BİRİNCİ HAKARETİ KABUL ETMEK
05.11.2010 00:40:20
(İKİNCİYE
DAVETİYE ÇIKARIR)
Sayın
okurlar;
İnsanoğlu, aklen, bedenen,
ruhen, fen fen, çeşit çeşittir. Doğuştan başlarsak, bazıları sakin,
bazıları zeki, bazıları da çok hoşgörülü ve dinlemede kalmayı
severler. Bir kısım insanlar da, hiç tepki göstermez, ne beyanlarıyla
ne de vücut diliyle fiili bir durum sergilerler. Konusunda, büyük
veya küçük tehlikeler görüldüğü halde, (gelen ağam, giden paşam)
derler. Bilinmelidir ki, bazen haddinden fazla susmak veya çok
sabırlı olmaktan da (Susma da, sabır da çatlamıştır) İşte buradan
hareketle, diyorum ki, birinci hakareti kabul etmek ikinciye davetiye
çıkaracaktır. Ana konumuz da bu. Yerinde ve zamanı geldikçe, taşı
gediğine koymadıkça ve bu hakaretlere GEÇ GEÇ BAKALIM, HER ŞEY OLUR
dedikçe, şartlar, karşı tarafı daha da fazla hırçınlaştıracaktır.
Konular, her ne kadar hukukun içerisinde halledilse de, bilinmelidir
ki, söz insana aittir ve söz ağızdan çıkar. Bundan dolayı, teşbihte
hata olmazsa (Ben, eşek olduktan sonra, sırtıma binen çok olacaktır.?
Sayın
okurlar;
Kötü yaraya, kötü mehlem
ilaçtır, yol kesene ses çıkarmaz, bir de eline sopa verirsen, o sopa
çok mazlumun kafasında patlar. FAİLİ BİLMEYEN, ELBETTE Kİ CAHİLDİR.
Gözlerde, kulaklarda, gaflet pamuğu var olduğu müddetçe, bilinmelidir
ki, sahranın tüm kumları inci olsa, bunların hepsi de o kişiye moloz
gibi görünür. Yamuk, eğri, doğruyu söylemeyen gönüllerde
tartılanların işleri eksik, akılları da şaşkın olurmuş. Kafasında
müşahede yapamayan, göremeyen, teşhisi yanlış, özetle anadan doğma
bir sağıra kulağının dibinde zurna çalmanın ne anlamı var? İnsanda
iki unsur vardır: Ya ister, ya istemez. Bunun ortası yoktur. Ancak;
karşıdaki şerse, şeytansa velhasıl kötü niyetli ve çirkin biriyse, bu
dil törpülenmezse, bir gün gelir, ileride telafisi mümkün olmayan
zehirler kusar. ÖKÜZÜ BOYNUZUNDAN, İNSANI SÖZÜNDEN TUTARLAR.
TİLKİNİN, SANSARIN, ÇAKALIN KAFASINI TAVUKLARI, CİVCİVLERİ YEMEDEN
EVVEL KESMEK GEREKİR. AKSİ HALDE, ZARAR TELAFİ EDİLMEZ.