• resmi ilanlar
Fevzi Saçlı

ARGO BİR DEYİŞLE BUYUR BURADAN YAK

13.04.2013 00:01:02

 

Gündem değiştirme konusunda dünyada bir eşine daha rastlayamayacağınız sayın başbakanımız, geçen ay ; ” Bayram değil seyran değil eniştem beni neden öptü dercesine “ tüm Türkiye’nin dikkatini üç isimli bir devlette ki Müslümanlara çeviriverdi.

                Eskiden Burma denen sonradan da Myanmar veya Birmanya adıyla anılan devletteki Arakan bölgesindeki dört milyon Müslümanın, Budistler tarafından gadre uğratıldığı işlendi bir hafta boyunca.

                Koskoca Türkiye Cumhuriyetinin başbakanının gündeme getirdiği bir konu elbette görsel ve yazılı basın tarafından da es geçilemezdi. Hemen Arakan bölgesini mercek altına aldılar. Bir anda yardımlar gönderildi.

                Sanırım milletin dikkatinden kaçırılmak istenen konu halledilmiş olacak ki Arakan bölgesi ve de orada yaşayan dört milyon Müslüman gündemden kalkıverdi.

                Bu konuyu ele alışımın sebebi aslında ne Birmanya’nın arakan bölgesindeki dört milyon Müslüman, ne de memleketimize sığınan Suriyeliler değildir.

                Bahsi geçen bu insanlara yapılan yardımları görünce, ekonomik nedenlerden dolayı, büyük şehirlerimize sığınan kendi insanımıza neden el uzatılmaz? Bunu anlamadığım için konuyu gündeme getirdim.

                Bir insanın kendi doğup büyüdüğü, atalarının mezarlarının bulunduğu ana yurdunu terk etmesi kolay mı Allah aşkına?  Bir insanın herhangi bir mecburiyet olmadan, keyfi olarak doğup büyüdüğü yurdunu terk etmesi düşünülebilir mi? Elbette düşünülemez.

                O halde biraz düşünelim. Bu denli iç göç nedendir? Şöyle bir bakın büyük şehirlerimizin nüfusunu yarısını iç göçlerle gelen vatandaşlarımız oluşturuyor. Nedenini hiç araştırmadan, bir sohbet anında, o kentin yerlileri “  Kardeşim ipini koparan geliyor.” diye bir de şikâyet ediyorlar.

                Madalyonun bir yanından bakarsak, bu şikâyetlerinde oldukça haklılar. Çünkü yeni gelip hemşerisi olanlar, o şehrin yaşantısına uyum sağlamakta oldukça güçlük çekiyor. Ve de hiç de hoşa gitmeyecek olaylara neden oluyorlar.

                Ama madalyonun diğer tarafına bakacak olursan, bu yeni hemşerilerini oraya bir rüzgâr sürükleyip getirmedi. O da isteyerek gelmedi. Malumunuz  “ Yarası olan uyumuşta, aç olan uyuyamamış.” Yani uzun lafın kısası, onun oraya gelmesine ekonomik zorluklar sebep olmuştur. Yoksa memleketinde oturduğu yerden su mu çıkmıştı?

                İşte şimdi gelelim Birmanya’nın Arakan bölgesindeki dört milyon Müslümana; Onlar Müslüman da, yerini yurdunu terk edipte rızkının peşinden koşa koşa büyük şehirlere hücum edenle r Müslüman değil mi kardeşim?

                Mevlana’nın dediği gibi; “ Bir mum diğer bir mumu tutuşturmakla ateşinden bir şey kaybeder mi?” Oralara yapılan yardım gibi yurdunu terk eden, kendi öz vatandaşlarımıza yardım etsek, hem sadaka saraydan çıkmaz. Hem de zamanla yapılan yardımlar fazlasıyla geri döner. O şehirlerimizde yaşayan vatandaşlarımız da abat olmaz mı?

                İsterseniz tetkik edin. İstanbul büyük şehir, kapasitesinin çok üzerinde doğu illerimizden gelen vatandaşları ağırlıyor. İstanbul bu duruma gelince, Arkadan gelen vatandaşlar, bu kez oranın dolduğunu anlayınca Kocaeli, sonrada Sakarya’yı doldurdular.  Bu illerimizde dolunca şimdi de sırada Düzce ve Bolu var.

                Deliyi düğüne götürmüşler. Düğün bittiği halde deli düğün evinden ayrılmıyormuş. Çünkü kendi evlerinde herkes onun deli olduğunu bildiği için ona hiç kıymet vermezken düğün evinde deli olduğu bilinmediğinden aşırı derecede izzet ikram gördüğü için ayrılmıyormuş.

Aynen bu örnekteki gibi fındık toplamak için mevsimlik işçi olarak gelen vatandaş, fındık hasatı bitince, bu kez de fındık kırma fabrikalarında iş bulup çalışmaya başlayınca hem işe hem de yıllardır hasret olduğu paraya kavuşunca daha o kardeşimizi kendi köyüne gönderebilir misin?

Doğudan gelen bu vatandaşlardan daha doğrusu ucuz işgücünden dolayı, fındık bahçe sahiplerinden birçoğu çalışmayı bırakmış yan gelip yatıyor. Biz bu iç göçleri engelleyecek programlar üretsek bütün samimiyetimle söylüyorum, aya gitmeye namzet bir ülke oluruz.

Zira ucuz işgücü ayağına gelince yan gelip yatan atıl iş gücünü de faaliyete geçirmekle elbette memleket ekonomisine büyük bir girdi sağlamış oluruz diye düşünüyorum.

Şimdi gelelim İslam halifesi gibi davrananların hareketlerine, İslami açıdan bakacak olursak;

Benim bildiğim İslamiyet; Yardımların önce akrabaya sonra komşuya sonra mahalleye yapılmasını emreder. Hatta Peygamberimiz (SAV) ; “ Komşusu açken tok uyuyan bizden değildir.” Derken, biz konu komşuyu bir yana bıraktık. Yerini yurdunu terk eden kardeşlerimizin fakr-u zaruret içinde kıvranmasını görmeyip mikroskopla bakıp, şan olsun dünyaya diye Birmanya’daki Arakan bölgesini bulduk. Hanenin içinde milyonlarca suyu dilenecek kadar fakir varken yardım Arakan’a düşer mi bilemem?

Bu dibini aydınlatmayan mum politikalarıyla, üç-Dört milyon iş gücümüzü, her daim Devletimizin aleyhinde

 faaliyette bulunduğunu, Mısırdaki sağır sultanın bile duyduğu Almanya ve her devirde yurdumuz topraklarında

 gözü olan Fransa, İngiltere ve bunların türevlerine kaptırmadık mı?

                “ Allah dağına göre karını verirmiş.” Diyor bir atasözümüz. İşte onun için de “ Kıbleden geldi kışımız, Allaha kaldı işimiz.”

                                                                              HOŞÇA KALIN

 

 

İlk yorum yapan siz olun!
 1250 karakter yazabilirsiniz

Yazarın son yazıları

Yazarın TÜM YAZILARI

Tabaklar Mah. Cumhuriyet Cad. İnci İş Merkezi No: 32 / 32 Bolu   Tel:   Faks: