• resmi ilanlar
Fevzi Saçlı

BÖYLE YALAN DUYDUNUZ MU?

22.12.2012 00:15:51

 

Ceyhanlı olup da Karabük’te haddeciliğe başlayan halamın oğlu olan Rahmetli iş adamı Orhan Ekinci, beni Karabük’teki haddehanesinin başına getirdiğinde, Demir çelik işletmelerinde ve bankalardaki işlerimize bakan Mehmet isimli biri çalışıyordu.

Mehmet oldukça sevimli ve de adeta kendisinde şeytan tüyü bulunan biri idi. Bankada çalışan hanımlarla sohbet etmeye bayılırdı. Onun içinde bir bankaya falan gönderdiğin taktirde, Mehmet’i bir daha ancak akşam görebilirdin. Hem de o işin yapılmış olduğu da şüpheliydi. Bol yalan söylerdi. Hem de ne yalanlar kırk yıl düşünsen aklına gelmeyecek hikayeler anlatırdı anında.

Aşırı yalan söylediği için benimle hiç anlaşamazdı. İki gün aramız iyi ise haftanın diğer günleri kesin kes aramız hiç iyi geçmemiştir.  

Bin dokuz yüz yetmiş beşli yıllarda, Karabük’te faaliyette bulunan fabrikamız için ham madde sıkıntısı had safhaya çıkmıştı.

Her zaman olduğu gibi dışarıyla ilgili tüm işlerin çözüm yeri Ankara’dan ziyade İstanbul olduğu için bizde demircilerin mekan olarak seçtikleri Perşembe pazarından bir yazıhane almıştık.

Fabrikamızın, ham madde olarak, ihtiyacı olan demir kütüğün ithalatı gerekiyordu artık. Çünkü Demir çelik fabrikalarının tahsis etmiş olduğu kütük, fabrikamızın bir günlük ihtiyacını bile karşılamıyordu.

Ayrıca fabrikamızın ihtiyacı olan teknik malzemelerin tüm ithalatçıları da İstanbul’da bulunuyordu. İstanbul’da yazıhane açmamızın ikinci sebebi de buydu.

Orhan İstanbul’da açmış olduğu yazıhanede ayak işlerine bakar diye Karabük’ten bahsetmiş olduğum bu Mehmet’i İstanbul’a götürdü.

Yukarıda da bahsettiğim gibi Mehmet böyle ayak işlerinde çalışacağına, oturup hikaye veya roman yazmakla uğraşsa, inanın kırk kez Nobel ödülü alırdı. Daha doğrusu yaşadığı sürece bu ödülü kimseye kaptırmazdı.

Bir gün ithal ettiğimiz kütüğü getiren geminin İstanbul’a gelmiş olacağını bildirmişler. O zamanlarda şimdiki gibi cep telefonları yoktu. Onun için rahmetli Orhan da, geminin  geleceği yer olan Haydarpaşa iskelesine gelip gelmediğini öğrenmek için Mehmet’i Haydarpaşa iskelesine gönderir.

Mehmet giderken de geminin gelip gelmediğini kendisine bildirmesini sıkı sıkı tembih eder. Şayet gemi gelmişse Nazmi Bilgeye( Eski Beşiktaşlı futbolcu, Futbolu bırakmış nakliye komisyonculuğu yapıyordu) uğra. Kütüğü supalan olarak teslim alacağımızdan hnun haberi var der. Henüz sabahın sekizidir. Bu sözleri dinleyen Mehmet Perşembe pazarındaki bürodan çıkar. Çıkış o çıkış, bir daha Mehmet’ten haber alınamaz. Öğle olur haber yok. İkindi olur haber yok. Akşam saat sekiz sularında rahmetli Orhan artık ümidini kaybetmiş halde büronun kapısını kapatır. Eve gidecektir artık. Tam asansöre doğru ilerlerken, asansörden Mehmet çıkar. Ölür müsün? Öldürür müsün?

Rahmetli Orhan sinir bunalımı geçirirken, Mehmet oralı bile değildir, başlar anlatmaya. “Ağabey buradan çıktım, ilk vapurla Haydarpaşa’ya vardım. Araştırdım. Bize kütük getirecek gemi henüz gelmemiş. Onun için Nazmi Bilgeye uğramaya gerek yoktur diye ona uğramadım. Nasıl olsa geri dönüyorum diye ağabey sana da telefon etmeye de gerek duymayıp ofise varınca yüz yüze anlatırım diyerek geri dönmek için vapura bindim. Nerden bindim o vapura, keşke binmez olaydım.

Ağabey inan tam boğazın ortasına gelmiştik ki bizim vapur durdu. Biraz bekledik tekrar hareket eder diye. Fakat gemide hiç bir hareket yoktu. Sonra merakla kaptan köşküne çıkıp durmamızın sebebini sordum. İşin tuhaflığına bak ağabey Meğer bizim geminin kömürü bitmiş. -Halbuki o tarihte şehir hatlarında bütün gemiler mazot kullanır hale getirilmişti.-

Kaptan başladı şehir hatları idaresi yetkilileriyle telsizle konuşmaya. Belki bir saat konuştu . Sonunda bize kömür getirecek bir gemi ayarlayabildiler. Biliyorsun ağabey bu şehir hatlarında çalışanların altında bir kamyon odun yakmadan vücutları ısınıp ta çalışmazlar. Tam dört saat sonra kömür getiren gemi göründü. Bir saatten fazla da onun kömür aktarması sürdü. Böyle bir macera yaşadığım için biliyorum geç kaldım.

İnan ağabey vapurdan daha yeni indim. Doğru yanına geldim.

Sabahtan beri vallahi ağzıma daha bir şey koymadım. Acımdan geberdim ağabey deyince

rahmetli Orhan seni bilmem ama Mehmet senin şu yalanlarınla ben doydum. Eve varınca yemek yememe gerek kalmadı. Seni de Allah doyursun diyerek öfkeden köpürmesi gerekirken gülerek bürodan ayrıldı.

HOŞÇAKALIN

 

İlk yorum yapan siz olun!
 1250 karakter yazabilirsiniz

Yazarın son yazıları

Yazarın TÜM YAZILARI

Tabaklar Mah. Cumhuriyet Cad. İnci İş Merkezi No: 32 / 32 Bolu   Tel:   Faks: