AĞIZ TÜFEK DİL KURŞUN

18.03.2015 00:00:01

Sayın Okurlar;

Kaşgarlı Mahmut’un ifade ettiği gibi ‘’DİL İLE DÜĞÜMLENEN DİŞ İLE ÇÖZÜLMEZ’’ diyor. Kalbi ve sözü bir olmayan kimsenin, yüz dili değil bin dili dahi olsa, o yine dilsiz sayılır. Bunun içindir ki, BELALARIN ÇOĞU DİLDEN GELİR. DİLİM SENİ DİLİM DİLİM DİLEYİM, BAŞIMA NE GELDİ İSE SENDEN BİLEYİM. Dolayısıyla, dizginsiz, astarsız, perdesiz, seviyesiz velhasıl terbiye edilmemiş ağız ve dil, başa daima bela olmuştur. Yine bunun içindir ki tatlı dili, güler yüzü, şirin sözü olan kimselerin her geçen gün dostları biraz daha artar. Bu dil öyle bir dildir ki çakmak taşı gibidir. Bazen tilkiye aslan, bazen de aslanı tilki yapabilir. Kötü, fesat, haset bir insanın dökmeye çalıştığı tatlı dil, bundan böyle, kurnaz tilkinin, aptal kargaya dökeceği dil gibidir. Bilinmelidir ki, dünyada insan topluluklarının gelişmesi her şeyden önce dil ve edebiyatlarının ilerlemesine bağlı kalmıştır.

Sayın Okurlar;

Bilirken susmak, bilmezken söylemek kadar çirkindir. Susma hali yani çoğu kez sükut geçmek, insanın ele vermeyen en sadık bir dosttur. Konuşmak ihtiyaç olabilir ama yerinde susmasını bilmek, gerçekten bir sanattır. Bu nedenle, söylenilmeyen şeylerin hiçbirisi insana zarar vermez. Nitekim, söylediklerimizi saklayamayız ancak yerine ve zamanına göre hem söyleyebiliriz hem de saklayabiliriz. Ağzını devşirmesini bilen, sözlerini tartarak söyleyen, ileride özür dilemek zorunda kalmaz. Bir başka gerçek de( her bilinen söylenmez ama her söylenenin bilinmek mecburiyeti vardır.) Bırakalım uzun cümleleri, bazen tek bir kelime dahi karşınızdakinin akıllı mı ? yoksa deli mi olduğunu bize göstermeye yetebilir. ŞEREFE HAK KAZANMAK, ONA SAHİP OLMAKTAN DAHA DEĞERLİDİR. BÖYLE BİR ŞEREFİ ANCAK MAKUL DÜŞÜNCE DE AĞZINI DEVŞİRMESİNİ, DİLİNİ USTACA KULLANMASINI BİLENLER ELDE EDERLER. AHMAĞIN AĞZINDA DİLİ, IŞIKLA ALEVİ ELBET BİRBİRİNE KARIŞTIRIR. ALAY KONUSU İŞLER, ÇOĞU KEZ AKIL FUKARALIĞINDAN, DOLAYISIYLA TERBİYESİZ DİLİN SOYSUZLUĞUNDAN KAYNAKLANIR. ÖRNEĞİN; TEŞBİH DE HATA OLMAZSA, EŞEĞİN ANIRMASINDAN ,UYUZ VE UĞURSUZ ÇAKALLARIN ULUMASINDAN ÖTE YANDAN, YAZ AYLARINDA AKŞAMA KADAR ÖTEN AĞUSTOS BÖCEĞİNİN VIZILTISINDAN DÜNYA KURULDUĞUNDAN BERİ, HANGİ CANLI KULA BİR İLHAM, BİR NİMET GELMİŞTİR? Bülbülün sesine kargaların meydan okuması ise tam bir maskaralıktır. Hani, zaman zaman söyleriz; DELİDEN SİLAHI, CAHİLDEN KALEMİ ALACAKSIN, GEVEZELERİN DE DİLİNİ KÖKÜNDEN KOPARACAKSIN Kİ ; BARIŞ BEŞERİYETTEN RAZI OLSUN. Bütün bunlardan sonra, üç kuruşluk yoksul akıl, aklın da çok ötesindeki beyni dolu çakıl, ahkam kesiyorsa, onlardan uzak olanlar elbette ki Allah’a yakın olurlar. Çöplükte bittim, gül bittim diyen ağzın, beyni de ağzı da dili de çöplükten farksızdır. Zamanı gelmeden, konusu olmayan, ani, hissi, fevri ve önceden alınan kararların bundan böyle, bir şeyler anlatmaya çalışan dillerinin, zaten hükmü yoktur. KELİMELER, İNSANLARIN KULLANDIĞI EN GÜÇLÜ VE KESKİN KAPLARDIR. Şarlatan, şatraban, madrabaz, hokkabaz ve uslanmaz dillerin insanları ,bir çok insanı, huzur, güven ve mutluluktan uzaklaştırmıştır. Özetle bir insan frensiz, astarsız, perdesiz, konuşuyorsa, O AĞIZ VE DİL UZUN BİR ZAMAN SOĞAN, SARIMSAK GİBİ KOKACAKTIR. ÇÜNKÜ BÖYLE BİR DÜŞÜNCENİN BÖYLE BİR AĞZIN VE BÖYLE BİR DİLİN KADERİ KENDİSİNE GÖRE ÇİZİLMİŞTİR. Hemen şu noktayı da ilave edelim ve sözlerimizi tamamlayalım. BİZ DE BİLİYORUZ Kİ HERKESTE BİLİR Kİ İNSANOĞLU, EVVELA KENDİ AYIBIYLA MEŞGUL OLSAYDI BAŞKALARININ AYIPLARINI ARAMAYA ZATEN ZAMAN BULAMAZDI.