• resmi ilanlar
Fuat Bayramoğlu

Altta Kalanın Canı mı Çıksın?

26.06.2015 00:00:02


 

 

Bassana!
Basmıştı kızı.
Uzaktan kumandanın emrine uyan duvardaki televizyon, sesini biraz daha artırmıştı.
Her zaman oyun havaları çalan ve buna yakın formatta program yapan bu televizyon kanalında, mahalli sanatçı (………  ……………) gene döktürüyordu:  ”Ankara’nın bağları da büklüm büklüm yolları … ”
Çizgili pijamalı ve atletli olarak divanın üzerinde oturan ve evlerine misafir olarak gelen erkek kardeşiyle sohbet eden, atletinin kenarlarından kılları fışkıran etli kollu ve göbekli adam birden ayağa kalktı. Kollarını iki yana açıp, parmaklarını şıkırdatarak salonun ortasında oynamaya, kendi etrafında dönmeye başladı. Hızını alamamıştı ki hanımını karşısına çağırdı.
Evin hanımı az nazlansa da, salonda karı koca iki göbek attıktan sonra, mutfakta çorba taşar maşar diyerek, evin hanımı kendini salondan mutfağa attı.
Çizgili pijamalı adam ritme kaptırarak kızına seslendi:
-Televizyonun sesini açsana!
Evin kızı, uzaktan kumandanın tuşlarına alel acele basarken, seste zirve yapmıştı.
“Boluluyum Bolulu, seviyorum ben onu!”
Adam salonda gaza gelmişti, kızını karşısına çağırdı.
Adamın kızı, az biraz naz yapsa da, amcasının itelemesiyle halının üzerinde baba kız oynamaya başladılar. Büyük bir ritimle oynuyorlar, müziğin ritmiyle de raks edip, tepiniyorlardı. Adam hem oynuyor hem de kardeşine:
-Kardeşim sen de gelsene yahu!
-Sen beni yıldırısın ya, oyunda sana uyamam ben!
-Gel, başlarım senin yıldırmana ha!
Kardeşi sırıtarak ayağa kalktı, zayıf çelimsiz hali ve ağzında külü dökülmemiş sigarasını açık olan pencereden dışarıya fırlattı,  o da kendini oyuna kaptırdı. Salonun ortasında müthiş bir oyun başladı.
Her iki kardeşte en seri ve hızlı figürlerini eğilip bükülerek, kanzılıp eğilerek sergilerlerken, evin kızı mecburen kenara çekilmek zorunda kaldı. Çizgili pijamalı adam:
-Açsana yahu şu televizyonun sesi. Açın camları kapıları sıcaktan yanıyoruz burada!
Evin kızı kumandada sesini en son noktaya getirdi, koşarak camları bir bir açmaya başladı.
“İnceden inceye cereyan yapan rüzgâr,  dum tıs, dum tıs cistak,  şıkı şıkı şıkı” seslerine karıştı.
Her iki kardeşte salonda çılgınca döktürüyor, eltilerde el çırparak bu müthiş oyuna tempo tutuyordu.
Az sonra eltilerde, kendilerini ortaya attılar,
Televizyondaki şarkı birden bitince, salonda ortalığı bir sessizlik kapladı.
Oynayanlar odanın ortasında kala kaldılar.
-Oldu mu yahu, oyuna daha yeni başlamıştık!
-Daha dur birader, en az 3 saat ortadayız, oyuna daha yeni başladık!
Hepside süt dökmüş kedi gibi, ekrandan gelecek o müthiş haberi bekliyordu.
Televizyondaki spiker stüdyodakilere ve ekranlardan da izleyenlerin gözbebeklerine melül melül bakarak ve yüzündeki kırmızı, mavi, yeşil ve pembe, mor renklerin karışımıyla boya küpüne dönmüş makyajlı suratını gülümsetip, yapmacık şekilde sırıtarak :
-Herkes hazır mı? Hep beraber damat halayını oynayacağız, herkes ayağa, hobaaa!.
Stüdyoda ve ekranlarda oyun başladığında, herkes ayakta kıvırmaya, boyun gerdan kırmaya başladı.
Bu evdekilerde önce damat halayını, daha sonra birlikte kemençe eşliğinde horon çekmeye başlasalar da,
“Boluluyum Bolulu” parçası tekrar başlayınca,
Salondaki her iki kardeş, bu şarkısına birde bas-tenor sesle eşlik etmeye başlayınca altı katlı apartmanda sallanmaya, evdekilerde çılgınca oynamaya başladılar. Her yan yıkılıyordu. 
 Adamlar oynaya dursun, eltilerde kenarda:
-Benim adam çok cevval oynar ha.
-Benimkisi de aslan aslan, nasılda oynuyor baksana öküzüme! 
- He ya, bizimkisi her gün sabah akşam böyle oynar, tepinir.
-Televizyonunuzun sesi çok mu çıkıyor kız?
-Esas zevki orda eltim, ses çıkacak ki, bizim kıllı da, salonda böyle bodolama oynayacak işte!
-Oynamalı eltim, bizde tepine tepine oynayalım hele.
Gülüşerek iki elti de yüksek sesin eşliğinde, onlarda kendilerini salonun ortasına atarken, ortada dört kişi çılgınca oynamaya başladılar.
Zılgıtlarda, koloratur soprano cinsinden en tiz şekliyle her yana çarpmaya, yükselmeye başladı
 
****
Bu dairede herkes çılgınlar gibi oyun oynayıp, karmaşalı curcunalarına devam ederken, hemen bir alt katındaki dairenin kapı zili çalındı.
Yorgun, hayata bezmiş moralsiz, orta yaşlardaki bir kadın kapıyı açtı, gelen kocasıydı:
-Hoş geldin bey, gene yorgun musun? 
-Hoş buldum, Yorgunluğumu boş ver, annemin sağlık durumu bu gün nasıl?
- Durumu bildiğin gibi, ağrıları gün boyu sürdü. Dalıp dalıp gidiyor. Allah geçinden versin ama bugün yarın artık bu dünyadan…
  -Sus, ne olacağını sadece Allahütealâ bilir! Kaderimiz işte, elden ne gelir. Aylardır çile çekiyor anacığım. Kanser bu, hepimizi yedi bitirdi!  
 -Gel hele, üst kattan gelen şu bitmek bilmeyen gürültüler bizleri yaksa da, annemin başında kuran okumaya çalışalım genede!

YORUMLAR  (Toplam 2 yorum)

  • Burçin Uzun  (27.06.2015 04:57:05)

    Hocam Sağolun. Çok selam ederiz. Yazın gene süper.

  • Mustafa T.  (27.06.2015 04:14:30)

    Finali gene çarptı.apartmanlarda komşuluklar bitti.kimin kimseden haberi yok. komşu aç mı tokmu hastamı iyimi bilen yok.hocam sağol

  • Yorum yazın!
     1250 karakter yazabilirsiniz

    Yazarın son yazıları

    Yazarın TÜM YAZILARI

    Tabaklar Mah. Cumhuriyet Cad. İnci İş Merkezi No: 32 / 32 Bolu   Tel:   Faks: