
Fevzi Saçlı
İkisi de aynı köyde yaşadıkları halde ayrı ayrı yolların yolcuları idiler. O güne kadar onları bir yerde yan yana bile gören olmamışken nasıl olmuşsa, bu kişilerden birisi direksiyonda, diğeri aşırı derecede alkollü olmasından dolayı sızmış bir halde, ön koltukta, aynı araçla illerinden ilçelerine dönüyorlardı.
Direksiyondaki, asfaltta, aracın göstergesindeki sınırı aşmayı zorlarken, alkolün etkisiyle yol kenarındaki şevin oldukça az olmasından dolayı yoldan aşağıya inip o hızla tarlaya daldığının farkına bile varmamıştı.
Şarampolden aşağıya inip de tarla içinde hoplaya zıplaya yoluna devam ederken tarlanın sınırındaki koca su kanaletine çarptıktan sonra tahliye kanalına yuvarlanınca, direksiyonda olan Mehmet kendine geldi. Önce sağını solunu kontrol ederek vücudunda birkaç yara berenin haricinde herhangi bir kırık çıkık olmadığını fark edince adeta çakı bulmuş çocuk gibi sevindi.
Çünkü bir yerinde kırık çıkık olsa kendisine bakacak kimsesi yoktu o sıralarda. Çünkü tüm akrabalarıyla ilişkilerini sağlayan yollara mayın döşemişti adeta.
Kendini iyice kontrol ettikten sonra güç belada olsa arabadan çıkınca yanında oturan Yunusa seslendi. Ama çağırmalarına yanıt alamayınca bayağı korktu. Ya Yunus ölmüşse kendisi mahvolurdu. Arabanın Yunus’un oturduğu tarafına geçti. Yunusun sesi soluğu çıkmıyordu. Arabaya ilk bindiği gibi yatıyordu ama sağ mıydı ölümüydü pek anlaşılmıyordu.
Mehmet korkuyla hemen tarlada taş aramaya koyuldu. Zira Camı kırıp ölü veya diri Yunusu bulunduğu yerden çıkaracaktı. Ovanın ortasındaki tarlada taş bulmakta biraz zorlandıysa da sonunda camı kıracak bir taş bulup hızla arabanın yanına gelip Yunusun bulunduğu yerdeki camı kırdı. Bu kez iş Yunusu bulunduğu yerden çıkarmaya gelince Mehmet tek başına nasıl çıkaracağını düşünüyordu. Çünkü Yunus hala ölü gibi yatıyordu. Mehmet’in çabasına hiçbir katkısının olmayacağı aşikârdı.
Nihayet Yunus’u tek başına çıkarmak zorunda olduğuna kanaat getirince kolları sıvadı ve de olanca gücüyle onu çıkarmaya çalıştı. Hala onun ölü veya diri olduğunu anlayamamıştı. Bu arada geçen sürede olayın sıcaklığında pek farkına varmamıştı ama yavaş yavaş kendi vücudunda da ağrılar hissetmeye başlamıştı…
Sonunda Yunus’u arabadan çıkardı. Aşırı derecede yorulmuştu. Artık vücudundaki ağrılar da dayanılmaz bir hal almıştı. Ama Yunusun nefes aldığını görünce bir anda ağrılarını unutuverdi. Sevinerek, “Allahtan yiyecek ekmeğimiz varmış. Şükür yaşıyoruz.” deyince, Yunusun, “ Oğlum biraz da bana ver vallahi bende çok acıkmışım.” Diyen sesini duyunca, Mehmet dayanamayıp Yunus’a bastı küfrü.
HOŞÇA KALIN






























Fuat Bayramoğlu
LİDERİ YENMEK, GALİBİYETLERİN EN GÜZELİ
Fatma Marmara
CUMHURİYETİMİZİN 100. YILI KUTLU OLSUN
Mehmet İşgörücü
YÜZÜNCÜ YILDA BOLU’DA TİYATRO
Ayşe KUDU
BİLİNÇALTIMIZIN TRAFİK HALİ
Duygu Güler
HOŞGELDİN ATAM
Hikmet Baydar
DÖVİZDE SON DURUM..
Tahir Semih Özçelik
VİZYON VE İNOVASYON
Rahmi Tamer Özçelik
PİŞMANLIK
Genc-i Nihan
GLOBALLEŞEN DÜNYADA NORMALLEŞEN TERİM ‘FAİZ’
Ekrem Çetinkaya
YATA YATA
Fevzi Saçlı
ÇÖPE ATILMA KORKUSU SARDI BENİ
Kemal Bilsel Sarısözen
MAKULU GÖREMEYEN DÜŞÜNCENİN,NE ÖNÜNDEN, NE DE ARKASINDAN GİDİLİR
Mehmet Korkusuz
KORKUSUZ YORUM
Fatma Kubilay
TÜRKMENLER’İ YALNIZ BIRAKMAYALIM….
M. Cengiz Poyraz
MİRAP MI, SAHNE Mİ? CÜBBE Mİ, KOSTÜM MÜ ?
Ebru Eyvazoğlu
AK PARTİ, CEMAAT VE BİZ
Dr.Ahsen SAÇLI
ENERJİDE TOPLUMSAL MALİYET
Murat Çelik
Bolu’nun şovmen vekilleri!