• resmi ilanlar

MAHREM İMAMLARIN KOD ADI SELİM VE METİN

21/08/2017 11:00

Eski polisler neler anlatıyor? (8)

Bolu’ya atandıktan sonra Emniyetin mahrem imamı olduğu iddia edilen Süleyman Ersöz isimli kişiyle tanıştırıldığını ve bu kişinin irtibat kurmak amacıyla kendisine bir telefon verdiğini belirten Osman Hançer, “Dini sohbet adı altında gerçekleştirdiğimiz toplantılarda Süleyman Ersöz veya Mehmet Erkenekli himmet paralarını toplardı” dedi. Tutuksuz yargılanan sanık Osman Hançer, Süleyman Ersöz ve Mehmet Erkenekli’yi ilk başlarda kod isimleri olan Selim ve Metin olarak tanıdığını ancak zaman içinde gerçek isimlerini öğrendiğini söyledi.

 

Haber: Ebru EYVAZOĞLU

Eski polisler ifade vermeye devam etti. Belediye Nikah Salonu’nda yapılan duruşmada sabahtan 3 polis savunma yaptı.

OSMAN HANÇER

Üzerime atılı suçlamayı kabul etmiyorum. 17 yılını polislik mesleğine adamış vatanını, milletini seven huzur ve refahı için gece gündüz çalışan bir kişi olarak karşınızda terör örgütü üyeliği suçlamasıyla bulunmanın şahsım adına son derece onur kırıcı olduğunu belirtmek istiyorum.

“DİNİ BİR CEMAAT DEĞİL, TERÖR ÖRGÜTÜ OLDUĞUNU GÖRÜNCE BİLDİKLERİMİ ANLATTIM”

Ben 1998 yılında mesleğime başladım. Sırası ile Çanakkale, Bolu, Artvin ve son olarak yine Bolu ilinde görev yaptım. 15 Temmuz hain darbe girişimi sonrası bir zamanlar içinde bulunduğum bu oluşumun dini bir cemaat değil bir terör örgütü olduğunu gördüğümden dolayı bu yapıya ilişkin bildiklerimin tamamını yetkili birimlerce paylaştım. Ancak tamamen iyi niyetimle ve tanık sıfatıyla yapmış olduğum bu açıklamalardan sonra Savcılık makamı tarafından sorguya sevk edildim. Adli kontrol tedbirlerinin uygulanması ile de serbest bırakıldım.

İRTİBAT İÇİN ÖZEL TELEFON VERİLMİŞ

Ben Bolu iline göreve başladıktan sonra Süleyman Ersöz isimli bir kişiyle tanıştım. Sanıyorum ki Artvin’de birlikte görev yaptığım arkadaşlarım tarafından bu şahsa ismim verildi. Ben Süleyman Ersöz isimli kişiyle görüştüğüm dönemde bu şahıs bana irtibat kurabilmemiz için Samsung marka bir telefon vermişti. Bu telefonu kullanmak suretiyle irtibat sağlıyorduk. Tamamen sohbetin yapılıp yapılmayacağına yada hangi tarihte gerçekleştirileceğine ilişkin yaptığımız görüşmeler söz konusuydu.

“TABANI İBADET, ORTASI TİCARET, TAVANI İHANET”

Ben tabanı ibadet, ortası ticaret, tavanı ihanet olduğunu öğrendiğim bu yapıya tamamıyla dini vecibelerimi yerine getirmek amacıyla girdim. Bana verilen özel telefonu da bu doğrultuda kullandım. Bu telefon aracılığıyla örgütsel bir talimat almadım ve en son 2014 Temmuz ayında Mudurnu ilçesine tayinim çıkmasıyla birlikte bu telefonu Mehmet Erkenekli isimli şahsa teslim ettim.

“TOPLANTIYA KATILMAYANLAR HİMMETLERİNİ BANA VERDİ”

Hakkımda himmet adı altında para topladığıma ilişkin beyanlar söz konusudur. Ben bu isim altında kimseden para toplamadım.  Dini sohbet adı altında gerçekleştirdiğimiz toplantılarda Süleyman Ersöz veya Mehmet Erkenekli bu parayı toplar ve toplantıya katılanlar parayı direkt saymış olduğum isimlere teslim ederlerdi. Bu toplantıya katılmayıp himmet vermek isteyen şahısların bana teslim ettiği paraları Süleyman Ersöz ve Mehmet Erkenekli’ye iletirdim. Şahsıma yönelik iddianın da bundan ötürü olduğunu düşünüyorum. Ben adı geçen iki kişiye teslim edilmek üzere tarafıma verilen paralar dışında kimseden himmet adı altında para toplamadım. Bu suçlamayı kabul etmiyorum.

“DIT KART İÇİN HESAP AÇTIRDIM”                        

Bank Asya’da toplu taşıma araçlarından yararlanmak için dıt kart uygulaması sebebiyle bir hesap açtırdığım doğrudur. Ancak ben bunu sadece toplu taşıma araçlarından yararlanmak için açtırmıştım.  Bolu ilinde böyle bir mecburiyet söz konusuydu. Faizsiz olması sebebiyle de bu kartı kredi kartı olarak kullandım. Dosya içinde görüleceği üzere hesabımda şüpheli hareket söz konusu değildir. Bu bankada açtırmış olduğum hesabın atılı suçlamaya delil olarak gösterilmesini kabul etmiyorum.

“KONUŞ KONUŞ ORADAN, MİLLETİ SOKAĞA ÇAĞIR, SEN DE ÇIKSANA”

Dosya içinde aleyhime tanıklığı bulunan iki kişinin 15 Temmuz darbe gecesi cumhurbaşkanımıza karşı olumsuz söylemlerde bulunduğum yönünde beyanları mevcuttur. Ben o gece cumhurbaşkanının da hakkında “Konuş konuş oradan, milleti sokağa çağır. Sen de çıksana” şeklinde bir söylemde bulunmadım. Ancak bu yapıyla mücadele surecinde cumhurbaşkanının da halka birlikte meydanlarda olması gerektiğine yönelik açıklama yapmıştım. O gecenin tedirginliği ve sıcaklığı içinde bu açıklamamın aleyhe tanıklığı bulunan kişiler tarafından yanlış anlaşıldığını ve bu şekilde nakledildiğini düşünüyorum. Bu hususun aleyhime değerlendirilmesini kabul etmiyorum.

“ÖRGÜT MENSUPLARINA VERİLEN TALİMATLARA UYMADIM"

Ben adı geçen yapının yurt ve evlerinde kalmadım. Herhangi bir kurumunda çalışmadım. Oğlumu bu yapının okullarına göndermedim. Bu yapının vermiş olduğu hiçbir talimata uymadım. 17-25 Aralık süreci sonrasında FETO/PDY adlı terör örgütü, dijital platformda üyeliklerin sonlandırılmasına yönelik talimat vermişti. Ben 2010 yılından beri adı geçen platformun üyesiyim. Hiçbir şekilde örgüt mensuplarına verilen bu talimata uymadım. İfade ettiğim gibi bu yapı tarafından yapılan hiçbir çağrıyı desteklemedim.

17-25 ARALIK SONRASI TOPLANTILAR DEVAM ETTİ

17-25 Aralık sürecinin hükümet aleyhine yargı darbesi girişimi olduğunu düşünüyorum. Bu süreçten sonra zaman zaman toplantılar düzenlediğimiz doğrudur ama bu toplantılar önceye bağlı bir alışkanlığın tezahürü şeklinde gerçekleşmiştir. 17-25 Aralık sonrası yaptığımız toplantılarda günlük sohbetler gerçekleştirirdik. Daha önceki toplantıların içerikleri dini vecibelerle geçerdi. Kuran okunur tesbihat çekilir ve risale-i nur ile cevşen okumaları gerçekleştirilirdi. Bu toplantılarda da örgüt bir faaliyet vuku bulmamıştır.

“BU YAPININ GERÇEK YÜZÜNÜ GÖRDÜKTEN SONRA İRTİBATIMI KESTİM”

Ben 17-25 Aralık sureci sonrası bu yapının gerçek yüzünü gördükten sonra Temmuz 2014’te Mudurnu’ya tayinimin çıkmasını da bahane göstererek adı geçen yapıyla bağlantımı kestim ve 2014 Temmuzdan sonra bu yapıyla temas kurmadım. Bu yapının mensubu olarak görülmek benim ve ailemin mağduriyetine yol açmıştır. Ben 19.08.2106 ve 20.08.2016 tarihlerinde bu yapıya ilişkin bildiğim her şeyi anlatmıştım.  Ancak içinde bulunduğum heyecan ve endişe durumu nedeniyle bazı düzeltilmesi gereken beyanlarda bulundum. Bu hususlardan birisi Cemalettin Küçük isimli şahsa ilişkindir. Ben bu şahsın 2014 yılı temmuz ayına kadar toplantılara katılmaya devam ettiğini söylemiş isem de huzurda Cemalettin Küçük’ün 17-25 Aralık sureci öncesinde dini sohbet adı altında gerçekleştirilen toplantılara katılmadığını ifade etmek istiyorum ve bu hususun bu şekilde düzeltilmesini istiyorum. Özkan Göker’le ilgili olarak da 17-25 Aralık öncesinde bir kez düzenlenen yemekte görmüştüm. Bu toplantılara katıldığına ilişkin bilgim bundan ibarettir. Bu hususun da anlattığım şekliyle düzeltilmesini talep ediyorum.

“TELEFON GÖRÜŞMELERİ İŞ İLİŞKİSİNDEN DOLAYIDIR”

İddianamede sahsımla ilgili HTS kayıtları yer almaktadır. Yapmış olduğum görüşmelerin bir kısmı şüpheli olarak nitelendirilmiştir. HTS kayıtlarında yer alan Hanefi Üzüm dışında gerçekleştirdiğim tüm görüşmelerin meslektaşlarımla gerçekleştiğini ve tamamıyla iş ilişkisinden kaynaklandığını belirtmek istiyorum. Hanefi Üzüm ise oğlumun devam ettiği yüzme havuzunun yetkilisidir. Oğlumun havuza kaydının yapılmasına ilişkin görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Aleyhime değerlendirilmesini kabul etmiyorum. Üzerime atılı silahlı terör örgütü üyeliği suçlamasını reddediyorum, suçsuzum. Mahkemenizden beraatımı talep ediyorum.

EMNİYETİN MAHREM İMAMLARININ KOD İSİMLERİ SELİM VE METİN

Mahkeme Başkanı “Süleyman Ersöz ve Mehmet Erkenekli’nin kod isim kullandığını diğer ifadelerden öğrendik. Sizinle konuşurken de kod isimleriyle mi konuştunuz?” sorusu üzerine Osman Hançer, “İlk zamanlar ben de kod isimleriyle biliyordum. Daha sonra sohbet ortamlarında gerçek isimlerini öğrendim. Ben kendilerini Selim ve Metin olarak bilirdim. Bu şahısların gerçek isminin Selim ve Metin olmadığını zaman içinde öğrendim. Neden kod ismi kullandıklarını sorgulamadım” dedi.

NEYİN TEDBİRİ BU?

Mahkeme Başkanı bunun üzerine “Size özel bir telefon verilmesi, oradan aranmanız gizli saklı bir şey olduğuna yönelik bir his oluşturmadı mı? Veya bu telefonun size verilmesi diğer katılımcıların üzerinde bir mevkide olduğunuzu düşündürmedi mi?” diye sordu. Osman Hançer, “Hayır. Sadece tedbir olarak denildi” cevabını verdi. Mahkeme Başkanı “Peki neyin tedbiri bu? Sadece kuran okuyup tesbihat çekiyordunuz. Madem neden telefonlar kapatılıp ve başka odaya konulup sohbet gerçekleştiriliyordu?” dedi. Osman Hançer, “Ben yönetim pozisyonunu kesinlikle kabul etmiyorum. Ben kendim bir toplantı düzenlemiş değilim. Yukardan gelen talimatla arkadaşları toplardım sadece” dedi.

ÖMER KARABAY

Üzerime atılı suçlamayı kabul etmiyorum. Ben 2008 yılında polislik mesleğine başladım ve meslek hayatim boyunca kanunlara uygun olarak üslerimin emirleri doğrultusunda hareket ettim. Emniyet müdürlüğü hiyerarşisi dışında başka bir hiyerarşik yapı içinde yer almadım.

“6 YAŞINDAKİ KIZIM EŞİMLE BİRLİKTE CEZAEVİ KALDI”

İhraç edildikten sonra tutuklandım. Ben bir yılı aşkın suredir tutukluyum. Atılı suçlama sonrasında büyük bir haksızlığa maruz kaldım. Ancak benim yaşamış olduğum bu haksızlık eşimin ve çocuklarımın da mağduriyetlerine yol açmıştır. Eşimin de bir süre sonra tutuklanması sebebiyle 6 ve 7 yaşlarında olan iki çocuğum psikolojik bir travma yaşamaktadır. 6 yaşındaki kızım eşimle birlikte aynı cezaevi ortamında kalmıştır. Oğlum ise eşimin tutuklanması sebebiyle yakın akrabalarımızın bakımına muhtaç olmuştur. Bu durumun hem şahsımın hem de eşimle birlikte çocuklarımın büyük mağduriyetler yaşamasına sebep olduğunu belirtmek istiyorum. İddianamede aleyhime olarak değerlendirilen hususlar hakkında açıklama yapacağım.

“BYLOCK TESPİTİNİN HATALI OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORUM”

Öncelikle şahsım adına kayıtlı sonu 66 42 ile biten GSM hattımda 12.08.2014 tarihli bir bylock kullanıcısı olduğuma yönelik tespit söz konusudur. Benim bu programı kullandığıma yönelik iddiayı kabul etmiyorum. Ben bu programı indirmedim kullanmadım ve başka biri tarafından indirilesine izin vermedim. Bylock tespitlerine ilişkin kamuoyunda pek çok şaibe ve çelişki mevcuttur. Öncelikle ifade etmek isterim ki bylock tespitine ilişkin bilgi ve belge istihbari nitelikledirler. Bu tespitler bylock sorgusunu yapan kişiye ve sorgunun yapıldığı tarihe göre farklı sonuçlar çıkarmaktadır. Bylock tespitine ilişkin listeler defalarca güncellenmiştir. Değiştirilen bu listelerin delil bütünlüğünün bozulduğu ve hükme esas alınabilecek niteliklere haiz olmadığı düşünüyorum. Bylock sorgu çıktısı dijital veri tabanına ilişkin bir çıktı değildir. A4 boyutunda delil niteliği taşımayan bir belgedir. MIT tarafından açıklanan rapora göre bylock veri tabanına ilişkin log kayıtları 15.14.2014 tarihi öncesiyle ilgili veri tabanından silinmiştir. Şahsımla ilgili olarak bylock kullanıcısı olduğuna ilişkin tespit tarihini 12.08.2014 olduğunu ifade etmiştim. Benimle ilgili yapılan tespit mit raporunda yer alan ve log kayıtlarının silinmiş olduğu döneme aittir. Bu sebeple şahsımla ilişkili olarak adı geçen programı kullandığıma yönelik tespitin hatalı olduğunu düşünüyorum.

CEZAEVİNDEKİ KOĞUŞ ARKADAŞLARINDAN ÖRNEK VERDİ

Cezaevinde birlikte kalmış olduğum kişilerle ilgili tecrübe ettiğim hususlar mevcuttur. Aynı koğuşta bulunduğumuz Mustafa Taşkın 6 ay bylock kullanıcısı iddiasıyla tutuklu kalmış, daha sonra tespitin hatalı olduğu belirtilerek tahliye edilmiştir. Yine aynı koğuşta haklarında iki adet bylock tespiti bulunmasına rağmen zaman içinde bire düştüğü kişiler vardır. Bu hususları bylock tespitine ilişkin yapılan hatalı değerlendirmeleri göz önüne sunmak adına dile getirdim. Ben ceza muhakemeleri kanununda yer alan usule uygun olarak elde edilmemiş bu tespitin üzerime atılı silahlı terör örgütü gibi çok ağır bir suçlamaya delil olarak kullanılmasını kabul edilmeyeceğini düşünüyorum. Bu sebeple şahsımla alakalı yapılan tespiti kabul etmiyorum.

“BANKAYA DESTEK AMACIYLA MEVDUAT ARTIŞI YAPMADIM”

İddianamede Bank Asya’daki mevcut hesabımı talimat doğrultusunda ve adı gecen bankaya destek olmak amacıyla açıldığı husus yer almaktadır. Ben bu yapının 2014 yılı içerisinde bankada hesap açtırarak mevduat yatırmak suretiyle destek bulunmak amacıyla talimatta bulunduğunu iddianame elime geçince öğrendim. Daha önceden bilgim yoktu. İddianamede yer aldığı şekliyle 2014’te açtırdığım bir hesap mevcut değildir. 2012 yılında bu bankada hesap açtırmıştım ve dıt kart, KSG ve HGS uygulamalarından yararlanmak niyetliyle başvurmuştum. Sonrasında şahsımla ilgili düzenlenmiş raporda yer aldığı üzere evime ilişkin rutin fatura ödemelerini de bu bankadaki hesabımdan gerçekleştirdim. Banka hesabım incelendiğinde 2014 Haziranda artış söz konusudur. Ben o dönem ev alma sebebiyle almış olduğum evin ödemelerini yapıyordum. Kayıtlardaki artış bu hususa ilişkindir. Ben Adıyaman’da almış olduğum evin ödemelerini birkaç ay içinde gerçekleştirmiştim. Temmuz ve Ağustos ayında bu bankadaki hesabın bakiyesinin sıfır olduğu anlaşılmaktadır. İddia edildiği gibi talimatla adı geçen bankaya destek olmak amacıyla herhangi bir mevduat yatırmam söz konusu değildir. Eve ilişkin tapu kayıtlarından da anlaşılacaktır. Bank Asya hesabımın üzerime atılı silahlı terör örgütü üyeliği suçlamasına dayanak yapılmasını kabul etmiyorum.

Hamza Altay isimli şahsın aleyhime beyanları söz konusudur. Bu şahsı bir dönem birlikte çalışmamız sebebiyle tanırım. İş ortamında tanıştığım arkadaşlarımla sosyal çevremde de görüşürüm ama Hamza Altay ile iş ilişkisi dışında görüşmem söz konusu değildir. Şahsın beyanları 2011 ve 2012’ye ilişkindir. Ben farklı bir motivasyonla aleyhime beyanda bulunduğunu düşünüyor ve iddiayı kabul etmiyorum. 

“SUÇ İŞLEMEK KASTIYLA HİÇBİR EYLEMİM OLMADI”

Türk Ceza Kanunu’nun 314. Maddesinde silahlı terör örgütü suçlamasıyla karşı karşıyayım. Böyle bir suçlama için Türkiye Cumhuriyeti aleyhine bir eylemin gerçekleşmesi ve bu eylemin de bir örgüt adına suç işlemek kastıyla ortaya konulması gerekmektedir. Ben tarafıma isnat edilen iddiaların hiçbir suç için kasıt oluşturmadığını belirtmek istiyorum. Bir bankada hesap açtırdım, çocuğumun kaliteli eğitim almasını istemem sebebiyle bir okula gönderdim. Bu hareketlerin tamamının insani niyetlerle gerçekleştirildiğini belirtmek isterim. 1 yılı aşkın süredir tutukluyum. Eşim ve çocuklarım geçirmiş oldukları travma nedeniyle psikolojik tedavi görmektedirler. Benim bakım ve desteğime ihtiyaç duymaktadırlar. Ben sabit ikametgah sahibiyim. Öncelikle tahliyemi, yargılama sonrasında da beratimi talep ediyorum.

ÖMÜR KURT

Üzerime atılı olan suçlamayı kabul etmiyorum ve 15 Temmuz hain darbe girişimini lanetliyorum. Ancak sırf hamasi duyularla değil insanların öldüğü hiçbir davayı haklı bulmadığım için bu açıklamayı yaptığımı belirtmek istiyorum.

“TERÖRİST SUÇLAMASIYLA BURADA OLMAK UTANÇ VERİCİ”

1996’da Tekirdağ’da polislik mesleğine başladım. Sonra Ağrı’da şark hizmetini ifa ettim. 2006’da tayinim Bolu’ya gerçekleşti. 20 yıl boyunca ülkemizin dört bir yanında her türlü terör eylemi ve haksızlıkla mücadele etmiş biri olarak terörist olduğuma yönelik suçlamayla burada olmanın utanç verici olduğunu belirtmek isterim. Hem şahsi yaşantımda hem de meslek hayatımda pek çok hata yapmış olabilirim. Fakat tüm yaşantım boyunca ülkeme ihanet etmedim. Hiçbir örgütsel faaliyet içerisinde yer almadım. Tüm mesleki eylemleri ülkeme ve milletime hizmet etmek salikiyle yerine getirdim. Benim için ahlak tüm değerlerin üzerinde yer almaktadır. Dini inanç sahibi olmanın ahlak sahibi olmaya ilişkin bir gösterge olmadığının bilincindeyim. İnançlı bir insan aynı zamanda ahlaklı bir insandır şeklinde önerme yapmanın doğru olmadığını düşünüyorum.

“BENİM İÇİN KISTAS HEP AHLAK OLMUŞTUR”

Ben kendi eylemlerimin ahlaki olup olmadığı yönünde sorgulayan bir insanım. Benim için kıstas hep ahlakilik doğrultusunda olmuştur. 15 Temmuz akşamı darbe girişimi yaşandığı sırada evimde istirahat etmekteyken hain darbe girişiminden haberdar oldum ve tüm hazırlığımı yaparak gelen çağrı üzerine Bahçelievler Polis Merkezine gittim ve görevimin başında yer aldım. Bu sebeple üzerime atılı silahlı terör örgütü üyeliği suçlamasını kabul etmediğimi yinelemek istiyorum. Ben bu yapıyla ilgili olarak tüm bildiklerimi 19.08.2016 tarihinde kendi irademle emniyete gitmek suretiyle anlatmıştım.

“ADI GEÇEN YAPIYLA İLGİLİ BAĞLARIMI KESTİM”

Benim bu yapıyla hiçbir ilişkim söz konusu değildir. Şiddet ve hukuksuzluğun öne çıkarılması suretiyle demokrasinin askıya alınmasına karşı çıktım. Bu yapıyla inançlarım gereği temas kurmuştum ama 2013 yılında dershanelerle ilgili yaşanılan restleşme sonrası yine 17-25 Aralık sürecinin yaşanması ile adı geçen yapıyla ilgili bağlarımı kestim. Bu sebeple şahsımla ilgili Osman Hançer’in tüm beyanlarını reddediyorum. Osman Hançer gerçekleştirmiş olduğu toplantılara katılımların ve bağların 2014 Temmuz ayına kadar sürdüğünü beyan etmektedir. Ben 17-25 Aralık süreci sonrası bu yapı tarafından gerçekleştirilmiş hiçbir toplantıya katılmadım. Tamamen dini duygular neticesinde iştirak etmiş olduğum dini sohbet toplantılarının tarafıma yöneltilen silahlı terör örgütü suçlamasında delil olarak kullanılmasını kabul etmiyorum.

“BOLU BELEDİYESİ YETKİLİLERİNİN SORUŞTURMA GEÇİRİP GEÇİRMEDİĞİNİ MERAK EDİYORUM”

Bank Asya ile ilişkim Bolu Belediyesi’nin mecbur bırakması sonrasında gerçekleşmiştir. Ben dıt kart uygulamasından yararlanmak niyetiyle bu bankaya gitmiştim. Ancak kapitalist tuzaklar sebebiyle bu bankadan çıktığımda bir altın hesabım mevcuttu. Ben iddianamede yer aldığı şekliyle hiçbir talimat sonrası destek olmak amacıyla hesap açtırmadım. Bank Asya’da görülen altın hesabımda 300 TL gibi küçük bir mevduatım kısa süreli olarak bulunmuştur. Bu hesabı 2011 yılında açtırdığımı hatırlıyorum. Tarihten tam olarak emin değilim. 2014 yılında kapatmak için banka ile gerekli görüşmeleri gerçekleştirdim ve kapatıldığını biliyordum ama MASAK raporunda aktif bir hesap olduğu kaydı yer almaktadır. Bu hususun banka hesap hareketlerine ilişkin dosya içerisine girdikten sonra netlik kazanacağını düşünüyorum. Bolu Belediyesinin zorunlu tutması sonrası bu bankaya temasım olmuştur. Bolu Belediyesi yetkililerinin bu hususta herhangi bir soruşturma geçirip geçirmediği veya önümüzdeki dönemde uygulama olup olmayacağı tarafımca merak konusudur.

“SOSYAL SOYKIRIMA TABİ TUTULDUK”

Tutuklu olarak yargılanan şahısların mağduriyetlerinin yanı sıra kendi yaşadığım mağduriyetleri dile getirmek belki abes olacaktır. Ancak ben açığa alınmam sonrasında hem şahsım hem de ailemin bir sosyal soykırıma tabi tutulduğumuzu düşünüyorum. Tüm eşim dostum bizden uzaklaştı. Komşularım sokakta gördüklerinde selam vermek zorunda kalmamak için yollarını değiştiriyorlar. Bunlar benim bizzat yaşadığım sıkıntılar. Çocuklarımın ve eşimin maruz kaldığı davranışları zikretmek istemiyorum.

“ŞÜPHELİ BANKA İŞLEMİM YOK, BORCUMU ÖDEDİM”

MASAK raporunda şahsımla alakalı olarak Özcan Köksal’ın bana göndermiş olduğu havale şüpheli işlem olarak değerlendirilmiştir. Ben bir dönem Özcan Köksal’dan araba almak amacıyla borç almıştım ve bu borcumu arabamı sattıktan sonra elden ödedim. Bu hususa ilişkin kendi tutmuş olduğum kayıtları mahkemenize sunacağım. Yukarıda da izah ettiğim şekliyle ben üzerime atılan silahlı terör örgütü suçlamasını kabul etmiyorum. Yapmış olduğum savunma çerçevesinde beraatimi talep ediyorum.

 

 

 

İlk yorum yapan siz olun!
 1250 karakter yazabilirsiniz

Tabaklar Mah. Cumhuriyet Cad. İnci İş Merkezi No: 32 / 32 Bolu   Tel:   Faks: