
Fatma Marmara
boluexpress@hotmail.com
Sağlıklı bir şekilde gelişip, yaşayabilmemiz için vücudumuza gerekli temel ihtiyaç maddelerini, besinleri hayvanlardan, bitkilerden sağlamaktayız.

İnsanlar bu gereksinmelerini karşılayabilmek için hayvanları yetiştirip üretmişler, diğer yandan ekip biçerek ve elde ettiği tohumlarıyla tekrar yeni fidanlar yetiştirip bu döngüyü oluşturmuşlardır.
Önceleri yiyecekler takasla el değiştirirken, sonraları paranın da devreye girmesi ile ticari bir unsur halini almıştır. Hatta bu durum günümüzde, gıda savaşlarına dönüşmüş ve besinlerde insanların elinde bu savaşın silahları olmuştur. İhtiyaç olan bu gıdaları ve besin kaynaklarını ellerinde tutarak, insanları da kendilerine bağımlı hale getirmişlerdir.

Yine artan nüfusla beraber; ekilen alanların ve en verimli toprakların, bina dikilen araziler, yerleşim yerleri haline getirilmesi de üretilen besinlerin azalmasında önemli bir etkendir.
Çöpe atılan ya da çürütülerek israf edilen gıdalarda bir başka boyut oluşturmaktadır.
Bu gün dünyada 450 milyon insan yetersiz beslenmekte ya da açlıkla savaşmaktadır. Buna bağlı her yıl bir öncekine göre, hastalıklarda ve ölüm oranlarında önemli bir artış kaydedilmiştir.
Özellikle ülkemizde merdiven altlarında üretilen, kaçak yollarla yurdumuza sokulan yiyecekler, sağlığımız için son derece zararlı katkı maddeleri içeren besinler, açıkta satılan ürünler, genetiği ile oynanmış GDO’lu gıdalar da hayatımızı çok büyük risk altına almaktadır.
Bilinçsizce kullanılan hormonlu gübreler ve zirai ilaçlarla üretilen ürünlerimiz, gelişmiş ülkelerden gıda güvenliği ve kalite standartlarına uygun değildir diye geri dönerken, kendi pazarlarımızda rahatlıkla satılıp, sofralarımızda ki yerini de çoktan almıştır.

Fazla ürün, bol para, uygun fiyat anlayışı ile halk olarak ne yediğimizi ya da ne yedirildiğini düşünemez duruma geldik. Bu savaş yüzünden, etik olan davranışlar yitirildi.
Kendi kendimize yeterken, hatta fazlasını dışarıya satarken, şimdi kendimiz ne olduğunu ve ne şekilde yetiştirildiğini bilmediğimiz ürünleri alır hale geldik. Hazır almanın üretmekten daha kolay olduğunu gördük.
Artık sağlığımızın ne şekilde bir risk altında olduğunu fark etmeliyiz.

Çekirdeksiz içi boş kabak, biber ve domateslerin, süngerimsi çekirdeksiz patlıcanların, karpuzların, şekilsiz yumrulardan oluşmuş kararmış patateslerin hormonlu olduğunu düşünmeliyiz.
Atalarımızdan kıyıda köşede kalmışsa eğer, o tohumlara sahip çıkarak yeniden üretmeliyiz. Önceden olduğu gibi doğal yollarla, doğal gübrelerle ürünlerimizi yetiştirmeliyiz.

Toprağımıza, ormanlarımıza, suyumuza sahip çıkmalıyız ki bizden sonraki nesillerimiz hiç değilse sağlıklı bir halde ve yaşanabilir bir dünyada olsunlar.
Sevgi ve saygılarımla…
Fatma Marmara






























Fuat Bayramoğlu
LİDERİ YENMEK, GALİBİYETLERİN EN GÜZELİ
Fatma Marmara
CUMHURİYETİMİZİN 100. YILI KUTLU OLSUN
Mehmet İşgörücü
YÜZÜNCÜ YILDA BOLU’DA TİYATRO
Ayşe KUDU
BİLİNÇALTIMIZIN TRAFİK HALİ
Duygu Güler
HOŞGELDİN ATAM
Hikmet Baydar
DÖVİZDE SON DURUM..
Tahir Semih Özçelik
VİZYON VE İNOVASYON
Rahmi Tamer Özçelik
PİŞMANLIK
Genc-i Nihan
GLOBALLEŞEN DÜNYADA NORMALLEŞEN TERİM ‘FAİZ’
Ekrem Çetinkaya
YATA YATA
Fevzi Saçlı
ÇÖPE ATILMA KORKUSU SARDI BENİ
Kemal Bilsel Sarısözen
MAKULU GÖREMEYEN DÜŞÜNCENİN,NE ÖNÜNDEN, NE DE ARKASINDAN GİDİLİR
Mehmet Korkusuz
KORKUSUZ YORUM
Fatma Kubilay
TÜRKMENLER’İ YALNIZ BIRAKMAYALIM….
M. Cengiz Poyraz
MİRAP MI, SAHNE Mİ? CÜBBE Mİ, KOSTÜM MÜ ?
Ebru Eyvazoğlu
AK PARTİ, CEMAAT VE BİZ
Dr.Ahsen SAÇLI
ENERJİDE TOPLUMSAL MALİYET
Murat Çelik
Bolu’nun şovmen vekilleri!