• resmi ilanlar
Fatma Marmara [email protected]

SARMAŞ DOLAŞ BİR MUCİZE

21.03.2016 00:00:02

 

Eski zamanların birinde, dağdaki kulübenin içinde, yaşlı bir kadın yaşarmış. Tek geçim kaynağı olan, iki tane de oğlağı varmış.

Kışı zar zor bitiren yaşlı kadın, “Cemreler düştü, bahar geldi” diye sevinçle haykırmış.

“Oğlaklarımda, bende kurtulduk” demiş.

Doğa ana, yaşlı kadının sevinç çığlıklarını duyunca, “Durrr!” demiş. “Daha bitmedi, sevinme öyle”.

Ardından şiddetli yağmurlar, fırtınalar, buz gibi soğuklar başlamış. Çiçekli bahar dallarına karlar yağmış. Çobanların güttüğü kaz sürüleri, Kazkıran Dağlarında kırılmış. Yaşlı kadının hiç yakacağı kalmadığından, kazma - kürek ne bulduysa yakmış. (Mart kapıdan baktırır, kazma – kürek yaktırır!) Ama oğlaklarının bu soğuklardan donarak ölmesine de engel olamamış.   

Derler ki o yüzden bu soğukların adı (11-17 Martta) Kocakarı Soğuğu olarak kalmış. Tabii ki sonuçta bu bir efsane ama Kocakarı, Çaylak, Koz kavuran, Husum, Mart dokuzu gibi fırtınaların, soğuk - sıcak geçişlerin, doğada en güzel değişimlerin, yoğun yaşandığı, kırlangıçların, çaylakların geldiği bir aydır Mart.

Kızılderili atasözünü hatırlatır bana bu ay “İlkbaharda yavaş yürü, toprak ana hamiledir.” Ondan olsa gerek ki bastığım yerlere daha bir dikkat ederim. Uyanan börtü böceğe, başını topraktan çıkarmaya çalışan bitkilerin filizlerine basmamak için.

Cemrelerin düşmesi ile doğanın uyanmaya başladığı aydır. Yeşil çimenlerin üzerinde sarı sarı çuhaların - çiğdemlerin, mavi dağ sümbüllerinin, mor sıklamenlerin-safranların, beyaz papatyaların, dallarda meyve baharlarının yani renk renk çiçeklerin açmaya başladığı aydır. Ama genelde bu soğuklarla birlikte üzerine karların yağıp da karla baharın sarmaş dolaş olduğu bir aydır.

En güzel yanı da kısa kış günlerinin uzayarak aydınlık günün arttığı, karanlık gecelerinin kısaldığı zamandır. Hele yılda iki defa yaşanan doğa olayının en mucizevî günü olan 21 Martta gece ve gündüzün eşitlenmesi olur.

 

Çocukken 21 Marttan bir gün önce babamın lokantasından soğan kabuklarını getirirdik. (Tabii ki Orada soğan kabuğu oldukça fazla olurdu.) Annem yumurtaları bu kabukların içine yatırır ve birlikte kaynatırdı. Heyecanla beklerdik nasıl renk çıkacak diye. Daha mı açık sarı, yoksa daha koyu kırmızıya yakın mı olacaktı.  

Bunu ilçemizde herkes yapardı. Ardından boyanmış yumurtaları, yumurta ve un bulamacıyla kızartılan ekmek paylarını (bizim orada yumurtalı ekmeğe, ekmek payı denir), yeşillikleri, evde yapılmış zeytinyağlıları, sarmaları, paşa pilavını (yumurtalı patates salatası) piknik sepetlerine koyup, kırlara giderdik. Ya, Bey Bahçesine ( Şimdiki Göynük Futbol Sahasının olduğu yer) ya da yeşil çimenlerle bezenmiş, üzerinde renkli çiçeklerin açmış olduğu yerlere, baharın gelişini kutlamak için.

 

 Nevruz; bizim yöremizde “Bahar Bayramıydı", baharın yeni umut ve bereketle, güzellikleriyle geldiğini müjdeleyen gün. Sadece Bahar Bayramında değil, Hıdrellezde de yapardık biz bunları. Yakılan ateşin üzerinden dilekler tutarak atlar, gül dalına dilekler asardık. Sadece bizim ilçemizde değildi bu adet. İlimiz ve diğer ilçelerinde hatta Seben- Alpagut Köyünde ki Nevruz Tepesi’nde süren 150-200 yıllık Nevruz geleneğinde de bu var.

Bahar Bayramı geleneği yurdumuzun birçok illerinde yani doğusunda, batısında ve hatta tüm Türk Boylarının, Türk Devletlerinde tamamında, süregelen bir gelenektir. Kâinatın, doğanın uyanışı, yeni günde yine baharı kucaklama, yeni bir döneme, sevgi, saygı çerçevesinde başlama. Hoşgörüyle, kardeşçe bir arada yaşama arzusunun oluştuğu, dayanışma ve yardımlaşma duygularının coştuğu, birlik beraberlik içinde bayram yapma geleneğidir bu.

Sevgi ve saygılarımla…

Fatma Marmara

 

 

 

 

 

 

İlk yorum yapan siz olun!
 1250 karakter yazabilirsiniz

Yazarın son yazıları

Yazarın TÜM YAZILARI

Tabaklar Mah. Cumhuriyet Cad. İnci İş Merkezi No: 32 / 32 Bolu   Tel:   Faks: