BEKLEYELİM GÖRELİM
12.08.2009 00:13:25
Sayın
Okurlar;
Türkiye de, gün geçmiyor ki,
gündemler değişmesin. Bu arada, bazı güzellikleri görmekle beraber,
nahoş olayların da, ardı arkası kesilmiyor. Örneğin; Ergenekon, kâğıt
parçası, Münevver Karabulut cinayeti, Ekonomi, Kıbrıs konuları,
trafik derken, neticede gitti geldi, iş, Kürt açılımına kadar
dayandı. Burada önemli olan Kürt meselesinden ziyade, yol haritası
diye, düşünülen ve terörist elebaşı Abdullah Öcalan?ında zaman zaman
bundan böyle gündeme getirilmesi konusudur. Bakalım, bu işlerin
sonucu nereye kadar gidecek. Hayırlısını isteyelim, hayırlısını da
dileyelim.
Sayın
Okurlar;
Biz bunları şimdilik bir tarafa
bırakalım. Gelelim bu tür konulardaki diğer genel düşüncelerimize ve
yorumlarımıza.
Kişi, Refikinden azar.
Her gafil baş, düşmana yaraşır, nitekim gafil başlar daima
terkidedir. Düşünmek, görmek, konuşmak, insanoğlunun işidir. Önümüzde
pamuk yığını varken, kalkıp da kafamızı demir yığınına koymanın bir
anlamı var mı? Akıllarını, bu dünyada, zehir zemberek gören birçok
gafil, her kim olursa olsun, düştükleri gaflette hem yalnız
kalacaklar, hem de perişan olacaklardır. Bu işler böyledir, çünkü
aklın yolu birdir. Gafil kuşun avcısı çok olduğu gibi, gafile kelam
da, nafile kelamla biter.
Sayın
Okurlar;
Yaşantımız da, en küçük bir
olaydan, en büyük ve en ciddi olaylara kadar ?muhatap? kelimesi
güncelliğini devamlı korumuştur. Genelde, bu soruya cevap verdikten
sonra masaya oturulur, müzakereler de böyle başlar. İnsan hayatında,
her kim ki, mazisi karanlık insanları, muhatap almışsa gerçeği ve
doğruyu bulamamıştır. Halkımız arasında, küçük bir darbı mesel de
olsa ? bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim? sözü
hoştur. Dost ararsan, dostunun dostunu, düşmanın da düşmanını bulmak
gerek. Âşık Sümmani dost konusunda şöyle diyor.
Fırsatını bulsa, ipini
çeker,
En iyi dostundan, sakın sen
seni.
Düşman, düşmanına nerede ve ne
zaman rahmet okumuştur? Var mı böyle bir şey. Yine bilinmelidir ki,
nifakçı insan, dostluğun her zaman düşmanıdır. Buradan hareketle,
akıllı insanlar, arkada tutulamayacağı gibi, akılsızda kılavuz
yapılmaz.( BULDUM BİLEMEDİM, BİLDİM BULAMADIM DERSEK O KAFAYI
DEĞİŞTİRMEK VEYA SATMAK GEREKİR.) Huy canın altındadır. Huylu
huyundan, dünya kurulduğundan beri vazgeçmemiştir. Bunun için,
bulanığı bırak, duruyu al derler. Bu konuda da ( Taliki Zade Mehmet)
şöyle söylüyor.
Al ele, cam-ı sefayı,
kahve fincan gider
Bu mesel meşhurdur,
(huz ma sefa, dâmâ keder)
Yani bulanığı,
bırak duruyu al.
Sayın
Okurlar;
Hüküm galibindir. Her hüner,
sahibini aziz eder ve akıllının, hünerli olanların kadrini, yine
akıllılar ve hüner ehli olanlar bilir. Zulüm ile, abat olanların
koluna girilirse, akıbetinin berbat olacağı da bir gerçektir. Allah
korusun. Zalimin, hainin düşüncesi ney ki, konuşması ne olacak.
Günahkârlar, yeminlerini ve sözlerini kesinlikle bozarlar ama,
doğruların yemin etmeye ihtiyacı olmadığı gibi DOĞRULUK ZATEN ONLARIN
ADETİDİR. Bir insan hayatında ve hizmet alanlarında, örneğin;
ustasından, hocasından, üstadından uzaklaşırsa bir gün gelir evinden,
barkından da olur. İşte, bu nedenle, aşağılık kişilerin balından,
padişahların tokadı daha iyidir. İkbali ile, senide, beni de, onu da
makbul eder.
KELÂMINDAN MALÜM OLUR,
KİŞİNİN KENDİ MİKTARI.