• resmi ilanlar
Fevzi Saçlı

KAR ERİYİNCE PİSLİK AYAZA ÇIKTI

26.01.2013 00:43:14

 

Hocanın Kadir evin bahçesine ıspanak ekmişti. Fakat toprağın dışına çıkan ıspanağın yaprağını aynı gün içinde serçeler yiyip bitirmekteydi. Hanımı da bunun farkındaydı. Ama hocanın Kadir bu duruma pek aldırış etmiyordu. Ama hanımı oldukça çalışkan ve becerikli bir kadındı. Kadiri bahçeye çağırıp ıspanağı göstererek, serçelerin onları bitirdiğini anlattı.

Kadirin köyün kenarındaki ekilip sürülmeyen yerlerinden keven söküp getirmesini istedi.

Kadir askerlikte öğrendiği kalaycılık sanatını köyde sürdürmeye başlamıştı. Onun askerden geldiği zamanlarda, şimdiki gibi bakırlar hurdaya atılmayıp mutfakta protokol da yer alıyordu. Bundan dolayı bayağıda iş oluyordu.

Hocanın Kadir mülayim bir insan olduğundan emsalleri ona kılıbık derlerdi. Ama o buna hiç aldırış etmediği gibi hanımının sözünü de harfiyen yerine getirmekte de bir beis görmezdi. Çokta şakacıydı. Arkadaşları tarafından da çok sevilirdi.

Hanımının keven istediği günün ertesi gün hocanın Kadir yanına bir kazma alarak tek atlı arabasıyla köye üç yüz metre mesafedeki bizim tarlanın kenarındaki kevenleri sökmeye başlar. Başlar başlamaya da sökerken kesilmiş biçilmiş büyükçe bir taşa rastlar. Hemen kendini rüyasında arpa ambarında gören tavuk gibi bu taşın yanında yönünde bir define olabilir düşüncesiyle taşın etrafını açmaya çalışır. Sonunda buranın bir mezar olduğu kanısına varır. Ama aşırı yorulduğundan kazıyı bırakır. Hemen, kedinin pisliğinin üzerini kapadığı gibi hocanın Kadirde kazdığı yerleri kimsenin fark etmemesi için üzerini kapatarak söktüğü kevenleri arabaya yükleyip köye döner. Bununla beraber köye dönerken de kazdığı yerden gözünü ayıramaz. O anda kendi kendine ertesi günden itibaren bu kazı işine devam etmeye karar verir. Karar verir, vermeye ama tek başına bu işi nasıl başaracaktı?

Defineyi gömen herhalde toprağın yüzüne koymamıştı gizlediği defineyi. Epeyce kazmak gerekiyordu. Bu da Ferhat gibi tek başına dağı delmeye yeltenmek gibi bir şey olurdu.

En iyisi kafa dengi birini bulup birlikte kazı işine devam etmekti.

Ve de akşam kahveye gider. Gece gündüz define bulurum ümidiyle yanıp tutuşan Yorganlının Emini bulur. Baş başa verip gece yarılarına kadar konuşurlar. Mutabakata varmış olacaklar ki birbirlerinden gülerek ayrılırlar.

Ertesi gün, bu sefer tam teşkilat çalışmaya başlarlar. Mezar sandıkları yerde herhangi bir şeye rastlamamaları onları daha da heyecanlandırdı. Çalışarak dışarı toprak atılamayacak duruma gelince kadar kazdılar. Sonrada zorunlu olarak bir şeyler yapmaları gerektiğini anlamış olacaklar ki bu kuyunun bir sır olmaktan çıkmasına razı olup gereken ne varsa yapmaya karar verdiler.

Sonuç olarak meydan gelen bu kuyunun üzerine bir üçayak kurup ona bir makara ve halat uydurarak yavaş yavaş mekanize olarak çalışmaya başladılar.

Burası köye çok yakın olması dolayısıyla her gün kahvede oturmaktan sıkılanlar ve de hocanın Kadirin yaptığı kazıyı duyan merak nedeniyle onların ziyaretine gidiyordu. Aslına bakılacak olunursa bu ziyaretler, ziyaretten ziyade bir teftişi andırıyordu.

Gizleyecek bir hal kalmadığı için ilk zamanlardaki gibi gizlemeye çalışmıyorlardı. Şayet akıl edipte ziyaretçi olarak gelenlerden ziyaret için para alsalardı, çıkacak definenin değerinden daha f azla para kazanırlardı.

Hocanın Kadirle yorganlının Emini aşırı derecede yorulmuşlardı. Bunun için yanlarında bir işçi çalıştırmaya karar verdiler. Çünkü kuyunun derinliği yedi metreyi geçmişti.

Tabii hem hocanın Kadir Hem de Yorganlının emin cin gibiydiler. Onun için getirecekleri işçinin de kendileri gibi cin gibi olmaması gerekiyordu. Kuyudan çıkardıkları defineye ortak olacak kadar gözü açık olsun da istemiyorlardı.

Bu konuda uzun uzun düşündüler. Sonunda bir zamanlar demirci Kadirin yanında çalışan Davut’ta karar kıldılar.

Çünkü Davut oldukça saftı. Hatta bir hikayesi var Davut’un. Bir zamanlar Demirci Kadirin yanında çalışırken, Kadir usta ona yevmiye iki lira yani aylık altmış lira veriyormuş. Davut bir gün Kadir ustanın samimi olduğu mızmız Hacının yanına gider. “Hacı emmi Kadir ustaya söyle de benim ücretimi biraz artırsın”der. Mızmız Hacı da “Ne kadar alıyorsun da ne kadar olsun istiyorsun Davut” deyince, Davut ona “Aylık altmış lira veriyor. Her ay bir asker versin artık” dedi.

 O tarihlerde elli liranın üzerinde bir asker resmi vardı. Davut’ta ondan dolayı eli liraya asker diyor. Yalnız bir askerin altmış liradan fazla olduğunu sanıyordu. İşte bundan dolayı Hocanın Kadirle yorganlının Eminin tercih ettiği işçi oldu Davut.

Sonunda kararlaştırdıkları gibi Davut’la çalışmaya karar verdiler. Ve de Davut’la çalışmaya başladılar.

Bir kaç gün sonra aşağıda çalışma sırası Yorganlının Emindeydi. Emin aşağıda çalışırken bir testiye rastladı. Testinin ağzı aşağı doğruydu. O anda hemen testiyi buldum diyemedi. Çünkü Hocanın Kadire güvenmiyordu. Testiyi buldum dese ya hocanın Kadir yukarıdan bir taş atıp kendini öldürüp definenin tamamına sahip olmak isterse ne olacaktı. İşte onun için yukarda duran Hocanın Kadire “Kadir ben çok yoruldum çıkıyorum” dedi ve de dışarı çıktı. Tabii içerdeyken düşündüklerini hiç açığa vurmadan hocanın Kadiri bir kenara çekerek ona içerde bir testi bulduğunu ama içine bakmadığını söyledi. Bu arada Davut’un da olaya vakıf olmaması için kuyunun başından biraz ayrıldılar.

Bu arada Yorganlının Eminin abisi İbrahim çıka geldi. O da eşeğini kaybetmişti. Eşeğini arıyordu. Emin kardeşini başından savmak için “Bir saat kadar önce senin eşeğin Kazankaya tarafına gidiyordu. Ben onu köyden gelirken görmüştüm diyerek Kazankaya tarafında yönlendirdi. Ya maazallah defineden haberi olurda diye korkusundan kardeşini bile yalan söylemişti.

İki ortak enine boyuna konuyu görüştüler. Yorganlılık Emin “Hocanın Kadire kuyuya sen in. Çünkü sen hoca çocuğusun. Benden çok dua bilirsin. Bilirsin bazen bulunan define okuyup üflenmeden açılırsa arı olup uçar gidermiş. Böyle bir durumla karşılaşmayalım” dedi. Hocanın Kadir ister istemez rıza gösterdi.

Şimdilik çalışmayı durduralım. Yarın Davut’u da getirmeyip ikimiz gelip o testiyi çıkaralım diye kararlaştırdılar. Sonrada Davut’un yanına gelip “Haydi Davut bu gün paydos ediyoruz” deyince Davut “Öğleyin paydos edilir mi yahu” deyince, hocanın Kadir” sen hiç merak etme Davut. Senin yevmiyen yevmiye Davudum” dedi. Ve de böylece Davut’u köye gönderdiler.

Davut’u köye gönderdikten sonra kahkahayı bastılar birlikte. Ve de köye varıncaya kadar Hocanın kadir yolda durup durup “Mal dediğinde Davut’muş” diyerek oynuyordu.

Ertesi gün hocanın kadirle yorganlının Emin sabahın köründe kuyunun başına gelmişlerdi. Hocanın kadir soyunup dualar eşliğinde kuyuya indi Yorganlının eminde kuyunun ağzında bekliyordu. Hocanın kadirinde yorganlının Emine güveni olmadığından önce ağzı aşağıya doğru olan testinin içindeki dökülmesin diye elini sokup ağzını kapatarak testiyi doğrultup yukarıya iple bağlı gaz tenekesinin içine yerleştirdikten sonra kendisi çıkmak için Emine haber verdi ve çıkmaya başladı. Nihayet çıktı. Kimse gelmeden testiyi boşalttılar. Ama içinde çamurdan başka bir şey çıkmadı. Bunun üzerine iki ortak da yıkılmıştı adeta.

Ve de o günden itibaren kazı işlerine son verdiler. Ama Hocanın Kadirin “Mal dediğinde Davut’muş” sözü yıllar yılı halkın dilinde söylenip geldi

HOŞÇA KALIN

 

Not: İki ortakta öldü. Allah rahmet eylesin…

 

İlk yorum yapan siz olun!
 1250 karakter yazabilirsiniz

Yazarın son yazıları

Yazarın TÜM YAZILARI

Tabaklar Mah. Cumhuriyet Cad. İnci İş Merkezi No: 32 / 32 Bolu   Tel:   Faks: