• resmi ilanlar
Kemal Bilsel Sarısözen [email protected]

BON JOVİ VE MERAKLILARI

11.07.2011 00:28:38

Sayın okurlar;

Sayın müzik severler;

Bu gün köşemden, müzik konusuna değineceğim ve özellikle bazı müziklerin sadece ve sadece özentileri içerisindeki şekilci, şovmen ve çılgınlaşan topluluklarından bahisle görüşlerimi açıklayacağım. Gelelim sadete.

 

Konuşma lisanımızda, kelimelerle anlatamadığımız duygu ve düşüncelerimizi, tertipli ve düzenli seslerle başka ruhlara ve gönüllere aksettirme sanatına müzik diyoruz. Yani müziği gürültüden ayıran tek unsur tertipli, düzenli, anlamlı ve duygulu sesler olmasıdır. Ben de biliyorum ve inanıyorum ki sesler, zevkler ve renkler tartışılmaz.

 

Sayın okurlar;

Geçenlerde İstanbul’a dünyaca meşhur dedikleri (Bon Jovi) konser topluluğu geldi ve RİCHE SAMBORA-TİCO TORRES ve DAVİD BRYAN eşlik ettiler. Bu müzik topluluğunu, asgari 35 bin kişi izledi. Bütün bunlar meraktır, zevktir, görüştür ve her şeyden evvel bir beğeni meselesidir. Ben bunların niçinini ve nedenini tartışmam. Ancak, 35 bin kişinin, en az 30 bin kişisi, bu ülkenin insanı ve çoğunluğu da genç. Özetle, büyük bir kesim Türk vatandaşı. Bunları geçelim.

 

Türk musikimizin dünya çapındaki müzisyenlerinden rahmetli Dede Efendi, Hacı Arif Bey, Hüseyin Saadettin Arel, Saadettin Kaynak, Gazelhanlar, Hafız Burhan, Beşiktaşlı Kemal, Musa Süreyya Bey ve günümüzün daha birçok büyük müzisyenleri, aynı alanda koro ve solo sanatçılarıyla bir konser verseydi bu topluluğu acaba yüzde kaçı gelirdi? Sayın okurlar, olay nedir biliyor musunuz? (ancak bu benim fikrim) Herkesi tenzih ederek ifade edeyim ki, genelde şekille, şovmenlikle, sadece, batılı olmak için batılı görünmek, bundan böyle genç ve çılgın müziklere aşarı bir şekilde bağlanmak, hoplamak, zıplamak, kendinden geçercesine meseleyi ULUSLAR SOSYETESİNDEN GÖRÜNMENİN ötesinde bir başka şey yaratmaz. Müziğin dört kuralı vardır. Buna Fransızca apresiyasyon denilir. Bunlar, çalmak, dinlemek, eser meydana getirmek ve söylemektir. Pek tabii bunların hepsi, bir insanda bulunmayabilir. Dolayısıyla müziği bilmek ayrı şey, zevk almak ayrı şey, şekil ve özenti daha başka şeylerdir. Bundan böyle, bir meselenin özüne girerken nerede ve ne yaptığımızı da bilmemiz gerekir. Sadece şekil, sadece hoplayıp zıplamak, zaman kaybından başka bir işe yaramaz. Buradan geçelim Türk Musikisine. Bizim müziğimiz saraydan gelen bir müziktir ve makamsaldır Türk Halk müziğine gelince, bu da halkın kültürüdür. Şimdi bir kitle kalkıyor DÜNYA MÜZİĞİNİN RENGİNİ DEĞİŞTİRECEK KADAR ENGİN VE ZENGİN MUSİKİMİZİ BİR KENARA BIRAKIYOR, BURADAN HAREKETLE, ÇIGIN MÜZİKLERE EĞİLEREK ULUSLAR SOSYETESİNDE GÖRÜNMENİN ŞARTLATANLIĞINI YAPIYOR.

 

Sayın okurlar;

Batının toplam on iki sesi vardır. İki ile çarparsak yirmi dört eder. Türk musikisinde, sol anahtarına göre 29 ses vardır. 9 komayla çarparsak 261 ses eder. Bunun içindir ki batının birçok çalgısında ve eserlerinde Türk Musikisinin makamsal ve komalı eserlerini çalmak mümkün olmaz. Çünkü, çalgılarında o sesler yok zaten. Her ne suretle olursa olsun, dünya milletlerinin kültürünü, sanatının rengini değiştirecek kadar, engin ve zengin olan Türk Musikisini öğrenmeyi bırakın, bu musikiyi benimsemeyen ve kendini Türk kabul eden bir kafa, her kim olursa olsun şekilden, şovmenlikten, şarlatanlıktan başka ortaya ne koyabilir? Kendisini, tarihini, ecdadını, kültürünü, musiki gibi bir sanatını tanımayan, bilmeyen ve bunları kendisinden uzak tutan bir kafadan uzak olanlar, her halde Allah’a daha yakın olurlar. Biz hiç kimsenin zevkine müdahil durumda kimse değiliz ama Cenab-ı Hak bilmediğini bilmeyen zavallılardan hem kel, hem de fodul olanlardan, doğruları bilenleri ve inananları uzak tutsun. Bir insan ki tarihini, ecdadını, kültürünü, sanatını, musikisini sevmiyor, koruyamıyor ve bilmiyorsa, o insan zaten kendisini nereden bilecek? Dolayısıyla, KENDİSİNİ BİLMEYEN YARATANINI NEREDEN BİLİR? Bir işe gönül verilir, sevilir, saygı gösterilir ama ölçülerini de bilmek gerekir. Fazla artistik görüntülerde olmak bazen insanı palyaço yapar. Büyüklerimiz AĞIR OL BATMAN GEL demişler. Bundan dolayı, ağır yongaları yel kaldırmaz. Sevmek, saymak, gönül vermek aklı selimle olur. Yani uydurukça ve yelperik düşüncelerle bir yere varılmaz. El adama akıl veriyor ama gel gör ki ekmek vermiyor. Yine de herkes aklıyla bin yaşasın. Artırmayalım burada kalsın…

İlk yorum yapan siz olun!
 1250 karakter yazabilirsiniz

Yazarın son yazıları

Yazarın TÜM YAZILARI

Tabaklar Mah. Cumhuriyet Cad. İnci İş Merkezi No: 32 / 32 Bolu   Tel:   Faks: