
Kemal Bilsel Sarısözen
kbsarisozen@boluekspres.com
Sayın Okurlar;
Tahsili ve terbiyesi ne olursa olsun, hayatlarında (gözüne sürmeye), ilaç olacak olacak kadar dahi tek bir eseri olmayanlar, her nasılsa, iş tenkit boyutlarına geldi mi mangalda kül bırakmaz oluyorlar. Sanki görevi, sadece tenkit yapmış olmak için yaratılmış. Dolayısıyla, BİR ESER ORTAYA ÇIKIYORSA, BUNUN HANGİ ŞARTLAR VE HANGİ ZORLUKLARLA ORTAYA ÇIKTIĞINI HERHALDE ONU YAPANLAR VE ONA EMEK VERENLER BİLİR. Bundan böyle tenkit, tenkit yapmak için yapılmaz. Konuşmak da sadece konuşmuş olmak için olmaz.
Sayın Okurlar;
İdrak edebilenler için, bu göklerin, yerlerin hepsi de bir anlamda sözdür. Yani, hafif bir sesi duyana (bağırmaya çağırmaya ne lüzum var?) Buradan hareketle diyoruz ki bir insanı tanımanın en güzel yolu, onu konuşturmaktır. Bunun için konuşmak bir sanattır. (SÖZ SÖYLEMEK MAKAMI MUSA’NIN, GÖRMEK MAKAMI İSE HZ. MUHAMMED’İNDİR.) Bu sözü Mevlana Celaaddini Rumi Hazretleri söylüyor. Nitekim, akıllı, görmesini bilen, anlayışlı insanlarla, muhabbet daima güzel olmuştur. SÖZ İNSANIN DEĞERİ KADAR SÖYLENİR. Aklı, ihtirası bir karış yukarıda olan arızalı bir kafaya, susmak zaten cevaptır. Özetle, Allah korusun, bir insanın aklı, fikri, gönlü, kalbi fesatlık ve hasetlikle bezenmişse, bu türden kimselere ağzınla kuş tutsan yaranamazsın. Öte yandan, emek vermeyen, alnı avucu terlemeyen, velhasıl aklen, fikren ve bedenen yorulmayan bir insanın muhabbeti muhabbet olmaktan çıkar, kişiye sadece eza ve cefa verir. Bunun içindir ki kültür, sanat, bilimsellik bunları benimseyen, bunları bilen, bunları yaşatan insanda olur. Molozla, altını aynı mehenge süren, aynı terazide tartan sarraf müsveddesinin aslında yaşarken yeri boştur. MUSİKİ DİNLEYENE, TERBİYE ALANA GÖREDİR. BİR GERÇEKTE, ÇALGIDA AKORDA GELMEYEN TELİ GERÇEK BİR MÜZİSYEN KIRAR. DOĞRUSU DA BUDUR. Bütün mesele, yüksek insanlığın, onuru, vakarı, haysiyeti içerisinde yaşayabilmektir. Birgün, hiç belli olmaz, bir Molla Kasım çıkar, adama ne yaptın diye sorar. Burada ana konu güzellikler diyarında iz bırakabiliyor muyuz? Lafla pilav pişseydi, deniz kadar yağ getirenin haddi hesabı olmazdı. Olgun başağın boynu eğiktir. Altın sarısıdır. Çünkü kelle doludur.






























Fuat Bayramoğlu
LİDERİ YENMEK, GALİBİYETLERİN EN GÜZELİ
Fatma Marmara
CUMHURİYETİMİZİN 100. YILI KUTLU OLSUN
Mehmet İşgörücü
YÜZÜNCÜ YILDA BOLU’DA TİYATRO
Ayşe KUDU
BİLİNÇALTIMIZIN TRAFİK HALİ
Duygu Güler
HOŞGELDİN ATAM
Hikmet Baydar
DÖVİZDE SON DURUM..
Tahir Semih Özçelik
VİZYON VE İNOVASYON
Rahmi Tamer Özçelik
PİŞMANLIK
Genc-i Nihan
GLOBALLEŞEN DÜNYADA NORMALLEŞEN TERİM ‘FAİZ’
Ekrem Çetinkaya
YATA YATA
Fevzi Saçlı
ÇÖPE ATILMA KORKUSU SARDI BENİ
Kemal Bilsel Sarısözen
MAKULU GÖREMEYEN DÜŞÜNCENİN,NE ÖNÜNDEN, NE DE ARKASINDAN GİDİLİR
Mehmet Korkusuz
KORKUSUZ YORUM
Fatma Kubilay
TÜRKMENLER’İ YALNIZ BIRAKMAYALIM….
M. Cengiz Poyraz
MİRAP MI, SAHNE Mİ? CÜBBE Mİ, KOSTÜM MÜ ?
Ebru Eyvazoğlu
AK PARTİ, CEMAAT VE BİZ
Dr.Ahsen SAÇLI
ENERJİDE TOPLUMSAL MALİYET
Murat Çelik
Bolu’nun şovmen vekilleri!