• resmi ilanlar
Fevzi Saçlı

ASKERLİĞİ KISALTMAYIN

31.08.2013 00:55:49

 

Askerlik süresinin kısaltılmasıyla ilgili çalışmaların yapıldığı şu günlerde, kaleme aldığım düşündüklerimi okuyan birçok insan; “Her boyayı boyadık da fıstıki yeşil mi kaldı.” diye düşünebilir. Benim düşündüklerimi kaale almayıp da tamamen aksini düşünenlere de saygı duymak gerekir elbette.

Biz konumuza dönelim;

Maalesef şimdiye kadar, bir kartalın yükseklerde uçarken 300.000 dönüm bir alanı keskin gözleriyle taradığı gibi, bütün Türkiye’yi tarayabilen ve de en ücra köşelerdeki meydana gelen olayların bile farkına varıp anında müdahale edebilen, bir ceylan gibi inanılmaz bir koku alma ve duyma yeteneğine sahip, olaylar karşısında ceylanın aksine korkarak kaçmayıp bilakis üzerine giden cesur bir milli eğitim bakanına rastlayamadığımız bir gerçek. Bunu kimse inkâr edemez. Türkiye’nin eğitim durumuna baktığımızda bu gerçeği görmemek için ya kör yahut ta divane olmak gerekir.

Her milli eğitim bakanı kendinin mensup olduğu siyasi partinin görüşü doğrultusunda rota belirlediği için başındaki milli kelimesini dumura uğrattıkları gibi eğitimi de aşureye benzettiler. Okullara yeni bir araç ve gereç gönderince adeta eğitimde reform yapmış edasıyla kasım kasım kasılıyorlar. Zihniyet değişmedikçe pergelle cetvelle renkli baskılarla bezenmiş kitaplarla eğitimin çağdaş düzenin üzerine çıkması mümkün olur mu?

Türkiye’de özellikle taşrada öğrencilerin geleceği babaları tarafından tayin ediliyor. Genelde bu durum yetenekleri hiç kaale alınmaksızın şöyle oluyordu eskiden: Hâkim, Savcı, Avukat, Kaymakam Vali ve de diğer yüksek tahsil yapmış olanların çocukları düz liselere,

Okuma yeteneği olup da imkânı olmayan öğrenciler ise devletin imkânlarından faydalanmak için imtihanlara girerek Öğretmen okulları, Tapu kadastro okulları, Devlet demiryolları okulları Ziraat okullarına, kara, Deniz ve hava kuvvetleri okullarına,

Mutaassıp ailelerde “ Oğlumuz dinini diyanetini bilsin ki biz ölünce hiç olmazsa başımıza geçip bir kuran okur diyerek İmam hatip okullarına yönlendiriyorlardı

Avrupa’da çalışan birinin Türkiye’de ki akrabalarına ; “ Avrupa’da, sanat okulu mezunu olanlara, kendinin aldığı ücretin iki katı ücret ödendiğini” söyleyince tüm akrabalarının okuma çağındaki çocukları sanat okuluna yönlendiriliyordu.

Geriye kalan öğrencilerde hiç olmazsa bir diploması olsun da belki ileride bir kâtip olur düşüncesiyle yönlendiriyorlardı.

Gelmiş geçmiş bütün bakanlarımızın başarı derecesini şu örnek tüm ayrıntılarıyla ortaya koymuyor mu?

İlk Kore harbine gönderilen asker kafilesine gitmeden önce o güne kadar verilmeyen diş macunu ve diş fırçası vermişler. O yıllarda bu yeniliklerden haberi olmayan bizim Mehmet’e hareket etmeden önce yapılan teftiş sırasında, Mehmet’in montunun cebindeki fırçayı çıkaran General; “ Bu nedir evladım.” Deyince hayatta hiç görmediği fırça için hiç düşünmeden ; “ Teftiş fırçasıdır komutanım.” Diye cevap verir.

Bu durum o günkü eğitim durumumuzu belgeleyen bir belge olarak önümüzde duruyor. Peki, bu gün yine bu durumda olan vatandaşlarımız yok mu? O zamanlar nüfusumuz 24 milyonken bu gün üç katını geçti. Bunca zamandır okuryazar oranını %100 yakın bir orana bile getirememek kimin kabahati?

2013 itibariyle Türkiye’de 15 yaş ve üzeri okuma yazma bilmeyenlerin oranı hala %6 yakın diyor Türkiye istatistik kurumu verileri. Yükseköğretim ve yüksekokul mezun oranı ise %12 ye yakın görünüyor. Yüksek lisans ve doktora mezunları ise çok düşük kalmış. İnanın ben buna da inanamıyorum. Zira bu güne kadar hiçbir konuda istatistik konusuna gerekli özen gösterilmediğinden, sonuçlarda inandırıcı olamıyor.

O günden bu güne değişen ne var eğitimde? Hala okuryazar oranımız %100 olmadığına göre ne yapmak gerekiyor acaba?

Memleketimizde teknolojik gelişmeler oluyor. Peki, yetişmiş eleman ihtiyacımız tam olarak giderilmiş mi?

Şimdi uygulama devam ediyor mu devam etmiyor mu bilmiyorum. Ama Genelkurmay tarafından oluşturulan okuma yazma okulları, namı diğer Ali okulları birçok insanımızı okuryazar olarak memleketine göndermedi mi?

İşte bunun için ben de diyorum ki askerliği kısaltmayıp, kısaltacağınız sürede, silahlı kuvvetler bünyesinde her meslekten eğitimli insanın olmasını değerlendirerek mesleki eğitimler verilsin.

Örneğin sivil hayatta çiftçi ise tarım mühendisleri tarafından eğitilsin. Terhis olduktan sonra hiç olmazsa bilinçli bir çiftçilik yapsın. Tavukçuluk, Arıcılık, Balıkçılık, Hindicilik, Kaz yetiştiriciliği, Çinçilla yetiştiriciliği,meyvecilik,Seracılık, sebzecilik gibi Türk tarımını bir adım daha ileriye götürecek hamle yapılırsa kötü mü olur? Bunun yanında bazı yörelere has olan ve de nesli tükenmekte olan Tiftik keçi yetiştiriciliği konularında da eğitilip bir sertifika verilebilir. Bu saydığım meslekleri yapmasalar bile yapana engel olmazlar hiç olmazsa.

Ya görsel yayın organlarıyla ve de diğer bakanlıkların destekleriyle göl maya tutarsa o zaman kim karlı çıkar?

Bina inşaatlarında çatıdan başlamayıp, temelden başladığını bilmeyen var mı Allah aşkına?

Kanuni döneminde yaşamıyoruz. Üzengiyi tamir eden adamın ordudan atılması gibi bir zihniyet kalmadı artık.

Bunun yanında Kaynakçılık elektrikçilik Makine aksamının tamir ve bakımı gibi hususlarla daha şu anda aklıma gelmeyen bir yığın meslek hakkında da temel bilgiler verilebilir. Sivil hayattayken Kalıpçılık, sıvacılık vs. gibi meslekleri yapanlarında eğitilerek tam kalifiye birer elaman olarak gönderilmesi büyük kazanç olur Kanaat’imce.

Aklın yolu birdir. Allahtan ümit kesilmez. Haydi hayırlısı!

Hak şerleri hayr eyler Arif anı seyreyler Zan etme ki gayreyler Mevlâ görelim neyler. Neylerse güzel eyler / Erzurumlu İbrahim hakkı

 

HOŞÇA KALIN...

YORUMLAR  (Toplam 1 yorum)

  • Dursun YILMAZ  (01.09.2013 14:22:00)

    Silahla şaka olmaz.

  • Yorum yazın!
     1250 karakter yazabilirsiniz

    Yazarın son yazıları

    Yazarın TÜM YAZILARI

    Tabaklar Mah. Cumhuriyet Cad. İnci İş Merkezi No: 32 / 32 Bolu   Tel:   Faks: