KOLBASTI (KARADENİZ)
20.03.2009 00:34:27
Sayın
Okurlar;
Son zamanlarda ?Kolbastı olarak
ifade edilen halk müziği, bazı gençlerin sözlü musikisinde ve
oyunlarında sıkça görülmeye
başlandı.
Dinlediğim, gördüğüm
kadarıyla, bu halk ezgisine isabetsiz müzik ilaveleri yapılmış ve
oyunlarında da aynı şeyler görülmüştür. Benim bildiğim kadarıyla
kolbastı adıyla geçen bu güzel ezgi, Türk halk müziğimizin nefis
örneklerinden biridir. Ben oyunlarını gördüğüm ve dinlediğim ezgiye
bağlı kalarak bunun notlarını aşağıda veriyorum.
REPERTUAR SIRA NUMARASI: 193
TRT
EZGİ ADI: YAYLANIN
ÇİMENİNE
YÖRESİ:
TRABZON
KAYNAK KİŞİ: NEJAT
BUHARA
DERLEYEN: NEJAT
BUHARA
NOTALAYAN: NEJAT
BUHARA
Repertuar sıra numarasına
bakılırsa, ezgi çok eski yıllarda alınmış. Bugünkü kolbastıyı oynayan
gençlere baktım, bunların oynadığı müzik, yukarıda özelliklerini
belli ettiğim ?Yaylanın Çimenine? adlı müzik. Bu müzik, bugün,
televizyonlardan seyrettiğim gençler tarafından, her nasılsa
sözlerinden ve oyunlarından saptırılmış. Yani bildiğim kadarıyla ne
olduğu belirsiz, asılsız bazı müzikler ve sözler ilave edilmiştir.
(Bir dahaki yazımda bu ezginin taranmış biçimde sözlerini ve notasını
vereceğim.)
Sayın
okurlar;
Ben, milletin akıl hocası
değilim. Herkes aklıyla bin yaşasın. Ancak her ne surette olursa
olsun, nasıl bir konu ele alınırsa alınsın, bir şeyin aslı varken
suretleriyle uğraşmak, akıllı bir adamın yapacağı iş değildir. Öte
yandan, bir grup genç, bu ezgiyi istediği gibi oynamış. Şimdi, benim
kalkıp da, bu topluluğa karşı, konunun özüne binaen, söz söylemem
gerekmez. Bunlar ne yaparsa yapsın, beni ilgilendirmez. BENİ
İLGİLENDİREN KONU, GERÇEKLERİ BİLDİĞİM VE İNANDIĞIM KADARIYLA ORTAYA
KOYMAKTIR.
Sayın
Okurlar;
Türk halk müziği, ?TÜRK
HALKININ, ASIRLARCA KENDİ BAĞRINDAN, KENDİ ÖZÜNDEN GELEN
YAŞANTILARININ, SESİDİR, SAZIDIR, SÖZÜDÜR. Âşıklarımız, bu ezgileri
ortaya getirirken, oyunlarını kurarken ve bu halk kültürünü bizlere
yansıtırken, herhalde bunları istediğiniz gibi çalar, istediğiniz
gibi söyler, istediğiniz gibi oynarsınız demediler. Bende dâhil olmak
üzere, kültür ve sanat hayatımıza girmiş kaynakları, özellikleri ve
resmiyeti tescil edilmiş gerçekleri, hiç kimsenin kırmaya, bozmaya,
felç etmeye hakkı yoktur. Çağın gereklerine, medeniyetin
getirdiklerine uymak ayrı şey, aklımıza geldiği gibi alelusul hareket
etmek farklı farklı şeylerdir. Benim bildiğim kadarıyla, türkü türkü
gibi, şarkı şarkı gibi söylenir. Bir yenilik getirmek istiyorsak
onunda neye göre değiştirildiğini görelim, aslına bakalım, notaları
da nasıl yer almış, BİLİMSELLİĞİNDEN ANLAYALIM. Öyle, ?atı gör aksa,
suyu gör susa? düşüncesiyle bir yere varılamaz. Örneğin Horon,
Karadeniz Bölgemizin bir oyun türüdür. Bu kelime HORON, HORAN, FORON,
FORAN, ORAN, HERON, HORUN, HORAM, KORAM, KORUN gibi değişikliklere
uğramış, neticede Horon kelimesinde kara kılmıştır. Kaldı ki
Horonlarda oynanırken özel tekerlemeler ve uyarma konuşmaları vardır.
Örneğin ?ha uşak ha, dik oyna, şaşma, tattum, ala aşağı, üç yap, çık
sağa, yaylan, dikkat et, helü heli? gibi yerleşmiş sözcüklerin dahi
bir harfini değiştirmek, kimsenin tekelinde değildir. Herkes
bildiğini yapsın ama biraz da ne yaptığının farkında olsun. ?Sonra,
bir Molla Kasım çıkar, bunların hesabını yapanlardan tek tek sorar.?
Tekrar ediyorum, bir şeyin aslı varken, aslıyla meşgul olunur. Yine
unutulmasın ki, bilenlerin, ustaların üst tarafından dükkân tutulmaz.
Bu işlerin, Ahmet?i, Ali?si, Hasan?ı ve seni beni de olmaz.