• resmi ilanlar
Kemal Bilsel Sarısözen [email protected]

ABDAL-APTAL

30.12.2011 21:11:07

 Sayın Okurlar;

Abdal kelimesi, sözlük anlamıyla, Arapça da çoğul bir kelimedir. Bu kelime, Türkçede tekil olarakta kullanılabilir. Anlamı: evliyalar, erenler, tarikat adamı gibi. Tersi olan aptal ise, bön insan anlamındadır. Bunları, çoğunlukla biliriz. Dünyamızda, abdal olmak pek kolay değil ama, aptal olmak çok kolaydır. Abdestsiz sofuya namaz dayanmazmış. Bilenler, erenler, zaten konuşurlar, öz konuşurlar ancak çoğu kez diyenler de bilmez. Bundan böyle, bilerek hareket edenler, bilerek konuşanlar, reklama ve sovmenliğe kalkmayanlar, asla aldanmamışlardır. BİLMEZSEK BİR İŞİN ASLINI, KOLAYINI, BUNDAN BÖYLE BERBAT EDERİZ ALAYINI. İşte dünyamız, işte insanlık alemi. Örneğin siyasetinde, ticaretinde, okumuşunda, okumamışında, abdallar, erenlerde her ne kadar varsa, bir o kadar da hatta ondan daha fazla kendini bilmeyen az mı? Bütün bunlar, bir zeka, hazmedilmiş bir kültür ve intikal meselesidir.

 Sayın Okurlar;

Gelelim apdala: bunlar hakkında da 13. Yy dan günümüze kadar, az kitap yazılmamıştır. Az laf edilmemiştir. Abdal aptala çatmazsa, kasnak boyuna geçmezmiş. İşte bundan dolayıdır ki, aptallar, abdalların ne umduğunu ister ne de bulduğunu. Bazen de, aptal, bir anlık dalgınlığı ile ata binince, her nasılsa kendisini bey sanırmış. Halkımızın deyimi ile aptal düğünden, çocuklarda oyunda usanmaz. Abdallar, çok zeki oldukları için, yağı fazla bulursa, borusunu da yağlarmış, gerisini de. Sözün bu güne kadar gelen en önemli cümlesi (ABDALA MALUM OLUR) DEYİMİDİR. Dedik ya; kültür hazmedilmemişse, bir parça cesareti kaldırıyor ama, eşeklik baki kalıyor. Hayatımızın her devresinde, görüyoruz, okuyoruz, yaşıyoruz ve düşünüyoruz. Örneğin; okumuş bir şeyler öğrenmiş, bu arada ense, kulak, kola, kravatta yerinde ama gel gör ki, kafa aynı hamam aynı tas misali. Zaten hayatımızda başımıza ne geliyorsa, aklımızın bir karış yukarısındaki ihtirastan. Zaman zaman da hatıra vetva verilirse, allah aşkına vahim olaylar biter mi? Benim bildiğim kadarıyla, az bilinsin, fakat öz bilinsin. Geçen yazımda da ifade etmiştim; yüz tane ok attım, yüzüde boşa gitti, neye yaradı? Bir tane atsak da, on ikiden vursak daha iyi değil mi? Eşeğinde sırtına yüz tane kitap koysak, o kafayla, o gözüyle, o kulağıyla ve o beyni ile bunun ot mu, çöp mü, saman mı yoksa kitap mı olduğunu ne bilecek? İşte benim bildiğim düşünen insanın özelliği, burdan başlıyor. Az bilelim ama doğru bilelim. Özentiye, gerilmeye, kasılmaya, yükseklerden uçmaya ne gerek var?

İlk yorum yapan siz olun!
 1250 karakter yazabilirsiniz

Yazarın son yazıları

Yazarın TÜM YAZILARI

Tabaklar Mah. Cumhuriyet Cad. İnci İş Merkezi No: 32 / 32 Bolu   Tel:   Faks: