• resmi ilanlar
Rahmi Tamer Özçelik [email protected]

BOLU’DA NELER OLUYOR?

22.06.2016 00:00:02

Geçen hafta Bolu’muza yakışmayan bir olay meydana geldi.

Yıllardır yaşanmayan bir durumu yaşadık ve izledik birlikte.

Bir devlet memuru asli görevlerini unutup, üzerine vazife olmayan konularda açıklama yaptı. Normal olarak ta bu durum Bolu’dan olduğu kadar tüm Türkiye’den tepki aldı.

Öncelikle bu açıklamayı yapan devlet memuru beyefendiye birkaç kelime söylemek isterim.

Onuncu Yıl Marşı’ndan hoşlanırsınız hoşlanmazsınız o sizin bileceğiniz iş. Ancak ülkemizin en temel kurumlarından birisinin Bolu’daki üst düzey yöneticiliğine layık görülmüşseniz sahip olacağınız sorumlulukların bilincine varmalısınız.

Bu makama layık görüldüyseniz eğer, Türkiye Cumhuriyeti’nin mevzuatına hâkimsiniz ve mevzuata göre hareket ediyorsunuzdur. Ancak yaptığınız açıklama sanırım bunun tam aksini söylüyor.

T.C.’nin 1982 yılında %92 gibi ezici bir halk çoğunluğu ile kabul edilen Anayasası’nın Cumhuriyet’in nitelikleri başlıklı ikinci maddesinde; “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.” denilmektedir.

Diğer taraftan Milli Eğitim Bakanlığı Milli Eğitim Müdürlükleri Yönetmeliğinde, Milli Eğitim Müdürlerinin görevleri sayılırken şu iki madde dikkat çekmektedir:

“1) Kanun, tüzük, yönetmelik, yönerge, program, genelge ve emirlerle tespit edilen eği­tim amaçlarının okul ve kurumlarda gerçekleştirilmesini sağlamak,

2) Görev alanındaki okul ve kurumlarda eğitim faaliyetlerinin Atatürk ilke ve inkılâp­ları doğrultusunda yürütülmesini takip etmek, okul ve kurumlar ile öğrencilerin her türlü bölücü, yıkıcı ve zararlı etkilerden korunmasını sağlayıcı tedbirler almak.”

Bunlardan da anlaşılacağı üzere sizin asli göreviniz, mevzuata uygun çalışmak ve toplumun huzurunu, milli dayanışma ve adaleti bozmayacak şekilde, sevseniz de sevmeseniz de eğitimin Atatürk ilke ve inkılâpları doğrultusunda yürütülmesini sağlamak.

Ne yazık ki sayın müdür, siz devlet memuru olarak yaptığınız açıklama ile Anayasa’nın 2 nci maddesinin tam aksine toplumdaki huzurun ve dayanışmanın bozulmasına sebep oldunuz.

Diğer bir sözümüzde Sayın Vali’ye. Sayın Baruş; Bolu polisinin biber gazlı müdahalesi için “emniyet güçleri önceden izin alınmamış bir eyleme defalarca uyararak müdahale etti. Emniyet güçlerinin müdahalesi kanunlar çerçevesindedir” demiş…

Evet, doğru söylemiş. Mevzuata göre önceden Valilikten izin alınmadan yapılan her gösteri ve eylem kanunsuzdur.

 Peki, o zaman bizde soralım. Sayın Vali Bey, bir memur olarak (bakın bir vatandaş olarak demiyorum) Milli Eğitim Müdürünün açıklamaları mevzuata uygun mu?

Bir sözümüz de Emniyet Müdürüne olsun. Her ne kadar yapılan organizasyon izinsiz de olsa Kalabalık Yönetimi oldukça hassas bir konudur ve güvenlik güçlerinin zor kullanımı iki ucu pis bir değneğe benzer. Neresini çevirirseniz çevirin bir taraftan pislik bulaşır.

Ama bunu engelleyebilmek tecrübe ve yöneticilikle alakalı bir husustur. Kontrolü kaybederseniz güç kullanmak kaçınılmaz olur. Ve astlarınız ne sizi dinler, ne de sıralı amirlerini.

Umarım bu durum, yıllardır asayişi düzgün bir şehir olan Bolu’ da ki ilk Emniyet Müdürlüğünüz görevi için değerli bir tecrübe olur.

Bilindik bir hikâye vardır… Bir arkadaşım paylaşınca hatırladım…

Muaviye, Ali ve deve hikâyesi

Bir gün Hz. Ali'nin taraftarlarının yoğun olduğu Küfe'den, bir Arap, devesiyle Şam'a gelmiş. Şam sokaklarında dolaşırken biri ona yanaşmış:
- Ver o dişi deveyi bana! Demiş. Tartışma büyümüş, Küfe'den gelen adam, "Bu deve benimdir, üstelik dişi değil, erkektir" diye itiraz etmişse de anlaşamamışlar. Konu Muaviye'ye yansımış.
Halk meydanda toplanmış... Muaviye, Küfe'den gelenle Şam'da deveye sahip çıkan yerliyi dinledikten sonra, kararını açıklamış:
- Bu dişi deve Şamlınındır!
Sonra toplananlara dönmüş ve sormuş:
- Ey cemaat, bu dişi deve kimindir?
Cemaat hep birlikte bağırmış:
- Şamlınındır!
Küfeli şaşkın bir vaziyette devesinin ardından bakakalırken, Muaviye onu yanına çağırmış:
- Ey Küfeli, dinle! Sen de ben de biliyoruz ki, bu deve senindir ve dişi değil, erkektir. Ama sen Küfe'ye dönünce gördüklerini Ali'ye anlat ve de ki: "Ey Ali, Muaviye'nin, dişi deveyi erkekten ayırt edemeyen, o ne derse evet diyen 10 bin adamı var! Ayağını denk al!"

Aslında hikâyenin bu kadar olmadığı, devamında Muaviye’nin, Kûfe'liye çok daha kaliteli bir deve hediye ettiği, böylece ihtilafın bütün taraflarını memnun ederek doğabilecek tatsız olayları baştan engellemiş olduğu söylenir.

Ancak farklı bir şekilde yorumlandığında ise ortaya başka bir mesaj çıkıyor. Muaviye: "Artık peygamber zamanındaki olgun insanlar yok, meydan böyle vahşi insanlara kaldı, bunları eski sistemle idare etmek mümkün değildir, bunlar ancak güç kullanan bir hükümdarın dilinden anlar." Demek istiyor. Böylece de zımmen o hükümdarın kendisi olduğunu hissettiriyor.

Ne yazı ki eğitimsiz toplumlarda, adaleti kendisine göre yorumlayand böyle yöneticiler her zaman olacaktır.

İlk yorum yapan siz olun!
 1250 karakter yazabilirsiniz

Yazarın son yazıları

Yazarın TÜM YAZILARI

Tabaklar Mah. Cumhuriyet Cad. İnci İş Merkezi No: 32 / 32 Bolu   Tel:   Faks: