• resmi ilanlar

Mesaj Defteri

Mesaj yaz
  • SELMA HANCIOĞLU11.03.2010 14:00:00

    SAYIN İMDAT ASLAN KADINLAR GÜNÜNÜ KUTLADIĞINIZ İÇİN TEŞEKKÜR EDERİZ.ATATÜRK ve CUMHURİYETİN KAZANDIRDIĞI,ÇAĞDAŞ HAK VE ÖZGÜRLÜKLERLE,KADINLARIMIZIN SİYASAL VE TOPLUMSAL YAŞAMDA DAHA ETKİN YER ALMALARINI İSTİYORUZ.BİR ÜLKENİN GELİŞMİŞLİĞİ VE ÇAĞDAŞLIĞI,KADINLARIMIZIN SOSYAL HAYATTAKİ ORANI İLE İLGİLİDİR.
  • kurtcebe noyan10.03.2010 14:00:00

    Gözyaşları seninle sel olup gidiyordu, Bir çınar daha sonsuza düşüyordu, Onunla birlikte bir millet üş...üyordu, Yüreğimiz Dağlandı Seninle Muhsin Reis. Öyle bir üşüdük ki çöl serap? ı ısıtmaz, Bin nasihat edilse yürekleri avutmaz, Senin gibi yiğidi asla millet unutmaz, Yüreğimiz Dağlandı Seninle Muhsin Reis. Acımızı demeye kalemin gücü yetmez, Dediğin gibi reis dava burada bitmez, Senin gibi yiğitler kolay kolay yetişmez, Yüreğimiz Dağlandı Seninle Muhsin Reis. Turan Türklük Dünyası bir yasa durdu, Senin için ağladı Altay?ın asil kurdu, Haberin yüreklere acı halde oturdu, Yüreğimiz Dağlandı Seninle Muhsin Reis. Uçak düştü denince çıkayazdı aklımız, Duruverdi sandık birden gönül çarkımız, Sensizliği söylerken şimdi hazan şarkımız, Yüreğimiz Dağlandı Seninle Muhsin Reis.
  • helin demir10.03.2010 14:00:00

    AMERİKALI UZMANDAN TÜRKİYE?YE KÜRT SORUNU KONUSUNDA ÖVGÜ Bölgede ve dünyada yaşanan değişim sürecinin etkisiyle, Türkiye Kürt sorununun çözümü bakımından önemli bir noktaya gelmiş durumda bulunuyor. 29 Temmuz 2009 tarihinde İçişleri Bakanı Beşir Atalay?ın verdiği startla başlayan Kürt açılımı, sonraki adıyla demokratik açılım, Türkiye?nin barış, demokrasi ve Kürt sorununun çözümü yönünde şimdiye kadar attığı en önemli adımlardan biri olarak yorumlanıyor. Kürt sorununun özgür bir biçimde tartışılmaya açılmasının sorunun çözümü için gerekli atmosferin oluşmasına katkıda bulunduğu biliniyor. Demokratik açılımla ilgili çalışmalar son hızla sürerken olumlu-olumsuz tepkiler de gündemdeki yerini koruyor. Amerikalı uzman Graham Fuller?in görüşleri de olumlu tepkilerden bir tanesi olarak basında yer alıyor. Türkiye ve Orta Doğu üzerine çalışmalarıyla tanınan ve bir süre önce Washington?da bir toplantıya katılan Amerikalı uzman Graham Fuller, Amerika?nın Sesi Radyosu?nda 09 Mart 2010 tarihinde yayınlanan açıklamasında; Türkiye?de Kürt sorununun çözümü yönünde kaydedilen ilerlemeyi övüyor. Demokratik açılımın bazı açılardan başarısızlığa uğradığını söyleyen Graham Fuller, buna rağmen Türkiye?de bu konuda bir değişim yaşandığını belirtiyor. 12 yıl önce Lehigh Üniversitesi Uluslar arası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Henri Barkey ile birlikte Türkiye?de Kürt sorunuyla ilgili bir kitap yazdığını hatırlatan Fuller, ?Bu kitapta Türk toplumunun Kürtlerin varlığını tanıması ve Kürt kültürüne saygılı olması gerektiğini savunduğunu? ifade ediyor. Graham Fuller, şimdi gelinen noktada Kürtlerin varlığının kabul edildiğini, Kürt, Kürtçe ve Kürt tarihi gibi terimlerin masaya yatırıldığını kaydederek, bu tamamlananların işin % 75?ini oluşturduğunu söylüyor. Amerika?nın Sesi Kürtçe servisine konuşan Graham Fuller, bütün bu gelişmelerin önemli olduğunu vurgulayarak son yaşanan ilerlemeleri PKK ya da başka kesimlerin istismar etmesinden kaygılandığını aktarıyor. Açılımın başarısızlığa uğraması halinde ise barış yanlısı Kürtlerin önemli fırsatlar kaçıracağını savunuyor. Bu nedenle BDP?nin ılımlı politikalar izleyerek kendini terör örgütü PKK?dan uzaklaştırması gerektiğini bildiriyor. Graham Fuller İmralı sakini Abdullah Öcalan?ın da barışçı sürece katılmayı arzu edebileceğine işaret ederek, dışlanmak istemeyeceğini düşünüyor. Uzun yıllardan sonra Kürt sorununun demokratik biçimde çözümüne dair adımların atılması çok önemli bir gelişme olarak yorumlanırken, barış ve çözümü destekleyenlerin fikirsel katkıları konuya daha bir anlam ve önem katıyor. Demokratik açılımın başarılı sonuçlara ulaşabilmesi için terör örgütü PKK?nın kesinlikle silahlara veda etmesi ?olmazsa olmaz? koşul sayılırken, dış devletlerin bu konudaki destekleri, Avrupa?da çeşitli ülkelerde gerçekleşen son operasyonlar, uluslararası işbirliğinin önemini bir kez daha gözler önüne seriyor. Helin Demir [email protected]
  • ferda biçel10.03.2010 14:00:00

    Bir Türkiye gerçeği? sözüne ifrit olduğu oranda sürekli bir Türkiye gerçeği ile karşı karşıya kalmanın acısını teskin etmeye çalışıyorum. Depremle yaşamaya alışmalıyız sözünü o denli yanlış anlamışız ki, deprem olunca ölüm haberlerini almaya alışır haldeyiz. Halkımın fertlerinin göz göre göre ölüme gitmesini izliyorum. Bir deprem oldu ve 50?den fazla kişi hayatını kaybetti. 6.0 şiddetindeki depremde bunca kişi ölürken, geçtiğimiz haftalarda Şili?de meydana gelen depremi hatırladım. 8.8 şiddetindeki depremde yaşanan ölümler -oran olarak- çok daha azdı. Suçlu hemen bulundu; kerpiç evler. Kim yani suçlu; vatandaş. Vatandaştan çok daha fazla suçlu olan Devlet?tir, idarecilerdir. Kandilli Rasaşanesi yetkilisi, Elazığ ve çevresinin, Türkiye?de en çok depremin meydana geldiği yerler olduğunu söylüyor. Bu gerçek gözümüzün önünde dururken, onlarca kişinin hayatını kaybetmesinde devletin sorumluluğu olmadığını söylemek safdillikten başka bir şey olmaz. Her ?milli bayram?da harcanan milyonlarca TL?yi düşünüyorum.. O paralar oluk oluk birilerinin cebine akarken, Elazığ?ın ücra bir köyündeki halkının toprağa meyil akmasını içine sindiremiyorum. Cumhuriyet Bayramı?nda köprülerin ışıklandırılıp, havai fişeklerle gökyüzünün ?süslenmesi?ne harcanan meblağı hatırlıyorum da ?Allah bunların hesabını size soracak? demekten kendini alamıyorum. Kutlama denen şeyi yapmayın demiyorum. Lakin, memlekette bunca öncelikli konu varken; göz boyama çabasıyla, ?dostlar alışverişte görsün? dürtüsüyle, ?geliştik, teknolojimiz sayesinde böyle şeyler yapabiliyoruz? ya da hangi zıkkım sebebiyle olursa olsun para harcanması, kimsenin açıklayabileceği bir durum değil. Evet, açıkçası durum şu: Devlet, vatandaşının ölümüne göz yumuyor. Hiçbir sorumluyu bir diğerinden ayırmadan ?işam ediyorum. Yaptığınız ve yapmadığınız herşeyin hesabını vereceksiniz. Egolarınızı şişirdiğiniz kutlamalarda şatafat için ?feda ettiğiniz? paraları, hizmet bekleyen, hatta hayatının kurtulması için bir el gözleyen halkın ihtiyaçları yerine idame ettirmediğiniz müddetçe, başta Hâlis olmak üzere, ölen ya da ölmeyen, duyan veya duymayan bilen ve de bilmeyen her kulun elleri yakanızda olacak.
  • HEPAR10.03.2010 14:00:00

    bir yerel gazetede hergün birbirinin aleyhinde konuşan açıklarını ortaya çıkaran siyasilerin kafa kafaya vermiş fotoğrafları yayınlanmıştı ..işte bakın halkım ülkenin kaderini nöbetleşe belirleyen bu kişilerin gittiği yol aynı ..körler sağırlar birbirini ağırlar ..ülkenin artık taze bir kana ihtiyacı var buda HEPAR ..bize katılın .........
  • helin demir09.03.2010 14:00:00

    ÖCALAN?DAN KÜRTLERE ÖNERİLER VE ELEŞTİRİLER! Her gün yeni ve tutarsız fikirlerle gündemde kalmak için çaba gösteren Abdullah Öcalan?ın avukatlarıyla yaptığı son görüşme yine tehditler ve çözüm önerileriyle dopdolu. Fırat Haber Ajansı?nda kapsamlı bir şekilde yer alan 5 Mart tarihli son görüşme notları, her zamanki gibi şikayetler ve bilgiçlik taslayan ukala tavırlara sahne oluyor. Türkiye?nin içinde bulunduğu durumla ilgili ?Çatı Partisi? önerisinde bulunan Öcalan, Türkiye?nin böyle bir alternatife ihtiyacı olduğunu, kısır tartışmalar içine girilmemesi gerektiğini, sorunların devasa olduğunu ve el atılmasının uygun görüleceğini, BDP?nin ülke sorunlarıyla ilgili olduğunu gösterir ve pratikleşirse ancak böyle bir Türkiye partisi haline geleceğini, o zaman oy oranını da bu paralelde yükseltebileceğini ifade ediyor. Bir taraftan demokratik vatan, demokratik ulus, demokratik cumhuriyet, demokratik anayasa ilkeleri çerçevesinde bir demokratik yaşamı, demokratik birlikteliği esas aldığını söyleyen Öcalan, diğer taraftan Cemil Bayık?ın PKK?nın savaşa hazır olduğuna dair yaptığı açıklamayı desteklediğini belirtiyor. PKK?ya talimat vermediğini, verme durumunun da doğru olmayacağını, çözüm yönünde olumlu gelişmeler olmazsa savaşın derinleşeceğini vurgulayarak açık açık tehditler savuruyor. Görüşme notlarının ?Kürtlere öneriler? bölümünde ise Öcalan, Kürtlerin bilinçli olması, demokratik siyasetini geliştirmesi, devlete dayanmadan, devletten beklenti içine girmeden kendi demokratik örgütlülüklerini geliştirmesi ve kendi sistemlerini oluşturması gerektiğini kaydediyor. Kürtler demokratik bilinçlerini, demokratik siyasetlerini geliştirmiş olsalardı demokratik siyaset anlayışı toplumun geneline yedirilseydi, bu kadar insanın hayatını kaybetmemiş olacağını belirten Öcalan, PKK?nın yaşattığı acıları da itiraf ediyor. PKK ya da kendisi için intiharvari eylemler düzenleyen gençleri de eleştiren Abdullah Öcalan, bu gençlerin böyle ölmek yerine toplum içinde demokratik bilinç, demokratik ruhla harıl harıl çalışabileceklerini, demokratik bilince sahip olmanın demokrasiyi özümsemenin hayatın her alanında insana değer katacağını, yaşama daha çok bağlayacağını ifade ediyor. Öcalan, herkesin kendi yerini bilmesi ve bulunduğu yerdeki konumuna göre üslubunu, tarzını şekillendirmesi, zihniyetini kendi çalıştığı alana göre şekillendirmesi gerektiğini de sözlerine ekliyor. Daha önce belirttiği gibi KCK, DTK ve BDP?nin ayrı olduğu değerlendirmesinde bulunan İmralı sakini, DTK?nın Kürtlerin demokrasisini, barışını geliştireceğini, Kürtlerin sivil toplum kuruluşu olduğunu, örgüt gibi olmaması ve örgüt haline getirilmemesi gerektiğini, BDP?nin Türkiye partisi olduğunu, çalışmalarını bu yönde yürütmesinin kendi geleceği için gereklilik arz ettiğini, KCK?nın tamamen farklı illegal bir yapılanma olduğunu ve silahlı güçlerinin bulunduğunu açıklıyor. Kısaca konuşmalarıyla her fırsatta memnuniyetsizliğini, bencilliğini ve samimiyetsizliğini dile getiren Öcalan?da değişen hiçbir şey yok. Her geçen gün biraz daha tutarsız, akıl karıştırıcı ve provokatif olmaya devam ediyor. Helin Demir [email protected]
  • arifemre09.03.2010 14:00:00

    yuh bize.. _kimemi...?? küçük esnafa.. _niyemi..?? Tayyip Erdoğana cevap bile veremedik diye.. zabıta ve belediyenin zulmüne karşı birlik olamadık diye.. biz daha çooook ezilmeye mahkumuz... seçemedik... _kimimi..?? başkanlarımızı.. selahattin ve nihat gibi başkanlarımız bizim yüzümüz gülmez, kavrayamadık...... biz daha çooook eziyet görürüz, bizde bir parça bile yürek yokken.. bir kaç çatlak ses... onlarda hemen sindirilir, ekiplerce, bir kaç kontrolde..... biz birlik olamıyoruz,gösteri yapamıyoruz pankart açamıyoruz... niye..?? çünkü korkuyoruz...
  • İSİM YAZINCA :) anladınız siz 08.03.2010 14:00:00

    Aladdinciim hayırlı olsun ,,memursen desteğine rağmen hezimetle sonuçlanan bir referandum sonucu çıktı ortaya ,, memursenin tam desteği belli oldu olmasınada diğer toki sakinleri su sayaçları ve yeraltı su mağdurları dedilerki başkan bizden yıllardır haksız yere su parası almışsın yazık değilmi bize al sana referandum .. hayır canın manda kaymağı istediyse biz getirirdik ne gereği vardı referanduma falan otur şehir hayatını düzenlede şehir bi dua etsin en azından oy falan vermişler dimi ama ,, bide tehdit tehdit nereye kadar lambanda fer kalmadı be başakan ,,unutma şehir senden hizmet bekler valla ben senin yerine olsam az biraz daha gayretli çalışırdım kimseyi üzmeden kırmadan hani olura yarın sende es kaza vatandaş oluverirsin ya gurur duyarsın diğer vatandaşlarla emekliliğinde sohbetlerinde anlatacakların olur ,,ha unutmadan ara sıra bizim köyede gel kürkçülere bi ayran çalakalarız eşek değiliz ya ....
  • Keramettin Kayalı08.03.2010 14:00:00

    Başbakanın ve AKP ileri gelenlerin yargıya karşı saldırgan tutumları bir vatandaş olarak beni çok rahatsız ediyor. AKP’nin sürekli devlet kurumlarıyla didişme halinde olması bıkkınlık verdi. Seçimle geldiler, seçimle gitmeleri en büyük arzum. Ülke gündemini sürekli değiştirerek, ekonomideki bozukluğu, durgunluğu ve işsizliği halkın gözünden gizlemek istiyorlar.
  • DEĞERLİ BOLU HALKI08.03.2010 14:00:00

    DEĞERLİ BOLU HALKI. FACEBOOK ÜZERİNDE "BOLU ZABITASI’NI PROTESTO EDİYORUZ" ADLI BİR GRUP KURULMUŞTUR. GRUBUN AMACI SAYFADA "BOLU ZABITA MÜDÜRÜLÜĞÜ’NE BAĞLI ZABITA EKİPLERİ, ESNAFA VE HALKA ZULMEDEREK İNSANLARIN BU KRİZ DÖNEMİNDE GEÇİM NAFAKALARINI SAĞLAMALARINI ENGELLEYEREK BOLU HALKINA ZULMETMEKTEDİR. AMACIMIZ AÇIK ADRES VERMEKTİR. AMACIMIZ ZABITA MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN SORUMLU BEEDİYE BAŞKAN YARDIMCISININ VE ZABITA MÜDÜRÜ’NÜN DERHAL GÖREVDEN ALINMASI İÇİN YETKİLİ MERCİLERİN DİKKATİNİ ÇEKMEKTİR." DİYE BELİRTİLMEKTEDİR. DESTEKLERİNİZİ BEKLERİZ.
  • köroğlu08.03.2010 14:00:00

    şu kareye bayıldım.gazeteniz muhabirinide tebrik ederim. daha düne kadar televizyon ve gazeteler aracılığıyla birbirlerine hakaretler yağdıran üç il başkanı sarmaş dolaş, bunlarında abilerinden farkı yok. millet önünde hakaret yanyana kanka. işte size sözüm ona siyasetciler. birazcık dik olun yaaa.ayıp ayıp..
  • Canan Arıkan06.03.2010 14:00:00

    Memleketin köylerinden ne ister Belediye başkanı? Rahat bırakın, insanları... Köylü bu gün hayvancılık yapamıyor, ziraat yapamıyor, yek geçim kaynağı toprağını verimli kullanamıyor. Yem fiyatları hayvancılığa engel, gübre fiyarları tarıma engel. Destek verip kalkındırılması gerekirken bizim başkanın zihniyeti sayesinde iyice çıkmaza giriyorlar. Belediye köylere su hizmeti sağlamadı, köylünün yıllardır kullandığı su kendi imkanları ile oluşturulan kaynaklar sayesindedir. Belediye sayaç verdi köylü kendi suyunu paralı alacak. Köylünün içi sızlıyor. Oysa köylümüz kalkındırılsa içtiğimiz süt ne bu kadar pahalı olcak, ne süt ürünleri; ne et pahalı olacak,ne de tarım ürünleri... Emeklinin boynu bükük, memurun öyle, bie de köylüyü mağdur etmeyin, çekin elinizi köylünün üzerinden...
  • Okuyucu06.03.2010 14:00:00

    Gazetenizin sosyal sorumluluk adına Boluda yapılan yanlışların karşısında göstermiş olduğunuz duyarlılıktan ötürü tebrik ederim. Bolu’da turizm işletmeciliği yok, turizm kör hedeflerle bitiriliyor. Bolu’da asıl eksiklik turizm işletciliğinden profesyonel anlamda bilgili, görgülü, deneyimli kişlerin eksikliğidir. Abant’taki oteller işletmecilik anlamında yıllardır tecrübeli ve ufku geniş, genel kültürü yüksek kişiler tarafından işletildiği için günümüzde popülerliğini dahada yükselterek devam ediyor. Karacacasu Beldesi için aynı şeyi söylemek mümkün değil. Günü kurtarma çabasını bir kenara bırakıp geleceğimizi kurma çabası içinde olmamız gerekiyor. Unutulan önemli bir konuda İlimizin Turizm Meslek Lisesi. Turizm potansiyeli yüksek olan ilimizde turizciler de yetiştiriliyor. Fakat okulu bitiren öğrenciler şehir dışında iş aramak zorunda kalıyor. Bilinçli, doğru, kaliteli, uluslararası niteliklere sahip işletmeler yapılsa eğitimini tamamlayan öğrencilerimize de iş imkanı sunulabilir. Pek çok ilin sahip olamadığı değerlere sahibiz. Kıymetini bilelim, çıkarcı ellere düşmeden.
  • Devlet Memuru06.03.2010 14:00:00

    İlmizin valisi "Memurlar kendilerini üst sınıf insan gibi görmesinler." demiş. Vali bey devlet memurlarını yakın çevresi ile kıyaslamasın. Devletin memuru, öğretmeni ek iş yaparak yaşamını sürdürmeye çalışıyor. Aybaşını zar zor getiriyor. Kendini üst sınıf insan gibi görmesi mümkün değil. Kaldı ki memurların çok az bir bölümü lojmanlarda oturuyor. Öyle bir laf etmişsiniz ki; bu durumda önce kendi lojmanınızı satmanız, eğer bu olmazsa halkın arasında yaşamak için lojmanı boşaltmanız gerekir diye düşünüyorum.
  • Kimbilir 06.03.2010 14:00:00

    Ben bu siyasileri anlamakta güçlük çekiyorum. bunlar gazetelerde tv’de birbirlerine olmadık hakaretler ediyorlar. bir küfür etmedikleri kalıyor. fakat özel günlerde şapur şupur sanki bunlar o lafları söylememiş hakaret etmemiş gibi bu ne biçim iştir anlamadım. siyaset bu ise lanet olsun o siyasete. bunlar olsa olsa şaklaban olurlar.
  • Adem Davutoğlu05.03.2010 14:00:00

    Vali H. İbrahim Akpınar elinden gelse ülkedeki bütün memur lojmanlarını satacağını söyleyerek, ?Memurlar kendilerini üst sınıf insan gibi görmesinler" demiş... Sayın valim; memurun kendisini üst sınıf görecek hali mi kalmış? Aybaşını zar zor getiriyor. Gerektiğinde iki iş birden yapmak zorunda kalıyor. Bence elinizde imkan varken kendi lojmanınızı satarak bir başlangıç yapabilirsiniz...
  • Bülent Ateşurgun05.03.2010 14:00:00

    ÇOCUKLUĞUMUZDA............. Bizim çocukluğumda Annelerimiz çalışmazdı. Okuldan eve geldiğimde boynumdaki anahtarla kapıyı hiç açmadım. Hatta Babanım bile anahtarı yoktu. Annem evimizin bir parçası gibiydi, hep evdeydi. Her yere birlikte giderdik, zaten öyle çok da gidilecek bir yer yoktuki..... En büyük eğlencemiz sokaklarda oynamaktı. Sokakta oynamak diye bir kavram vardı yani. Cafelerde, alış veriş merkezlerinde buluşmazdık. Okula arkadaşlarımızla gider, birlikte çıkar, oynaya, zıplaya yürüyerek gelirdik. Servis falan yoktu. Ayakkabılarımız eskirdi. Hatta öyle olurdu ki; çantalarımızı kaldırımlara koyar oyuna bile dalardık. Annelerimiz bu durumu bildiklerinden kardeşlerimizle bizlere ekmek arası bir şeyler hazırlar gönderirdi. Mahallemizdeki teyzeler Annemiz gibiydi. Susayınca girer evlerine su içerdik. Ya da pencereden bize bir sürahi bir bardak uzatırlar, hepimiz aynı bardaktan kana kana içerdik. Kısacacı evine gidip gelen...ki ; sadece çişi gelen giderdi evine elinde mutlaka yiyecekle dönerdi. Anneleri o arada çocuğuna verdiği şeyden bizlere de gönderirdi. Bu bazen bir kurabiye, bazen bir meyve olurdu. Cebimizde harçlığımız olduğunda düşmesin diye çıkarır çantamızın üstüne koyar oyun bitince geri alırdık. Çok garip ama kimse almazdı. Sokaklarımız evimiz kadar güvenli idi. Düşünce kaldırırlar, kavga edince barıştırırlardı bizi.... Polisler gelmezdi kavgalarımıza, zabıtlar tutulmazdı. Sonra kavgalarımız da öyle ustura, falçata ile olmaz, onlar nedir bilmezdik bile, asla kanla falan da bitmezdi,en fazla saçlarımızdan çeker, hayvan adları sayar, tekme atar, yine oyuna dalardık. Birbirimizin suyundan içer, elmasına diş atardık. Misket oynamaktan parmaklarımız kanar yine de mikrop kapmazdık. Azar işitip, acillere taşınmazdık. Düşerdik ekmek çiğner basarlardı alnımıza, oyuna devam ederdik. Röntgenlere, ultrasonlara girmezdik. Ben bizim çocukluğumuzu çok özledim. Sokaklarımız ruhsuzlaştı sanki. Komşumu tanımıyorum ama evinin camında, temizliğe gelen kadını haftada bir görür kolay gelsin der konuşurum. Onun dışında orada kim oturur hiç bilmem. Evimizi kendimiz temizlerdik, kapı silmece ; bilmem kaç kuruş hepimizin elinde bezler güle oynaya bitirirdik işleri. Evlerimiz var, içinde yaş ayan yok. Parklarımız var, içinde oynayan çocuk yok. Ama her yıl sökülüp yenilenen kaldırımlar, lüks binalar, ışıl ışıl vitrinler, girip çıkan yapay insanlar... Ruh yok, buz gibi buz, bu biz değiliz.. Tahta iskemlelerimizde oturan yaşlılarımız, onlara dede, nene diye hatırını soran çocuklarımız yok oldu. Ben kapılarında ’ vale ’ lerin, ’ bady ’ lerin beklediği yerlerden hep korkmuş çekinmişimdir. Kapısını çarparak örtüyor diye çocuğuna kızıp, taksidini bitiremediği arabanın anahtarını, hiç tanımadığı birine vermek ters gelir bana. Benim değildir bu kültür. Ne ruhuma, ne kültürüme ne de cüzdanıma hitap eder. Nedir bunlar? Reklamlarla desteklenen beyni, ruhu ele geçirilmiş insanlar olduk. Birbirimize yabancı, yalnızlıklarımızla yaşar oldu k. İyi de neden böyle olduk ? Biz mi istemiştik? Yoksa birileri mi böyle istedi....... ’Her toplum hakettiği gibi yönetilir’’ derler ya, hakettiği gibi de yaşar diyelim mi ? ( Kim yazmış bilmiyorum. Taa uzaklardan bir selam gibi geldi bana. Üzerimde kalmasın, o yüzden "size" gönderiyorum. Umarım sizinde üzerinizde kalmaz bu selam; siz de başkalarına gönderirsiniz.)
  • Gami okumuş05.03.2010 14:00:00

    Devlete ait lojmanları satmak isteyenlere tavsiyem, işe önce kendi lojmanlarından başlamalarıdır. Bunun devamı da getirilebilir. Bu ülkenin yöneticileri halk perişanken lüks araca binmekten kaçınmalıdır. Bu aşamada Audi Q 7’ler ve Passatlar da satılıp yerine daha mütevazı araçlar alınabilir. Ne dersiniz?
  • Valilerimiz04.03.2010 14:00:00

    Bolu’ya her gelen Vali, doğa güzelliklermiz karşısında büyülenir, değerlendirlemediği için üzülür, projeler üretilir ama malesef aynı prejeler uygulanamadan görev değişikliği olur. Bolumuz sahipsizmiş gibi terki diyar edilmiş bir yerleşim alanı gibi kaderine bırakılır. Oysa ki iki metropol arasında yer alması sebebiyle turizm ve gezi merkezi olabilirdi. Siyasetçilerin yapması beklenen teşvilerden ilimiz nasiplenememiş, dahası yatırım yapılması planlanan projelerse iş bilmeyen idareciler tarafından savsaklanmış. Unutulmamalıdır ki; ’sahip olduğumuz değerleri ancak kaybettikten sonra anlarız’ gerçeğini yaşamak gelecek nesillere yapacağımız en büyük ihanet olacaktır. Burada iş Sayın Valimize, Belediye Başkanına, Siyasetçilere düşmekte...
  • Alihan04.03.2010 14:00:00

    CHP İL Başkanı Tanju Özcan’a şark kurnazı diyen Ali Ercoşkun cesareti varsa, yüreği el veriyorsa Belediye Başkanı Alaaddin Yılmaz’la yaptıkları ortak çıkar çalışmalarından bahsetsin. Şark kurnazlığını kimin yaptığı ortada. Hesabını veremeyeceği işler yapıp günah keçisi aramasın kendine. Karakter sahibi insan kestiği faturaları açıklar önce. Menfaati olmayan işlere el atmışmı bu güne kadar, il başkanı olarak ne kazandırmış kendi cebinden başka. Konuşup da kendini daha komik duruma düşürmesin. Belediyeyi ’körlerle sağırlar birbirini ağırlar’ durumuna getirdiler.
Mesaj yazın !
Sağdaki kodu buraya yazın!  Gerekli

Tabaklar Mah. Cumhuriyet Cad. İnci İş Merkezi No: 32 / 32 Bolu   Tel:   Faks: