• resmi ilanlar

“SAĞLIKTA ŞİDDET YASASI ÇIKARILSIN”

02/11/2018 11:00

SES Bolu Şube Eş Başkanı Serdar Koçyiğit, sağlıkta şiddet yasası ile ilgili basın açıklaması yaptı. Koçyiğit TBMM Başkanlığı'na sunulan Sağlık Torba Kanun Teklifi kamuoyuna “sağlıkta şiddet yasası” olarak lanse edilerek kamuoyunun yanıltıldığını söyledi.

SES Bolu Şube Eş Başkanı Serdar Koçyiğit, sağlıkta şiddet yasası ile ilgili yapığı basın açıklamasında şu ifadelere yer verdi; “AKP’li milletvekilleri tarafından 30 Ekim 2018 tarihinde TBMM Başkanlığı’na sunulan Sağlık Torba Kanun Teklifi kamuoyuna “sağlıkta şiddet yasası” şeklinde lanse edilerek kamuoyu yanıltılmaktadır. Bu teklif sağlıkta şiddeti önlemeye dönük bir teklif değildir; sağlık alanında örgütlü kesimlerin görüş ve önerisi alınmadan, sağlık özel sektörünün ihtiyaçları düşünülerek hazırlanmıştır. Torba kanunlarda sıkça yaşadığımızın aynısı olarak birçok hususta düzenleme yapılmaktadır; ihraç edilen ve güvenlik soruşturması gerekçe gösterilerek ataması yapılmayan hekim ve diş hekimlerine özel sektörde çalışmayı yasaklayarak tam bir medeni ölü hali dayatmak kanundaki düzenlemelerden biridir. Bugün itibari ile Meclis Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonunda görüşülmeye başlanan kanun teklifi ile ilgili değerlendirmelerimiz şu şekildedir:

 

 

Bilindiği üzere sağlıkta şiddet önemli gündemlerimizdendir. Başta Sendikamız ve TTB olmak üzere sağlık meslek ve emek örgütlerinin sağlıkta şiddetin önlenmesi amacı ile geliştirdiğimiz bir dizi değerlendirme ve öneri mevcuttur. Oysa söz konusu kanun teklifinde bu öneriler dikkate alınmadığı gibi teklif hazırlanırken örgütlerimize danışma ihtiyacı duyulmamıştır. Kısacası şiddeti önleyecek herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır. AKP, mevcut hukuki düzenlemelerde zaten yer alan konularla ilgili uygulamaları bir genelge ile düzenleyebilecekken kanun teklifine madde ekleyerek yeni bir düzenleme yapıyormuş gibi göstermek istemektedir. Yapılan düzenleme sağlıkta şiddet uygulayan şüpheliler hakkındaki yasal prosedürü tekrardan ibarettir. Şiddet uygulayan şüpheli polis veya jandarma tarafından yakalandığında zaten Cumhuriyet Savcılığına sevk edilmesi, Cumhuriyet Savcısının da 3359 sayılı kanunun ek 12.maddesi uyarınca şüphelinin tutuklanması istemi ile Sulh Ceza Hakimine sevk etmesi gerekir. Bu prosedürü hatırlatacak bir madde yazılması oldukça ilginçtir. Yapılan düzenleme ile sağlık çalışanlarının müşteki, mağdur veya tanık olarak işyerinde ifadesinin alınabileceği düzenlenmiştir. Bir kez daha görüyoruz ki AKP sağlıkta şiddeti önlemek yerine şiddet uygulayanların tutuklanması ve bunlara ceza verilmesi ile yetinmektedir. Bu tip kanun teklifleri ile şiddetin önlenmesinin mümkün olmadığını bir kez daha belirtmek isteriz. Önemli olan şiddete başvurmayı gerektiren hareketlerin önlenmesidir. Bunun için sağlık emek ve meslek örgütlerinin oldukça kapsamlı önerileri bulunmaktadır. Sağlığı kışkırtılmış bir talep haline getiren, sağlığı metalaştıran, ticarileştiren, sağlık emekçilerini köleleştiren sağlıkta dönüşüm programının tüm uygulamaları ile birlikte iptal edilmesi; sağlık emekçilerini hedefe koyan ve itibarsızlaştıran dil, söylem ve uygulamalardan vazgeçilmesi; koruyucu sağlığın öncelenmesi ve benzeri bir dizi önlem alınmadan salt şiddet uygulayanları cezalandırmaya dönük yasal değişiklikler ile şiddet önlenememiştir ve maalesef önlenemeyecektir. Kanunun genel gerekçesinde sağlıkta dönüşüm programından bahsedilmiş, aile hekimliği hizmetlerinin ücretsiz olduğu belirtilmiştir. Türkiye’deki sağlıkta dönüşüm programının temeli, sağlığın ticarileştirilerek buradan kar elde edilebilecek bir sektör haline getirilmesidir. Bu program Dünya Bankası’nın telkin ve tavsiyeleri ile başlatılmış ve sağlıkta özelleştirme olarak devam ettirilmektedir. Vurgulamak isteriz ki, Aile hekimliği hizmetlerinin ücretsiz olduğundan bahsedilerek muayene başına alınan 2 TL’lik katılım payı gizlenmeye çalışılmıştır. Ayrıca 5510 sayılı kanunun Genel Sağlık Sigortası ile ilgili hükümleri incelendiğinde Türkiye’deki sağlık hizmeti alan kişilerin katkı ve katılım paylarının giderek yükseldiğini, özel sağlık hizmetlerindeki ek ücretlerin %200 tutarına yükseldiğini rahatlıkla görebileceklerdir. Dolayısıyla Türkiye’de sağlık hizmetlerine kişilerin cepten ödediği tutar her geçen gün artmaktadır. AKP hükümetlerinin yaptığı tek şey insanların sağlık talebini arttırmalarına neden olarak kışkırtılmış sağlık talebi oluşmasına sebep olmuştur. Ancak sağlığa ulaşım artık katkı ve katılım payları ile paralı hale getirilmiş, nitelikli sağlık hizmeti sunumunda sorunlar artmış, sağlık hizmetini sunan sağlık emekçilerine yönelik şiddetin önüne geçilememiş, sağlık personelinin özlük ve parasal haklarında gerekli iyileştirmeler yapılmamıştır.

 

Teklifte OHAL KHK’ları ile kamudan ihraç edilen (7145 sayılı yasa ile bundan sonra da aynı gerekçe ile ihraç edilecekler de dahildir) hekim ve diş hekimleri ile güvenlik soruşturması sonucuna göre kamu görevine alınmayan hekim ve diş hekimlerinin SGK ile sözleşmesi bulunan özel sağlık kurum ve kuruluşları ile vakıf üniversitelerinde çalışamayacağına dair hüküm getirilmiş, bu kişilerin devlet hizmet yükümlülüğü var ise, devlet hizmet yükümlülüğü süresi kadar (600 gün) mesleklerini hiçbir şekilde yapamayacakları düzenlenmiştir. Yani, bu kişiler devlet hizmet yükümlülükleri bitmemişse ki bu süre ortalama 600 gündür; 600 gün boyunca sağlıkla ilgili herhangi bir alanda hiçbir şekilde çalışamayacaklardır. Hizmet yükümlülük süresi bitenler ise sadece SGK ile anlaşması olmayan yerlerde çalışacaklardır; ki belirtmek isteriz SGK ile anlaşma yapmayan özel hastane nerdeyse yoktur. Bu şekilde yapılacak düzenleme ile hekim ve diş hekimlerine medeni ölü hali dayatılmak istenmektedir. Oysa OHAL sürerken, Cumhurbaşkanı Erdoğan ihraç edilen başta hekimler olmak üzere sağlık emekçilerinin özel sektörde çalışması önünde engel olmadığını açıklamıştı. Peki şimdi ne değişmiştir? Sağlığın giderek özel sektör hastaneleri tarafından verildiği bir ortamda özel sektörde çalışmak zorunda bırakılan binlerce hekim niçin işsiz bırakılmak isteniyor? Özel sektör hastaneleri bu insanlarla çalışmak istemiyorsa iş sözleşmelerini fesih edebilirler, ilgili kişi de yasal olarak hakkını arayabilir. Ancak bunu yapmayıp bir kanunla bu kişilerin çalışmasını yasaklamak Anayasaya aykırı olduğu gibi temel hak ve özgürlüklere ve uluslararası sözleşmelere de aykırıdır. Anayasada düzenlenen çalışma hakkı başta olmak üzere sözleşme yapma hakkının ihlali söz konusudur. Ayrıca bu düzenleme sosyal devlet ilkesini benimsemiş Anayasanın bilerek ve isteyerek ihlali anlamına gelecektir.

 

Ayrıca güvenlik soruşturmaları ile ilgili Resmi Gazetenin 24 Ekim 2018 tarihli sayısında yayınlanan Cumhurbaşkanlığı’nın 228 sayılı kararı ile “Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Yönetmeliğinde” esaslı değişiklikler yapıldığını hatırlatmak isteriz. Bu değişiklikler ile güvenlik soruşturmasında aranacak kriterler ağırlaştırılmış, adeta her kamu görevlisi bakımından gizlilik dereceli yerlerde çalışacakmış gibi işlem yapılması istenmiştir. Bu durumda siyasi iktidar yanlısı olmayanların güvenlik soruşturmasından geçme ihtimali giderek azalmıştır. Bu yönetmelik Danıştay kararlarına aykırı olduğu gibi Anayasaya da aykırıdır. Böylesi koşullarda hekim ve diş hekimleri bakımından kamuda çalışma imkanı azaldığı gibi bu kanun teklifi ile özel sektörde de çalışmaları engellenmek istenmektedir.

 

Başta söylediğimiz gibi, bu torba konunun içine de bir çok farklı konuda düzenleme yerleştirilmiştir. Kanun teklifinde yer alan diğer düzenlemeler ise şu şekildedir: Teklifte Türk Eczacılar Birliği’nin kontrolünde yapılan yurtdışından ilaç getirtilmesi uygulaması genişletilerek Sağlık Bakanlığı tarafından uygun görülen kurum ve kuruluşlar ile SGK’ya yetki verilmiştir. Teklifte şirketlerin eczane açmasının önündeki engeller kaldırılmaktadır. Böylece eczacılık mesleğini eczane açarak yürüten meslek mensuplarının aleyhine haksız rekabete sebep olacak ve eczacıları ücretli eczacı pozisyonuna indirerek onların emeğinin sömürülmesini sağlayacak bir uygulama getirmektedir. Teklifte Sağlık Bilimleri Üniversitesinin mütevelli heyetinin oluşumu ile ilgili düzenleme yer almaktadır.

 

Teklifte sağlıkta birlikte kullanım ve işbirliğini düzenleyen 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanununun Ek 9.maddesine yeni fıkralar eklenmiştir. Böylece birlikte kullanım ve işbirliğinin kapsamı giderek genişletilmiştir. Sendikamız bu konuda çıkarılan yönetmeliklere karşı açtığı davalarla hukuka aykırılıkları tespit etmiş ve iptal ettirmiştir. Ancak AKP iktidarı yargı kararlarını uygulamamak için sürekli olarak kanun değişikliği yaparak sosyal hukuk devleti ilkesine aykırı uygulamalarını sürdürmektedir. Teklifte Aile hekimleri ve aile sağlığı çalışanlarının izin hakları da düzenlenmiştir. Ayrıca vakıf üniversitelerinin eğitim aile sağlığı merkezi açmalarına izin verilmiştir. Aile hekimleri ve aile sağlığı çalışanlarının 65 yaşına kadar çalışabilecekleri düzenlenmiştir. Ancak kamu görevlisi olmayanlarla ilgili yapılacak sözleşmelerde 4447 sayılı kanun hükümlerinin uygulanmayacağı belirtilerek bu kişilerin işsiz kalması durumunda işsizlik yardımından yararlanamayacakları belirtilmiştir. Teklifte aile sağlığı elemanı yerine aile sağlığı çalışanı getirilmiştir. 100 yatağın altındaki hastanelerin ve 112 il ambulans servisi başhekimliklerine sözleşmeli atama yapılabilmesi imkanı getirilmiştir. Bu durum kadrolu çalışanlar bakımından olumsuz bir düzenlemedir. Atılan her adım ile sağlık alanı güvencesizliğin tek kural olduğu bir hale getirilmektedir. Bu kanun teklifini kabul etmemiz mümkün değildir. Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası olarak sağlık emek ve meslek örgütleri ile birlikte bu teklifin kanunlaşmaması için işyerlerinden başlayarak emekçilere gerçekleri anlatacak, eylem ve etkinlikler örgütleyecek, tüm sağlık ve sosyal hizmet emekçileri ile birlikte kararlılıkla mücadele edeceğiz.”

İlk yorum yapan siz olun!
 1250 karakter yazabilirsiniz

Tabaklar Mah. Cumhuriyet Cad. İnci İş Merkezi No: 32 / 32 Bolu   Tel:   Faks: