• resmi ilanlar
Fevzi Saçlı

HAKKIMI KULLANAYIM İSTİYORUM

17.11.2012 00:10:50

 

Benim de her vatandaş gibi, bu memleket nereye gidiyor demeye hakkım olduğunu düşünerek biraz sesli düşüneyim istedim bu gün. TC nüfus idaresi tarafından yurttaşımızdır diyerek verilen hüviyet cüzdanına sahip olduğum için sanırım buna da hakkım olmalı.

Hem nalına hem mıhına vurarak, on yılda kat edeceğimiz mesafeyi 20-30 yıla çıkaran bizler olduğumuz halde ne yazık ki bu durumdan şikâyet eden de bizleriz. Nedense olayların hepsi gözümüzün önünde cereyan etmesine rağmen, ataerkil bir aileden gelmemiz dolayısıyla gözümüzün önünde yapılan iş bizim hayrımıza bile olmasa, ağzımızı açıp ta tek kelime söylemiyoruz.

IV Murat tebdil-i kıyafetle balıkhanede gezerken balıkçının birinin balığın kuyruğunu koklarken görünce adama yaklaşıp

-Arkadaşım benim bildiğim balık baştan kokar derler. Ama bakıyorum da sen kuyruğunu kokluyorsun. Nedenini öğrenebilir miyim diye sorunca, adamcağız soranın padişah olduğunu bilmediğinden tüm içtenlikle

-Arkadaşım elbette bizde biliyoruz balığın baştan koktuğunu. Ama bizde baştan kokmuş kokmaya da kuyruğuna kadar sirayet edip etmediğini kontrol ediyoruz herhalde diyor.

Bu durum karşısında IV Murat’ın nasıl bir reaksiyon gösterdiğini bilmiyoruz. Ama bizde balıkçı misali düşündüklerimizi bütün samimiyetimizle yazalım bakalım. Karşımıza IV Muratlar mı Yoksa deli İbrahimler mi çıkacak?

Şimdi, o balıkçının elindeki balığa birde biz bakalım. Bakalım biz ne göreceğiz? Ama biz balıkçı gibi öncelikle kuyruğa bakıp ta teşhisimizi hemen koymayıp, iyice tetkik ettikten sonra ne yapmamız gerekebilir diye düşünüp, sonra ne yapmamız gerekiyorsa onu yapmaya çalışacağız. Bu balığın bozulmaması için hemen buzluğa konulabileceği gibi bozulmaya fırsat vermeden hemen pişirip servis de yapılabilir.

Tabii başka önlemlerde alınabilir. Bozulmaya karşı direncini artırmak için aşı gibi bir yol da bulunabilir.

Öncelikle balıkta müşahede ettiğimiz arazları tespit ederek işe başlayalım. Buradaki balıktan kastımız devlet ve devletin bekası için iktidarı vermiş olduğumuz hükümettir

Bize göre arazlara gelince:

1 – Milletvekili sayısı: 300 milletvekili yetmez mi Türkiye için? Çünkü komisyonlar da dâhil konuşup ta fikrini söyleyen 100 kişiyi bulmuyor. Bunu da bırakalım. Başımızı kaldırıp ta demokrasisi örnek teşkil eden devletlere bir bakalım. Nüfuslarıyla orantılı olarak onların kaç milletvekilleri var.

Efendim Milletvekilinin azlığı zamanla diktatörlüğe zemin hazırlarmış, bir görüşe göre. İş rayından çıktımı çokluğu da hazırlar kanaatimize göre.

Milletvekili sayısını Üç yüze indirecek olursak, tasarruf edilen iki yüz yirmi beş milletvekilinin sadece sağlık giderleri için harcanan parayla kaç okul yapılır?

Büyük ümitlerle üniversite bitirmiş ama boşta gezen kaç işsiz gencimizi istihdam edebiliriz. Hiç hesap ettiniz mi?

Ya maaş ve yollukları ile diğer maliyetlerini göz önüne getirdiğiniz de Titanik gemisini batıran bir aysberkle karşı karşıya olduğunuzu göreceksiniz.

İkinci hususa gelince; Çoğunluğu elinde bulunduran partinin, siyasi partilere yardım namı altında devletten para alırken kendi gibi siyasi parti olan diğer partilere bu parayı babasının parasıymış gibi esirgemesine ne dersiniz?

Cenabı Allah bile hasetçilerin haset ettiklerinde bana sığın derken, Bu duruma kim ne diyor. Tabii hiç kimse

Güya bu halkın iradesinin tecellisiymiş. Böyle irade olmaz olsun kardeşim? Mikrofonu kaptıklarında art eteğinde namaz kılınacak kişiymiş gibi konuşanların bu adalet anlayışlarını ben kendi dinimde göremedim. Gören varsa bana da göstersin.                                                              

2 – Siyasi partilere yapılan yardıma ne demeli? Mirasçıdan mal kaçırır gibi hazineden alınan paralar nereye gidiyor? Tüm vatandaşlar gibi ben de görüyorum.

Bu bizim olan paralar, bizim kandırılmamız için duvarlara afiş olarak yapıştırıldığı gibi zaman zamanda, bazı bal tutanların parmağına bulaştığı da olurken, seçimlerde tanışma adı altında yemek ziyafetlerinde içki parası olarak ta harcanıyor. Bu harcamalarla açılış yapılıyor. Gerisi de parti başkanının adayına kalıyor.

Parti başkanının adayı diyorum. Ben bu yaşa gelinceye kadar bağımsız seçilenler hariç milletin adayı olarak seçileni pek görmedim. Bir ara ön seçim diye bir usul kondu. Koca bir kasabayı bir içki masasında, beş kişiye sattırdılar.

Hata oranı en az olan bir seçim sistemi bulunmalı. Ama bu ne iktidarın ne de muhalefetin işine geliyor. Seçildikten sonra icraatıyla kendini gösterecek yerde sıçan olmadan çuvalın dibini delmeye kalkıyor bizim partiler.

Kanunlar üzerinde oyunlar oynayarak seçimi kendi lehlerine çevirme hesabını yapıyorlar. Yine aynı taktiklerle kendi taraftarlarından zenginler peyda ediyorlar.

Bu gücü elinde bulunduranların kendi aile fertlerinden veya akrabayı talukatlarından bir kişiyi bile doğu görevi bir yana zora dayanan bir iş de göremezsiniz. Ağır ve tehlikeli işlerde çalışamaz raporları varmış gibi Padişahlık döneminde dedemin babasının yaptığı gibi işler yapılıyor bu memlekette. Konumunun ne olduğunu bilmiyorum ama istediğini askere gönderiyor istemediğini göndermiyormuş iktidarda oldukları sürece.

İktidardan inince de zaten çıkardıkları kanunlarla zaman aşımına uğratıyorlar aleyhlerine tahakkuk etmiş vergi ve cezalarını.

Devletin sunmuş olduğu nimetlere gelince bunlar dışında pek kimseye nasip olmaz. Anlayacağınız bunlar ağaca çıksa da pabuçları yerde kalmaz.

Yurt dışında tahsil yapma imkânı sağlanıyor bunların çocuklarına. Ya diğer çocuklar gittikleri memleketlerde ya çocuk bakıcılığı yaparak okumaya çalışıyorlar ya da bulaşıkçılık yaparak okuyorlar. Bu durumu görünce, hiç beğenmediğim, insanların teşebbüs kabiliyetini törpüleyip yok eden komünist olmak geliyor içimden

Gariban çocukları pasaport parasını bulamazken onlar business class bölümlerde gidip geliyorlar tahsil yaptıkları ülkelere.

Bürokrat çocukları gerçekten iyi bir tahsil yaparken devlet erkini elinde bulunduranların çocukları en basitinden bir diploma almaya çalıştıklarından bizim üniversitelerimizce denk sayılmayan okullardan diploma alıp geliyorlar.

Balı olandan pekmez esirgenmediğinden gelir gelmez de en üst kademeden işe başlatılıyorlar. Akarsu kendi çukurunu kendi kazar denmiyor mu?  

Benim paramla, bana, kendilerini seçtiriyor. Kaza kudret bir de seçildiler mi,ne denli tatlı ki bir daha bırakmıyorlar.Bu işi bir meslek olarak görmeye başlıyorlar adeta.

Seçilmezse de sorun değil onlar için Zira buzağısı emse de bir tas sütü var emmezse de bir tas sütü var demektir. Birde al bayrağa sarılarak birkaç yerde tören yapılarak defnedilmekte işin cabası.

Bu seçim sistemini işte bunun için onaylamıyorum.

Beyler, biz mi bunlara gelinde bizi yönetmek için milletvekili seçilin dedik. Seçimde harcayacakları parayı bir kanun çıkararak hazineden alan parti yöneticileri, kendilerini seçilmeleri garanti olan yerlere koyarak, açılışı yapıp, sonrada kendi takımının lisanslı atletiymiş gibi adaylarını sahaya sürüyorlar.                

Seçim zamanı geldiğinde milletvekili olabilmek için her birinizin birer servet harcadığını dünya âlem biliyor. Peki, bu parayı neden harcıyorsunuz? Kaz gelen yerden tavuk esirgenmez diye düşünüyorsunuz değil mi?

Ne olur parlamenterlerimizden biri çıkıp ta bunun yanlış bir uygulama olduğunu söylesin istiyorum. Her biri bu durumdan oldukça memnun ki iktidar ve muhalefet aynı kayıkta uyumlu bir şekilde seyahatlerine devam ediyorlar. Bazen muhalefet itiraz ediyor gibi görünmesine rağmen kendisi geldiği zaman gidene rahmet okutacak işler de yapar.                       

Yalnız bazı konular var ki inkârı mümkün değil. Sağ olsunlar. Nişanlarımıza, düğünlerimize ve sünnet düğünlerimizle Cenazelerimize gelerek bizleri de şereflendirmeyi hiç bir zaman ihmal etmiyorlar. Halka dönük eylemleri sadece bunlarla sınırlı kalıyor.

Halkın üzerine ölü toprağı serpilmiş gibi. Bu konudan şikâyetçi olup ta bu şikayetini dillendirene de şimdiye kadar rastlamış da değilim. Nedir bu vurdumduymazlık anlaşılır gibi değil doğrusu.

Yılan, eğri büğrü gider. Âmâ deliğe girerken dosdoğru giriyor, Bizim halkta yılan gibi dört yıl boyunca politikasını beğenmediğini bağıra bağıra söylediği hükümete, evine getirilen iki çuval kömürü görünce mum gibi olup anında övgüler yağdırmaya başlıyor.

Boşadığı avradın topuğuna bile bakmayan bu halka ne oldu Allah aşkına? Hele hele de Şu emeklilere ne oldu? İstediği anda istediği partiyi iktidara getirecek sayıda oya sahip olan emekliler yıllardır kim iktidara gelirse gelsin ilk söğüşlenen olmalarına rağmen ağu yutmuş bülbüller gibi şakımayı unutmuş gibiler. Basiretleri bağlanmış sanki.

Hele öğretmenler mübarekler vurdukça tozuyorlar. En fazla mağdur edilmelerine rağmen Yahya Kemalin ölümü anlatan Sessiz gemi şiirinde söylediği gibi bu mağduriyetlerinden hoşnutlar ki hiç sesleri çıkmıyor                                                                                                                                         

Bir çok gidenin her biri memnun ki yerinden.
Bir çok seneler geçti; dönen yok seferinden

HOŞÇA KALIN

 

İlk yorum yapan siz olun!
 1250 karakter yazabilirsiniz

Yazarın son yazıları

Yazarın TÜM YAZILARI

Tabaklar Mah. Cumhuriyet Cad. İnci İş Merkezi No: 32 / 32 Bolu   Tel:   Faks: