• resmi ilanlar

İlk defa o gün Türkçe okundu

20/10/2023 11:00

Binbaşı Nazım Bey Camii'de Bolu Müftüsü Ahmet Efendi'ye seslendi…

24 Eylül 1920 Cuma günü Camii Kebir denilen Sultan Yıldırım Beyazıt Beyazıt Camii'nde müderris Hafız Mehmed Efendi Arapça olarak Cuma hutbesini okuyordu.

O güne kadar Türkiye'nin her yerinde, bütün camilerinde Cuma ve bayram hutbeleri, İslami bir gelenek halinde Arap diliyle okunurdu.

 

DERLEYEN: HAVVA AKÇA

 

Halbuki hutbe; dini bir mevize, dünyaya ait bir hitabeydi. Cuma camii; “bir meşveret yeri”, İslam dini de bir meşveret dini idi. Çünkü Müslümanlıkta dört türlü meşveret yeri vardı. 1. Şura-yı mahalle (beş vakitte mahalle camileri) 2. Şura'yı Cum'a (haftada bir cuma camileri) , 3. Şura-yı ideyn (senede iki defa bayram camileri),  4. Şura-yı Arafat (yılda bir defa hac toplantıları).

 

Hafız Mehmet Arif Efendi Bolulu idi. Fakat İstanbul'da bulunuyordu. Esas vazifesi Beyazıt Camii'nde dersiamdı, müderristi (profesör). Kendisi de Çorlulu Ali Paşa Medresesi'nden yetişmeydi. Hatta odası bile Ali Paşa Medresesi'nin birinci bölümünde, 16 numaralı odaydı. Evlenerek medreseden çıktığı için odası talebesine kalmıştı.

 

Divanyolu'nda (eski ırgat pazarı) bulunan Çorlulu Medreseleri iki taneydi. İkisi de adeta Bolulular Medresesi sayılırdı. İstanbul'un eski medreseleri, yalnız medrese talebesinden değil, aynı zamanda İstanbul'da yüksek tahsil talebesinin adeta pansiyonları idi. Buralardan her branşta pek değerli alimler yetişmiştir.

 

Hafız Mehmet Arif Efendi ziyaret maksadıyla İstanbul'dan Bolu'ya gelmiş, vefatına kadar burada kalmış, hatta vazife bile almış, Müftü Tayyar Efendi'den sonra “Dar-ül Hilafe Bolu Medresesi” Müdürü olmuş, bir daha İstanbul'a dönememişti.

 

Büyük Cami'nin esas hatibi ise rahmetli Hafız Murtaza Efendi'ydi. Çoğu zaman Hafız Mehmet Arif Efendi, Cuma hutbelerini Hafız Murtaza Efendi yerine okurdu.

 

Müderris Mehmet Arif Efendi merhum, hakiki bir alimdi. Kur'an ilimlerine derin vukufu bulunan bir hafızdı. Sesi güzel, okuyuşu tatlı bir hatipti. Bu yüzden herkes onun hutbesine koşar, onu dinlemekten zevk alır, tilavetine doyamazdı. Arapçası çok kuvvetliydi. Zamana göre hutbelerini Arapça olarak bizzat kendisi hazırlardı.

 

1920 yılının 24 Eylül'üne rastlayan bir Cuma günü değerli müderris,  yine kaleme aldığı haftalık hutbesini minbere çıkarak okuyor, gayet tatlı ve ahenkli sesiyle temiz ve pürüzsüz edasıyla halka hitap ediyor, dinleyenleri manevi haz içinde bırakıyordu.

 

Bu ruhani vecd içinde cemaat hutbeyi dinlerken birdenbire bu sessizliği yırtan bir ses duyuldu;

“Müftü Efendi! Müftü Efendi!” diye ön safta bulunan Müftü Ahmet Efendi'ye sesleniliyordu. O zaman kıbleye yönelmiş başlar, hatibe doğru olan kulaklar derhal çevrildi.

 

Sesin geldiği tarafa hayretle bakıyor, bu sesin kime ait bulunduğunu anlamaya çalışıyordu. Askerce yükselen bu ses, isyandan sonra Bolu'nun mukadderatına hakim bulunan Nazım Bey'in sesiydi. Mürettep IV. Fırka Kumandanı. Binbaşı Nazım Bey, o Cuma günü Büyük Cami'ye namaza gelmişti. Başında kalpak, sırtında haki elbise, elinde kamçı camide yer almış bulunuyordu.

 

Fakat hatibin Arapça hutbesini bir müddet dinledikten sonra, askerce ve seri bir hareketle ayağa fırlamış,  ön safta namaza hazırlanmakta bulunan Amasyalı Müftü Ahmet Efendi'ye seslenmiş bulunuyordu:

“Biz aşağı yukarı bir tahsil görmüş insanlarız. Fakat hatip efendinin ne dediğini anlamıyoruz. Biz Arapça hutbeden bir şey anlamazsak, tahsili olmayanlar ne anlar? Bunun Türkçesi olamaz mı? Hutbe Türkçe okunamaz mı?” diyerek Müftü Ahmet Efendi'den fetva istiyordu.

Halbuki Nazım Bey, Müftü Efendi'ye seslenirken minberde bulunan Hafız Ahmet Arif Efendi Arapça hutbesini kesmiş,  Nazım Bey'in hitabını dinliyordu. Fakat Müftü Efendi ağzını açıp cevap vermeye kalmadan hemen hatip efendi okuduğu Arapça hutbenin Türkçe'sini yine aynı selis ifadesiyle minberde okumaya başlayıvermişti. Çünkü müderris Mehmet Arif Efendi'nin Arapçası da Türkçesi de kuvvetliydi.

 

Görülüyor ki Bolu'da ilk Türkçe Cuma hutbesini okuyan hatip Mehmet Arif Efendi oldu. Binbaşı  Nazım Bey ise buna sebep olmuştu. Nazım Bey, cepheye gitmek üzere 29 Ekim 1920 tarihinde   Bolu'dan ayrılmış, n yazık ki 16 Temmuz 1921 tarihinde Kütahya Savaşı'nda şehit düşmüştür.

 

Hafız Mehmet Arif Efendi, sevimli Bolu'muzun bu eşsiz evladı da, 47 yaşlarındayken menenjit hastalığından, Tabaklar Mahallesi'nde babasının evinde hayata gözlerini kapadı. Vefatı, 120 yaşına kadar yaşamış babası Hacı Abdurrahman Zühtü Efendi'nin ölümünden iki ay yedi gün sonra vuku bulmuş, bütün memleketi mateme sokmuştu. Mezarı başında Allame Hakim Geredeli Mehmet Sıtkı Efendi, çok hazin bir dua etmiş, “Hafız-ıl Kur'an Nadir-ül Emsal sözleriyle bütün cemaati ağlatmıştı.

 

KAYNAK: MİLLİ MÜCADELE GÜNLERİNDE BOLU, MEHMET TUNÇKOL

İlk yorum yapan siz olun!
 1250 karakter yazabilirsiniz

Tabaklar Mah. Cumhuriyet Cad. İnci İş Merkezi No: 32 / 32 Bolu   Tel:   Faks: