• resmi ilanlar
Fevzi Saçlı

SİZLERİ SÖMÜRTTÜRMEYECEĞİM

23.06.2012 00:58:50

Bundan otuz beş yıl önce Karabük’te bir sendikanın özel sektör bölümünün başkanı olan bir topal Nurettin isimli sendikacı biri vardı. Silikajelden farksız biriydi.

Bu topal Nurettin yemekten sonra yarım damak olan dişlerini yıkamak isterken bu yarım damaklardan birini betonun üzerine düşürür. Betona düşen damak diş de ikiye ayrılır.

Kendi kendine kızar ama ne çare kırılmış bir kere. Üzüntülü bir şekilde evindeki oturma odasındaki yerine geçip oturur. Her ne kadar hane halkıyla konuşsa da damağın ne olacağı kafasına takılıp kalmıştır.

Okula giden çocuğunun kitabının bir yaprağının yırtılması dolayısıyla onu yapıştırmak için “Anne benim zamk tüpü şuradaydı. Onu bulamıyorum. Onu nereye koydun Allah aşkına?” deyince köşesinde oturmakta olan topal Nurettin’in aklına Japon yapıştırıcı geldi.

O zamanlarda Japon yapıştırıcı için yapılan reklamlar vatandaşın kafasına kazınmıştı. Topal Nurettin Hemen yerinden fırlayarak gardıroptaki pantolonunun cebinde para alıp oğluna vererek “Hemen şuradan bakkala gidip bir Japon yapıştırıcı alıp gel” dedi. Çocuk üzerindeki pijamasını bile çıkarmadan ayağına dışarı terliğini takarak koşarak bakkala gitti. Bakkalda eve en fazla yirmi metre mesafedeydi Japon yapıştırıcıyı alıp parasını ödedikten sonra bakkala geldiği gibi yine koşarak eve dönüp Japon yapıştırıcıyı babasına verirken annesi de oğlunun zamkını bulmuş olacak ki zamk tüpünü oğluna verdi.

Topal Nurettin Japon yapıştırıcıyı alır almaz kullanılış tarifesini bir anda okudu. Kullanılışını bir anda su gibi ezberledi. Odadaki masaya geçti. Hanımından eski bir gazete istedi. Kırılan damak dişide yanına aldı. Japon yapıştırıcının tarifine göre damağı yapıştırdı. Biraz kurusun diye bekledi. Aradan yarım saat geçmişti ki damağı şöyle bir kontrol etti. Kendide inanamadı. Damağın durumuna kaya gibi olmuştu.

Topal Nurettin başarmıştı. Arpacı kumrusu gibi düşünceli hali yerini neşeli bir hale bırakmıştı. Oğlunun durup dururken zamkı hatırlaması Topal Nurettin’i başarıya götürmüştü.

Topal Nurettin hanımına da hava atmayı ihmal etmiyordu. Topal Nurettin getirilen meyveyi de yedikten sonra yatak odasına gidip yattı. Yarım saat sonrada hanımı yatak odasına gitti. Topal Nurettin’in durumunu görünce bir çığlık attı. Çocukları şaşkın bir şekilde annelerinin çığlığı üzerine koştular bir de baktılar ki babaları ezraille pençeleşiyor. Babalarını komşunun arabasıyla hemen hastaneye yetiştirdiler.

Topal Nurettin zehirlenmişti. Hastanedeki polis hemen yasal işlemleri yapmaya başlamıştı. Hane halkı da neden zehirlendiğini ilk etapta çözememişti. Polis de hane halkı gibi bu konuda bir bilgisi olmadığından olayda kast olup olmadığını araştırıyordu.

Topal Nurettin bilinçsiz bir halde yatıyordu. Doktorlar ellerinden ne geliyorsa yapmaya çalışıyorlardı. Topal Nurettin’in hanımı töhmet altındaydı. Maazallah Topal Nurettin dünyasını değiştirse, emniyette Topal Nurettin’in hanımının dünyasını değiştirecekti.

Topal Nurettin üç gün sonra gözlerini açtı. Aradan bir saat geçtikten sonra yavaş yavaş konuşmaya başlayınca, polis gelip ifade aldı.

Topal Nurettin “damak dişini yıkadıktan sonra betona düşürdüğünü, kırılan damağı Japon yapıştırıcı aldırarak yapıştırdığını, yarım saat beklettikten sonra meyve yiyip yattığını, yatarken de dişlerini bir bardağın içine koyarak konsolun üzerine bıraktığını söyledi”

Mesele aydınlanmıştı. Topal Nurettin’i Japon yapıştırıcı zehirlemişti. Kendi ölümden dönerken, hanımının da beyini zehirledi suçlamasından kurtardı adeta. Kadıncağız neredeyse bunalım geçirecekti. Ya bir tek, gidiş bileti alsaydı, kadıncağız mahkeme kapılarında sürüm sürüm sürünecekti. Topal Nurettin’in bu sivri zekâlılığını kim bilebilirdi yoksa.

Sendikacılık yaparken işçileri kandırdığı gibi herkesi kandırırım sanan Topal Nurettin vakti saati gelince DÇ fabrikasından emekli oldu. Eskiden sendika ağasıyken, kıdem tazminatını alınca, elindeki bir eşek yükü para ile gerçek ağa oldu. Kayseri’de hava ast subayı olan kardeşi ile kendinin ayrıldığı sendikanın yönetim kurulu üyesi olan ağabeyine danıştı. Uzun müzakerelerden sonra Kayseri’de bir market açıp çalıştırmasına karar verildi.

Topal Nurettin marketçilikte karar kılınca tası tarağı toplayıp Kayseri’ye götürdü evi. Kayseri’deki kardeşinin de yardımıyla kayserinin en güzel semtinde bir market yeri de kiraladı. Marketi boyatıp cilalattıktan sonra elektrik su bağlantılarını yaptırdı. Vergi dairesi ve belediyeye gerekli bildirimleri yaptı. Bir muhasebeci ile anlaştı.

Yanına bir tezgahtar aldı. Mallar geldi. Tereklere kondu. Topal Nurettin’in bu marketi açtığı tarihe kadar Kayseri’de böyle bir kuruluş yoktu. Hani derler ya yeni pisliğe çok sinek konar diye. İşte öylede oldu. Yanındaki tezgahtarla birlikte işi yetiştiremez oldular. Burada, bir günde çalıştığı kadar, DÇ fabrikalarına girdiği tarihten emekli oluncaya kadar geçen süre içinde belki de çalışmamıştı. Eve geldiğine elini yüzünü yıkadıktan sonra yemeğini zor bitiriyor, sonra da kendini güç bela yatağa atıyordu.

Baktı olmayacak ikinci bir tezgahtar aldı. Aldı almaya ama, tezgahtarlar birbiriyle anlaşamıyorlardı. Devamlı birbiriyle kavgalıydılar. İlk bir ay iyi idiler Sonra ne olduysa birbirlerini yiyecek gibiydiler.

Topal Nurettin ayıp falan diyorsa da onların birbiriyle geçinememesinden dolayı mutluluk da duymuyor değildi. Bu durumdan oldukça memnundu. Çünkü en azından günde bir iki saat mal temini ve bankalarla olan işlemleri takip etmek üzere marketten ayrılmak zorunda kalıyordu. Bu süre içinde dükkandaki tezgahtarlar işleri yürütüyordu. İki tezgahtarın kavgalı olmasından dolayı birinin üç kağıtçılık yapması halinde diğerinin hemen onu şikayet etmesi garantiydi. Topal Nurettin’in mutluluğu bundandı. Daha doğrusu Topal Nurettin’in kasası güvencedeydi.

Kendini çok zeki kabul eden Topal Nurettin biri tarafından da aldatıldığında, bunu da açık yüreklilikle anlatırdı. Zaman zaman, ben bu marketi açmakta çok geç kalmışım diye kendi kendine de hayıflanıyordu.

Sene başında açmış olduğu markette eylül ayından itibaren işler iyi gitmemeye başlamıştı. Tereklerde mal kalmamış, bunun yanında bankada da para yoktu. Dev gibi kuruluş Çukurova’nın sıcağını görmüş kar gibi erimiş, erimeye de devam ediyordu.

Senesini doldurmadan Topal Nurettin iflas etmişti. Marketi devretti. Evet iflas etmişti ama işçiye “Sizleri sömürttürmeyeceğim” diye diye, onları yirmi sene sömürmenin bedelini ödüyordu şimdi.

İflasın nedenini de anlamıştı şimdi. Tezgahtarlarının devamlı kavgalı oluşunun sebebi, ilk aldığı tezgahtar kendisi bin lira alıyorsa, diğer tezgahtara sen sonradan geldin diyerek beş yüz lira vermesiymiş meğer. Topal Nurettin iflas ettiğine mi yansın yoksa binini birden karşısında hazır ol vaziyette beklettiği kişilerden, ikisi tarafında dokuz ay montofon inekleri gibi sağıldığına mı yansın. 

HOŞÇA KALIN

 

İlk yorum yapan siz olun!
 1250 karakter yazabilirsiniz

Yazarın son yazıları

Yazarın TÜM YAZILARI

Tabaklar Mah. Cumhuriyet Cad. İnci İş Merkezi No: 32 / 32 Bolu   Tel:   Faks: