İNATLAŞMA
NEDEN
03.02.2010 00:53:25
Sayın
okurlar;
Yıllardır, siyasi hayatımızda,
iktidar ve muhalefet, her nasıl oluyorsa, azda olsa bir uzlaşma
zemini bulamıyor. Aslında isabetli bir uzlaşma, kendilerinin selameti
için ne kadar güzel olursa, ülke bütünlüğü açısından da olumlu
sonuçlar yaratır. Fazla inatlaşma, fazla zıtlık dolayısıyla, fikri
sabitede ısrar etmek, bugüne kadar kimseye bir fayda getirmemiştir.
Unutmayalım ki, aklın yolu birdir. Beşer şaşar, bu bir gerçektir.
Ancak doğruyu bulmak, güzeli aramak da insanoğlunun iradesi haricinde
değildir. Günümüzde, birçok huzursuzluğun nedeni, körü körüne
inatlaşmanın sonucudur. Köşemden, zaman zaman yazmışımdır. Bir
meselenin özünü bulabilmek için, açığa kavuşturabilmek için, fazla
mektep ve medrese bitirmeye de gerek yoktur. Bazı konular açık ve
seçik olarak görülebilir.
Sayın
okurlar,
Türk halk
edebiyatında(tecahül-ü arifane) diye bir sanat vardır. Bu, bildiği
halde, bilmemezlikten gelmek demektir. Asıl gerçek, bildiğini,
inandığını hiçbir etki ve tepkide kalmadan ortaya koyabilmektir. Tıp
dünyasında, tıp doktorlarının bir güzel sözü vardır. ( teşhisten
tedaviye gidilir) derler. Nitekim iyi bir tabip hastasını nazlamaz,
yaptığı ciddi teşhis ile bir an evvel hastanın tedavisine çalışır. Bu
hareket tarzı, o hastanın sağlık ve selameti bakımındandır.
Sayın
okurlar,
Bir insan, inandığı, doğru
gördüğü, doğru bulduğu konularda, hatıra fetva vermez. Çünkü doğru er
geç ortaya çıkar, neticede bütün eğrileri siler ve süpürür. Önemli
olan mesele yaptığımız işlemin doğruluğuna, doğruluk derecesine
inanmaktır. Dünyada hiçbir insan (yalanla, dolanla, hatıra fetva
vermeyle veya bazılarına yaranmakla bir yere varamamıştır) Bütün
bunları bir tarafa bırakalım. Yarın ilahi adalet, tecelli ettiği
zaman ne olacak? Onun için, bir yazarımızın şu sözü çok önemlidir.
(MASUMUN, İKİ DUDAĞINI SÖYELEYİN GÜLSÜN. ZALİMİN NASIL OLSA DİŞİ
SÖKÜLECEKTİR.) İşte bunun için, dünyada adaletin çok tarifi
yapılmıştır ama, (ZALİME ZULÜM ADALETİN TA KENDİSİDİR) cümlesini de
gözden ırak tutmamak lazımdır. Hayatta her zaman görülmüştür,
doğrular hiçbir zaman hüsrana uğramamıştır, yıkılmamıştır. Halkımız
arasında, (hatıra fetva verilmez) sözü de bunu çok güzel simgeler.
Konular nereden değerlendirilirse değerlendirilsin, insan aklı, insan
mantığı, bir yerde gerçeği arar, gerçeği
bulur.
Koşan elbet varır, düşen
kalkar
Kara taştan su damla damla
akar
Birikir sonunda bir gümüş göl
olur
Arayan hakkı en sonunda
bulur.
Unutmayalım ki, kalbi
muzdarip bir masumun ahı, yıkılmaz denilen kaleyi yıkar. Bu bakımdan
önemli olan hak ve hukukun yanından ayrılmamaktır. Bir insan,
yüreğine ve gönlüne Allah?ın kalesini kurarsa, işte bunu kimse
yıkamaz. Yani Ahmet?in Mehmet?in kaldırdığını bir gün yere vururlar,
ama Cenab-ı Hakkın kaldırdığını kimse yere vuramaz.