşundan dolayı rahatlıkla kulaklarını kapatarak görmedim, duymadım diyebiliyorlar.

                Eğri cetvelle doğru çizgi çizilemeyeceğini pek ala bilmelerine rağmen koca koca adamlar nasıl da yalan söylemekten utanmıyorlar?  Anlaşılır gibi değil. Konumlarına baktığınızda halk tabiriyle deve dişi olan buinsanların bu hareketleri, inanın insanın aklına şu atasözünü getiriyor;  ” Ne günlere kaldık ey gazi hünkâr? Askere gitmeden gazi,Anka başına konunca olmuş hükümdar.”

                Malumunuz Türkiye’nin gündemini uzun zamandan beri işgal eden şike olayı ve de bu şike olayına bağlı olarak bir kupa meselesi var ortada.

                Bu şike olayı gerçek olmaya gerçek de bu şikeyi yapanlar kendi kendilerine mi yaptılar acaba? Biri maddi bir çıkar sağladıysa diğeri de elbette bu çıkar karşılığında bir şeyler vermiştir. Peki, bu adamlar nerede? Uzun süren yargılama sonunda adli makamlarda kasatura gibi çift taraflı kesen değil de tek tarafı kesen bıçak gibi bir karar açıklayarakkamuoyunu tatmin edememiştir.

                Elin Avrupalısı bin kilometre ilerden modern iletişim araçlarıyla anında durumun farkına vararak kendi hissesine düşen kısmı için derhal gerekeni yapıyor da, konuya başlangıçtan beri muttali olan bizim yetkililerimiz neden gerekeni yapamıyorlar? Avrupalı vicdanının sesine dinleyerek gerekeni yaparken bizimkiler de sanırım cüzdanların sesini dinleyerek suskun kalmayı yeğliyorlar.

                Lüfer balığı bir gün yanına yavrularını alıp,denizin kenarında insanların kendileri için hazırlamış oldukları tuzakların ne olduğunu teker teker göstererek, bu tuzaklardan uzak durmalarını tembih ederken, hiç beklemedikleri bir anda deniz kenarında gezen biri onların üzerine serpmesini atar. Tabii hepsi birden kıskıvrak yakalanırlar. Tüm yavrular analarına bunun ne olduğunu sorunca, ana lüfer ; “ Henüz bunun ne olduğunu size izah etmemiştim. Çocuklar buna bal gibi tepeden inme denir.” Der.

                İşte, Türkiye’mizde de spor kulüplerimizin başına nedense hünerli serpmecilerin attıkları serpmeler gelip oturuveriyorlar. Dikkatleri başka yönlere çevirerekel gördülük seçimler yapılıyor. Körler sağırlar birbirini ağırlıyorlar. Doyumsuzluğun vermiş olduğu bir iştahla, her zengin, her biri bir bal arısı kovanına benzeyen spor kulüplerimize musallat olmuş erkek arılar gibi üretilen balı yemeye devam ettiği gibi birazda ben yiyeyim diyeni de kovandan atıyor veya attırıyorlar.

                Örneğin FB başkanı bu uğurda hapse düşüp şikeci diye afişe edilmesine rağmen o makamdan ayrılmaya hiç niyeti var mı?

                GS başkanı Ünal Aysal diğer spor kulüplerin başkanına imrenip bedavadan reklamını yaptırırken, daha düne kadar deryada bir damla bile değilken, başkan seçildikten sonra şimdi sayfa dolduramayan spor magazinince büyük başkan diye ünlenmedi mi?

                Kuşburnunun ne olduğunu sadece yetişmiş olduğu yöre halkının haricinde kimse bilmezken, hanım başbakanımız kuşburnu çayı içince, birden bizdeki yalakalar neredeyse çocuklarına kuşburnu adı verecek kadar ileri gitmediler mi?

                Bu adamlar bu işleri Allah’ın kullarıyla değil, üç kuruşluk çıkarları için kulun kulluğuna soyunmuş olanlarla yapıyorlar.

                Hiç kimse kusura bakmasın ama daha önceki kulüp başkanlığı sırasında başarısızlığı tüm Türkiye tarafından tescillenmiş olan biri, Futbol federasyonu başkanı değil mi?Şayet babası zengin olmasaydı, yeminlesöylüyorum, gerçi doğru söz yemin istemez ama ben yine de yeminle söylüyorum. Onu ne federasyon başkanı seçerlerdi, ne de o federasyonun kaldırımında yürümeye cesaret edebilirdi.

                Maalesef Türk sporunun başına havada vurup da tavada yemeye bayılan bir yığın insan musallat olmuş. Tüm Türk insanının da, yaptıklarının farkına varmaması için bir kabın içindeki yılanı, bir enstrüman çalarak kalkmasını sağlayan Hintli gibi tüm bakışlarını enstrümanın sesi ve de buna uyan yılanı yükselişine odaklıyorlar. İnanın bununda bir sanat olduğunu kabul ediyorum da, peki bu durumu seyrederken trans durumun girenler nasıl oluyor da bu trans durumundan çıkamıyorlar?

                Tüm Türkiye’deki spor kulüplerinin başında bulunanlara bir bakın, Allah rızası için bir tane kendi yağıyla kavrulan var mı? Zenginler servetine servet katmak, kendi yağıyla kavrulmuş olanlarda daha iyi imkânlara kavuşabilmek için spor kulüplerimizi, sportif faaliyetlerin yapıldığı birer cemiyet olarak değil, güvenli bir tramplen olarak görüyorlar.

                Birileri hoşnut diye Türk sporunun sürünmesine seyirci kalmaması gerekenlere yalvarıyorum. Nüfusu seksen milyona dayanmış olan bir milletin gençlerinin, üç milyonluk milletlerin gençleri karşısında spor müsabakalarında yürekler acısı bir duruma düşmelerini nasıl içlerine sindiriyorlar? İnanın anlamış değilim.

                Bu abdestle daha çok namaz kılınmayacağının farkına varın artık.

                                                                                               HOŞÇA KALIN

                                                                                                 FEVZİ SAÇLI

 

 

 

 

 

 

İlk yorum yapan siz olun!
 1250 karakter yazabilirsiniz

Yazarın son yazıları

Yazarın TÜM YAZILARI

Tabaklar Mah. Cumhuriyet Cad. İnci İş Merkezi No: 32 / 32 Bolu   Tel:   Faks: