• resmi ilanlar
Fevzi Saçlı

BU MEMLEKETİN KANUNLARI VAR.

15.12.2012 00:22:53

Gökhan bey Ankara’da bir firmada müdür olarak çalışırken eşi de sağlık sektöründe çalışıyordu.

Hem Gökhan beyin, hem de eşinin ailesinin kendi yağıyla kavrulan aileler olması dolayısıyla nişan düğün hepsini kendiler yaptıkları için henüz altı aylık evli olmalarından dolayı henüz düğün borçlarını bitirememişlerdi. Gelir düzeyleri iyi olduğu için borçları iki ay sonra bitecekti.Bir an evvel borçtan kurtulabilmek için balayını bile borcun bitmesine endeksli olarak ertelemişlerdi.

Birbiriyle o kadar güzel anlaşılıyorlardı ki sabahleyin işlerine giderken birbirlerinden zor ayrılıyorlardı. Mesai saatleri dışında telefon ellerinden düşmüyordu. Çevrelerindeki evli olan erkek ve bayan iş arkadaşları onları kıskanıyorlardı.

Aradan beş ay gibi biz zaman geçti. Artık borç harç diye bir şeyleri kalmamıştı. Onun için erteledikleri balayını gönül rahatlığıyla yapabilirlerdi. Ve de ikisi de çalıştıkları işyerlerinde gerekli izinleri aldılar. Gazetelerin yaz tatili önerdikleri yerleri teker teker ince eleyip sık dokuyarak güneyde bir kentimize gitmeye arar verdiler. Hazırlıklarını yapıp bir otobüs firmasından da biletlerini aldılar.

Ertesi gün yola çıktılar. Gözleri hiç bir şeyi görmüyordu. Çünkü el ele diz dizeydiler. Gitmek istedikleri kente geldiklerinin bile farkında değillerdi Muavin haydi beyler son durak demeseydi otobüsün içinde kalacaklardı nerdeyse.

Otobüsten indikten sonra bagajlarını aldıktan sonra bir taksi çağırıp yer ayırtmış oldukları otele gittiler.

On günlük balayı seyahatleri nasıl geçti bir türlü anlayamadılar. Çocuklar gibi eğlenmişlerdi. Artık tatil bitmiş Ankara’ya dönme zamanı gelmişti. Ama kendiler gitmek isterken ayakları gitmek istemiyordu adeta.

Hazırlıklarını yapıp, bir otobüs firmasından biletlerini aldılar. Geldikleri gibi yine şendiler Ama Ankara’ya varınca bu birliktelik son bulacak yine ayrı ayrı yerlerdeki işlerine gideceklerinin burukluğunu şimdiden yaşamaya başlamışlardı. Binip evin yolunu tuttular.

Ankara garında otobüsten inip bagajlarını alıp dışarıdaki taksilerden birine binip evin yolunu tuttular. Apartmanın altıncı katındaki dairesinde oturdukları için asansörle kendi dairelerinin önüne geldiler. Gökhan kapıyı açtı. Karı koca şaşırıp kaldılar. Oturdukları dairede iki eski gazete parçasından başka bir şey bırakmayıp götürmüşlerdi.

Yapılacak bir şey yoktu. Bu kadar yorgunluğun üzerine semtte mevcut karakola gittiler. İki saat orada olayı anlatıp ifadelerini verip bu saatten sonra kimse rahatsız edilmez diyerek en yakın bir otele gittiler. Elbette gözlerine uyku girmiyordu. Ne de olsa mal canın yongasıydı. Bir türlü sabah olmak bilmiyordu.

Sonunda sabah oldu. İkisi de çalıştıkları kurumlara bilgi verip hemen kolları sıvayıp yeni baştan ev döşemek için alışverişe başladılar. Perdeci hariç diğer eşyalarının hepsi geldi. Geldi gelmesine ama kendilerde yorgunluktan kendilerde bir hal olmuşlardı.

O hafta sonunda perdecide perdeleri tamamladı. Kendilerin balayına gittikleri valizlerde ne varsa ellerinde onlar kaldığından diğer eksiklikleri de hafta sonu birlikte çıkarak satın alıp tamamladılar. Çünkü giden gitmişti. Emniyetten de bir beklentileri yoktu.  

Soyulmalarının üzerinden sekiz dokuz ay geçmişti emniyetten tık yoktu. Yeni didikleri eşyalarında borcu bitmek üzereydi.

Bir gün mesaiden sonra Gökhan eşiyle çarşıda buluşup evin bir kaç eksiğini satın alıp eve döndüklerinde kapının altından atılmış iki tiyatro bileti buldular. Bu biletlerin biri sıranın bir ucunda diğeri diğer ucundaydı numaralara göre. Gökhan eşine dönerek ‘’Sanırım bizim arkadaşlar olacak seninle benim arama kendileri oturacak. Güya akılları sıra bizi ayıracaklar.’’ dedi. Ve de saate bakınca ‘’Haydi çabuk olalım yoksa yetişemeyeceğiz.’’ Ve de geç kalmayalım diye hışımla evden çıktılar. Tiyatroya girip yerlerine oturunca arada oturanlardan hiç kimseyi tanımayınca kendilere bu oyunu oynayan arkadaşları tiyatronun başka bir bölümünde oturmuş olabilirler diye her yanı kolaçan ettikleri halde tanıdık hiç kimseyi göremediler. La havle çekip antrakta konuşup eserin sonuna kadar kalmaya karar verdiler. Oyun bitti. Tiyatrodan çıktılar. Kol kola girip ağır aksak eve döndüler. Gökhan kapıyı açtı. Eyvah ki ne eyvah yine soyulmuşlardı. Eşi durumu görünce ağlamaya başladı. Gökhan hemen müdahale etti. “Hayatım canımız sağ olsun yeniden evimizi donatırız Senin üzülmene dayanamam. Senin gözyaşlarına değer mi? Yine bir otele gittiler. Sabahleyin de semt karakoluna gidip durumu anlattılar. Yaşlı komiser eğer evde oturdukları belli olmasa kendilerini suçlayacaktı. Yine ifade verip, komiserin yaparız ederiz yakalarız gibi sözlerine kızgın bir şekilde karakolu terk ettiler. “Bu karakollar ne işe yarar Allah aşkına? Dört dönüm bostan yan gel yat Osman diye mi kurulmuşlar anlayamadım bir türlü?”diye homurdanıyordu Gökhan.

Yine kurumlarından izin alarak üçüncü kez alışverişe çıktılar. Gökhan eşi  üzülmesin diye eskisinden daha güzel dayatıp döşettirdi evi. Eşi üzülmesin diye bütün bu olayları eşine unutturmaya çalışıyordu Gökhan.

Bir buçuk sene sonra bir cumartesi günü sabahleyin kapının zili erkenden çalmaya başlayınca uykulu gözlerle kapıyı açan Gökhan karşısında bir polis görünce şaşırdı. “Hayırdır inşallah beyefendi deyince polis “Beyefendi lütfen giyinip karakola gelin” dedi. Ve de polis karakoluna döndü. Hanımı yataktan kalkıp, “Gökhan ne oldu?” diye sorunca, Gökhan “Sanırım bizim evi soyanları yakalamışlar onun için beni karakola davet ediyorlar” dedi. Sonra da giyinip karakola gitti.

Karakola vardığında beş yıl önce emekli olması gereken komiser sert bir şekilde “Kardeşim sen savcı mısın? Hakim misin? Sen nesin Allah aşkına? Adamı öldürmeye teşebbüs etmişsin. Ve de adam hastanede. Allaha dua ette ölmesin. “Gökhan şaşkınlık içinde “Ne adamı, ne adam öldürmesi komiser bey?” deyince, komiser olayı anlattı.    

“Senin evde herhangi bir hareketlilik göremeyen, daha önce senin evi soyanlar adeta eve abone olmuş gibi tekrar soymaya teşebbüs etmişler. Sen ne düzenek kurduysan adam senin eve girerken altıncı kattan kaldırıma düşmüş. Adamı kaldırımda külçe gibi yatarken bize haber verdiler. Bizde hastaneye havale ettik. Adam köpek canlıymış. Röntgeni çekildi tam kırk sekiz kırık tespit edildi. Kendine gelince senin evde elektriğe çarpıldığını söyledi. Eğer kendi söylemeseydi, biri tarafından öldüresiye dövüldükten sonra senin evin oraya atılmış olabileceğini düşünüyorduk. Ama senin evi söyleyince senin evdeki düzeneği görmemiz gerekiyor’’ dedi. Gökhan komiser ve bir polisle eve gittiler.

Hırsızların mutfağın penceresinden girdiğini tespit eden Gökhan hırsızların girdikleri pencere demirine son soygundan sonra bir kabloyla akşamları elektrik bağlamaya başlamış.  

Tutanaklar tutulduktan sonra Gökhan mahkemeye çıkarıldı. Hakim tutuksuz yargılanmasına karar verdi vermeye ama Gökhan’a da kardeşim kendini hem savcı hem de hakim yerine koyarak ceza veremezsin bu memleketin kanunları var dedi. Ama mahkeme de üç yıldır sürüyor.

HOŞÇA KALIN…

 

İlk yorum yapan siz olun!
 1250 karakter yazabilirsiniz

Yazarın son yazıları

Yazarın TÜM YAZILARI

Tabaklar Mah. Cumhuriyet Cad. İnci İş Merkezi No: 32 / 32 Bolu   Tel:   Faks: