Haber ekibimizden Şule Piri ve C.Kutay Aykan, yeni adli yılın açılmasıyla birlikte, Bolu Adliyesini ziyaret ettiler. Bu kez amaç asayiş haberlerinin peşinden koşmak değil, Adliyemizde görev yapan Hâkim ve Savcılarımızın bilinmeyen yönlerini Bolu halkıyla paylaşmaktı. Dış görünümü ve mimarisinin aksine, sıcak ve samimi insanlardan oluşan Bolu Adliyesinde görev yapan Hâkim ve Savcıların sanatçı kişiliklerini araştıran ekibimiz, ilk olarak Bolu Adliyesi Ağır Ceza Hâkimi Yusuf Zabun ile görüştü. Küçük yaşlardan itibaren şiirle uğraşan Hâkim Zabun’a bu kez kanunları değil şiir ve edebiyatı sorduk.
İlk şiirlerimi arkadaşlarımın sevgililerine yazdım
Şiire Lise yıllarında başladığını belirten Yusuf Zabun; “Şiir konusu ayrı bir dünya görüşüdür. Yani perspektif diyelim. Ayrı bir okyanus diyelim. Şiiri tanımlamak çok zordur. Veya çeşitlidir diyelim. Bazı şairler, şiiri yazamadığı mısralar olarak tanımlar bazıları ise şairin kaleminin ucunun oluşturduğu noktanın dahi şiir olduğunu söyler.
Ben şiir yazayım diye hiç gayret etmedim. Ankara Gazi Lisesi’nde okudum. Hatta klasik Fen Bölümü’nde okudum. O dönemlerde bizim ilçede lise yoktu. Babam memurdu, benim okuyabilmem için tayinini Ankara’ya istedi. Lisede okurken bir şeyler karalamaya çalıştım. Karaladığım mısraları da edebiyat derslerinde öğrendiğimiz kafiye, redif kurallarına uyarak bir şablona oturttum. Edebiyat derslerinde nazım ve beyit öğretilince yazdığım mısralar, belki bir ipe sapa gelir diye onları bir düzene koyalım vezne dökeyim dedim. Serbest şiirlerde yazdım. Heceli şiirlerde… Vezinde sekizli, ve onbirli yazdığım şiirler oldu. Vezin sekizli olursa,“sema” ,onbirli olursa “koşma türü” oluyor. Dörtlü olursa “mani” şeklinde oluyor. Bunları ben kendi çapımda karalama şeklinde denedim. Sonra belki işe yarar diye bunları bir deftere temize çektim. Kimse bulup okumasın diye deftere bir anahtar oydurup kilitledim. Ben kendimi şiir yazıyorum diye afişe etmedim. Böyle bir arzumda yoktu. İlk şiirim lisede ki panoya asılmıştı. Bunun üzerine arkadaşlarım bana gelip sevgililerine şiir yazmamı istediler. Böylece birçok kişiye şiir yazmaya başladım ve bu yola girmiş oldum” ifadelerine yer verdi.
Her şey aşk değildir,
Şiirde aşkın çok iyi anlaşılması gerektiğine inandığını söyleyen Yusuf Zabun; “Karşı cinsler arasında sevgi kademe kademedir. Hepsi aşk değildir. İnsanoğlu hepsini aşk olarak adlandırır. Âşık olan insan sevdiğinin hiçbir hatasını görmez. O nereye çekerse, oraya gider. Aşk konusunda kabul gördüğüm Mecnun’un aşkıdır. Mecnun Leyla’nın aşkıyla çöllere düşmüştür. Mecnun çöldedir ve aşkın bin bir tülü cefasıyla yoğrulmaktadır, bu sırada dünyayla bütün bağlantısı kesilir ve sadece ruhuyla yaşar hale gelir. Leyla'nın vücudu da dahil olmak üzere bütün maddi varlıklarla ilişkisi bitmiştir. Bir gün Leyla, çölde derbeder olan Mecnun’un yanına gider. Ama Mecnun onu tanımaz. Mecnun sen kimsin der. Ben Leyla’yım deyince "Leyla benim içimdedir, içimdeki Leyla’ysa sen kimsin?" der. Bence aşk böyle bir şeydir” cümleleriyle aşkı tanımlayan Zabun; “ Yüz yirmi beş tane şiiri olduğunu, şiir yazarken doğadan etkilenmediğini belirterek; “Şiiri ağaca kuşa bakarak yazmam. Çünkü ağaçlar kuşlar insanı rahatlatır. Ve her rahat olduğum zamanda şiir yazamam” dedi.
Mesleğinin şiirde etkili olduğunu belirten Yusuf Zabun; “Bir çok davadan etkilenerek şiirler yazdım. Bazen hakim olarak davalarda yaşadığınız sıkıntıları kimseye anlatamıyorsunuz. Böyle zamanlar da şiir sizin kaçış noktanız oluyor. Mesela 1981 yılında doğuda görev yaptığım dönemlerde bir aşiret davası vardı. Adam suçsuz yere 4 yıl hapis yatıyordu. Karşı tarafın şahitleri vardı. Birde firari şüpheli vardı. Bir gün sanık bana “Vallahi ben suçsuzum Hakim Bey, Hatta bunu karşı tarafın avukatı da biliyor” dedi. Velhasıl konu uzun kısaca geçelim… Adamın suçsuz olduğuna ben de inanıyorum. Ama yalancı şahitler var. Diğer şüpheli firarda ona ulaşamıyoruz. Avukat tutukluluğun devam etmesi için ısrar ediyor. Daha sonra mahkeme dışında avukata sordum. Sanık suçsuz olduğunu ve bunu senin bildiğini söylüyor doğrumu diye, “ Aldığım cevap aynen şuydu; “Vallahide suçsuzdur” oldu. Bu davadaki yaşadıklarımı o dönem şiirle anlatmaya çalıştım;
SANIK
İki asker arasında bir sanık.
Suçsuzum iftira der bağrı yanık.
Yalan yere şahadet eder tanık
Tahliyenin reddi sanık neylesin.
Ümit artık gelecek duruşmaya.
Müşteki gelir başlar konuşmaya
Bir celse ki hoş döner yarışmaya
Tahliyenin reddi savcı neylesin.
Mazlumun duruşu yürek yaralar
Müdahi gelir habire karalar
Tutulmuş avukat lukat paralar
Tahliyenin reddi vekil neylesin.
Besbelli sanık suçsuz yere yatar.
Bir şahit ki dini imanı satar
Madurum diyerek palavra atar
Tahliyenin reddi katip neylesin.
Bir yalan beyan var nerde adalet
Usturuplu söyler etmez medanet
Sanık istese de nakli kefalet
Tahliyenin reddi hakim neylesin.
ZABUN der, bırakıver üçü beşi
Koğuş duvarları olmuş sırdaşı
Salonda ağlaşır gavnı gardaşı
Tahliyenin reddi yargı neylesin.
Siz Elmadağ ilçesinde,Mersinde,Samsunda görev yaptınızmı? Eğer yaptı iseniz beni tanırsınız.Ben emekli deniz albay Bülent İrdelmen.Elmadağ da garnizon komutanı,Mersin de sahil güvenlik komutanıydım.Eğer bu bilgiler ışığında beni anımsadı iseniz hatırınızı sormak isterim .Saygılarımla Bülent İrdelmen 05426411928
ABİCİĞİM SENİN BU ŞAİR YÖNÜNÜ BİLMİYORDUM ÇOK GÜZEL VE GERÇEKÇİ BİR ŞİİR TEBRİK EDİYORUM İŞALLAH DİĞER ŞİİRLERİNİ DİNLEMEKTE NASİBOLUR BİZE