SİYASET VE ÜSLUP
26.09.2008 00:42:20
Siyasi hayatımızda birçok insan, birçok
konuda açıklamalarda bulunmuşlardır. Dikkat edilirse, bunlardan bir
kısmı siyasi terbiyeyi ve üslubu, yüksek insanlığın, devlet ciddiyeti
içerisinde kullanırken, bazıları üsluplarını çok aşmışlardır. Söz
ağızdan çıkar ve bir yerde kişinin ne olduğunu simgeler. Hani halk
arasında da bir söz vardır.’’Bana arkadaşını söyle sana
kim olduğunu söyleyim.’’
gibi.
Her insan hayatında yücelikle
şeref kazanır. Bu yüceliğin içerisinde asalet, nezaket, saygınlık,
olgunluk, tevazu, hoşgörü ve de tecrübeler önemli yer işgal
eder.
Bir yerde, duvar çiviye şöyle
diyor: ’’beni neden deliyorsun, neden
incitiyorsun’’ diyor. Çivide ona hitaben
’’beni, çakana bak’’ diye cevap veriyor. Bu
günlerde, iktidar kanadı, muhalefet kanadı ve halkta çok düşünceli
aynı zamanda hırslı. Aslında görevini halisane duygular içerisinde ve
mevzuatlara uygun olarak yapmayan insanın, vicdan yarasına ne
mazeretlerin çaresi ne de ilaçların şifası bir şey getirmez. Buradan
hareketle bilinmelidir ki, her ağaç kendi meyvasını verecektir. Bir
insan kalkıpta, kuş burnundan gül toplayamaz. Her işin, her konunun,
her konuşmanın ayrı bir yeri, ayrı bir güzelliği vardır. (DÖVÜŞMEM
AYRIDIR, DÖVÜŞEMEM AYRIDIR).Yani, sapla samanı birbirine katmayalım.
Taş gibi gönüller, beton gibi kafalar güzel kalpleri kırarken, toprak
gibi mütevazi olanların üstünde güller bitiyor. Keskin kılıç, işte
bunun için yumuşak ipeği kesmez. Ani söz, yani düşünmeden edilen her
laf, mutlaka bir yanlışlığa girecektir. Bu halde, canı, ileride
doğruluktan ayıracaktır. İnsanların yaşantılarında elbette ki bazı
ufak tefek yanlışlar olacaktır. Ancak makamlar, ünvanlar yaş
ilerledikçe hata paylarının azalması da en tabi bir olaydır. Bu
makamlar, bu koltuklar, bu masalar ve bu odalar hangi yetkilerle
donatılsa donatılsın, kişiye, istediği gibi konuşma hakkı veriyor
anlamına gelmez. İşte burada karşımıza çıkan en önemli olay, insanın
görevindeki asaleti ÖTE YANDAN DEVLET TERBİYESİ VE DEVLET
CİDDİYETİDİR.
Sayın
Okurlar;
Söz gümüşse sukut altındır.
Örneğin, davulun sesinden tilkiler çok korkar ama akıllı kişi onu
öyle bir döver ki, deme gitsin. Suyun, susuzu kandırması gibi, doğru
ve güzel sözde kalbe daima temizlik
getirir.
Mevlana hazretleri bir şiirinde
söyle diyor:
Nice insanlar gördük,
üstlerinde elbise yok
Nice elbiseler
gördük, içinde insanlar yok.
Ululanmak,
büyüklenmek zehirdir. Beynine, kibir içerisinde çok söz yerleşince ve
kim seni kırarsa onu ezeli düşman sayarsın. Birisi düşünceye aykırı
söz söylerse, ona da kinlenirsin. Yine bilinmelidir ki, güzel sözden
ne kadar gönüller hoşnut olursa, iyi ağaçtan da talihli dallar
çıkar. Bunun en iyi yollarından biriside, manasız lafazanların
yanında kitap gibi sessiz
olmaktır.
Geçen yazılarımda da ifade
etmiştim. Bir şeyin aslı varsa, mana ifade ediyorsa gök kıbbede
çınlayacaktır. Aslı astarı yoksa, hem söz, hem de sözün sahibi rezil
olup gidecektir. Kalbi ve sözleri bir olmayan insanlar, dilsizden
farksızdır. Lafın özüne, anlamına bakılır. İfade ettiği şey nedir?
Lafın cahil, cühela olanlarında, merhamet ve lütufta yoktur. Öte
yandan, köpeğin dudağı denize değdi diye, denizinde kirlenmesi söz
konusu olamaz. Söz söylemek için, önce duymak, dinlemek gerekir. Boş
lafların hiddete kapılarak söylenen her sözün sahibi yalnız kendine
kötülük etmez, bütün çevreye ateş saçar. Şu gökyüzü, edebi yüzünden
ışıklarla fevkalade bir hale gelmiştir. Meleklerde edepleri yüzünden
suçtan arınmış, temiz olmuşlardır. Ne diyelim ’’taşa çivi
çakılmaz, hased öğüt dinlemez, fesadı yüz yıl kaynatsan bir zerresi
eksilmez. Bin değil, yüzbin baharda görse taş yeşermez.’’
Adam okumuyor bakıyorsa, uyuduğunu düşünce zannediyorsa, şaşı gibi,
biri iki görüyorsa ve illa da benim diyorsa bunlardan uzak olanlar
Allah’a yakın olurlar. İnsanın en önemli taraflarından biride
kendisine yakışan konuşmayı yapmasıdır. Bu ağız bu dil, yumruklanmak
için yaratılmamıştır.