• resmi ilanlar

BAŞKAN 15 TEMMUZ GECESİNİ ANLATTI

29/07/2016 11:00

Belediye Başkanı Alaaddin Yılmaz, Fethullahçı Terör Örgütü tarafından 15 Temmuz'da yapılan darbe girişimi sırasında yaşadıklarını tüm ayrıntılarıyla anlattı. O gece askeriyeden, kimsenin kendisini aramadığını söyleyen Başkan Yılmaz, “Hem tugaydaki hem de jandarma alayındaki bir çok kişi ile dostluğumuz var, arkadaşlığımız var. Karşılıklı ilişkilerimiz var ama hiçbir tanesinden bizden emin olun diye bir haber gelmedi” diye konuştu.

Sözlerine 15 Temmuz gecesi ile başlayan Bolu Belediye Başkanı Alaaddin Yılmaz, “Ben o akşam Adapazarı’nda bir arkadaşımın düğününe gitmiştim kızı evleniyordu. Oradan da Hendek Eski Belediye Başkanımızın düğününe katılıp oradan Bolu’ya dönecektim. Akşam namazını Adapazarı’ndaki düğünde kıldık ve sonra da oradan müsaade isteyip Hendek’e geldik. Hendek’te de düğün dağılmaya başlamıştı. Biz biraz oraya geç ulaştık. Netice itibariyle Hendek’e ulaştık hayırlı olsun dedik, başkanımız ve ailesi ile görüştük. Tam çıktık, gelirken telefonum çaldı. İl başkanımız dedi ki; bazı olaylar var. Partide buluşalım ben partiye gidiyorum dedi. Ben yolda olduğumu söyledim, Hendek’ten Düzce’ye doğru geliyorum hemen geleceğim dedim. Bu arada telefonla ve arabadaki radyo ile bilgi almaya çalışıyoruz. Bilgiler içinde yavaş yavaş bir şeyler olduğu hissedilmeye başladı. İnanılacak bir durum değildi.” diye konuştu.

Bolu’ya geldikten sonra derhal partiye geçerek durum değerlendirmesi yaptıklarını ifade eden Yılmaz sözlerine şöyle devam etti; “Hemen eve geldik, hanıma dedim, sen in ben partiye gidiyorum. Partiye geldik, partide toplanma başlamıştı. Bir heyecanlı bekleyiş vardı ne olacağı da tam belli değil. Ama en azından insanlar yavaş yavaş partiye ve yapıya sahip çıkmaya başlamışlar. O arada televizyonlardan ne olup bittiğini öğrenmeye çalışıyoruz. Birçok yerden bilgi almaya çalışıyoruz. Durum değerlendirmesi yapıyoruz biz de. Şu an bir vatandaş değiliz, şehrin idarecisiyiz. O ara, Tayyip Bey, televizyona çıkarak halkı sokaklara davet edince durum birden değişti. İşin ciddiyeti ortaya çıktı. Başbakanımızdan da aynı talimat geldi ve artık biz hoparlör sistemlerimizle vatandaşlarımızı davet etmeye başladık. O arada da arkadaşlarla kısa bir görüşme ile bütün iş makinelerimizi tugayın ve jandarmanın etrafında konuşlandırdık. Buradaki amacımız hem tugaydaki hem de jandarma alayındaki birçok kişi ile dostluğumuz var, arkadaşlığımız var. Karşılıklı ilişkilerimiz var hiçbir tanesinden bizden emin olun diye bir haber gelmedi. Tugayımızın ana vurucu gücü Güneydoğu’da olduğu için buradaki güç fazla değildi. Burada önüne geçebiliriz dedim. Jandarmanın gücünü tam bilmediğim için o konuda ne olacağını bilemiyorum. Ama işi çözebiliriz kanaati hakimdi bende. Bolu’da çözebiliriz ama Türkiye’de ne olup bitiyordu bilemiyorduk. Sakin olmak durumundayız, dengeli olmak durumundayız, hatalı hareket etmemek durumundayız. Her şey olabilirdi. Tugaydaki birlik, jandarma birliği de bizim barikatları aşıp da gelecekse artık iş herro merro noktasına gelecekti bütün mücadelemizi yapacaktık demekti. Bende böyle bir mücadeleden galip çıkacağımız kanaati vardı. Askerimizin erimizin ilk planda silaha davranıp emri dinlese bile sonrasında kendi vatandaşını vuracağını zannetmiyordum. Netice olarak ilk olarak zayiat verilecekti ve belki de biz olacaktık. En önce bizim gitmemiz lazım.”

O akşam kendisini arayan olmadığını, söyleyen Başkan Yılmaz, “Bizi o akşam hiç arayan olmadı. Bizi aramaları da gerekmiyor zaten. En azından biz belediye başkanı olarak biz halkın seçtiğiyiz, aynı zamanda bir partimiz var. Buradaki asıl sıkıntı Sayın Valimizin, o da dışarıdan gelmiş. Burada onun çevresi yok. Tek egemen olduğu jandarma ve polis. Onların da hangisine güveneceği konusunda sıkıntı var. Düşünebiliyor musunuz, kendisini korumaya gelenleri bilmediği bir yapıya kendini teslim ediyorsunuz. Onun durumu bize göre çok kötüydü. Dolmuştu her taraf, partimiz yanımızdaydı. Bizim güven konusunda birisinin güvenliğine ihtiyacımız yoktu. Zaten kendi güvenliğimizi sağlayacak şekilde tedbirliyiz her zaman. O bakımdan avantajımız var. Bir de çok badire atlattığımız için de bunu ürperti ve korku içinde değil gayet vakur bir biçimde karşılayacak şekilde rahat davrandık, rahattık. Birlikte hareket eden yöneticilerin arasında hoş sohbetli olduğumuz arkadaşlarımızın en azından bizden emin olun demesini beklemek kadar doğal bir hakkımız vardı. Böyle bir şey gelmedi bize. Bu bizi rahatsız etti. hatırlarsanız şehit cenazesinde de ben jandarma alay komutanı yanıma tesadüfen geldi ben orada oturmadım arkaya çekildim. Benden emin olun mesajı vermeyen bir adamın yanında oturmak benim onuruma dokunurdu ve ben oturmadım orada ve ayrıldım oradan.” dedi.

FETÖ’nün IŞİD’den farkı olmadığını söyleyen Yılmaz, “Şunu ifade etmek lazım, ordumuz, askerimiz, bizim askerimiz, bizim ordumuz ve biz buna dünyada ilk defa bir millet olarak peygamber ocağı diyoruz. Peygamber ocağına sızmış hainler ve namussuzlar yüzünden o ocaktakilere karşı tavır almamız mümkün olmamalı. İçeride bir çok sıkıntılar yaşanmıştır. Sadece askeriyede değil, yargımıza bakıyorsunuz orası darmadağın oldu, milli eğitime, sağlığa, üniversitelere bakıyorsunuz, her kurum sarılmış durumda. Her kurum kendi iç muhasebesini yapıp temizliğini yapmak zorunda. Bu yapı öyle bir yapı ki, babayı oğula, anayı kıza, kardeşleri birbirine, karıyı kocaya düşürecek hale dönüştü. Belki 17 Aralık’taki hadiselere kadar bu yapıya bunlar Müslüman diyerek yardım edenler olmuş. Bunu doğal görebilirsiniz ancak ondan sonra bir ayıklanma ve arınma dönemine girdik. Şu anda ise artık, kim, bu yapıyı destekliyorsa, silah sıkan hain ne kadar tehlikeli ise o da o kadar tehlikelidir. Durumu öyle benimsemek zorundayız. Müthiş şekilde gözü dönmüş, aldığı emir gereği, emri belki FETÖ’den alıyorlar ama ona emri kimin verdiğini de düşünmek lazım. Kendisini bu kadar satmış bir yapının ve göz kırpmadan adam öldürmeye yönelmiş bir yapının bunu da İslam adına yapacak bir yapının IŞİD’den bir farkı yoktur. Bu yapıya karşı bütün gücümüzle her türlü tedbiri almak bizim görevimiz olmak durumunda.” şeklinde konuştu.

Konuşmasının devamında, 17 – 25 Aralık sürecinden de bahseden Başkan Yılmaz şöyle devam etti; “Şahıs olarak benim askeriyede bu noktaya geldikleri ile ilgili bir kanaatim yoktu. Darbe konusunda olabilme ihtimali ile ilgili bir takım şüphelerimiz vardı. Önce gezi ile başlatılan sivil darbeye girişildi. Tayyip Bey’in kararlı ve dik duruşu ile sivil darbe atlatıldı. Bu sivil darbeyi atlatamasaydık o dönemde bu iş bitiyordu. Ondan sonra da bildiğiniz gibi 17 Aralık’la beraber hukuk darbesi ile merkezi yapıyı hükümeti devirmeye ve Tayyip Bey’i yok etmeye yönelik bir çalışma başlatıldı. O dönemde de bunlar her türlü yolsuzluğa bulaşmış, paraları kutularda saklamışlar denildi bunları yaşadık. Dolayısıyla bunlar her türlü kirli, çirkef işe bulaşmışlar, biz bunlardan kurtarıyoruz ülkeyi diyerek hukuki bir sistemin içinde gibi darbe yaptılar ki, o gerçekleşmiş olsaydı, o konuda kimsenin bir şey demesine gerek yoktu yanlış yapan insanların hakkından hukuk geldi gibi algılanacaktı ama orada da hatırlarsanız, Tayyip Bey, hastaneye ameliyata girecekti, 15 dakika civarında ertelendi o arada Hakan Fidan’ın üzerine gittiler ve Hakan Fidan ve Tayyip Bey’in görüşmesi ile dik dur gerekirse savaş fakat teslim olma lafı, bunu Tayyip Bey dedi, başkası diyemez öncekiler şapkasını alıp gittiler. Ve o şekilde de o darbeyi atlattık.”

Yaşanana olayları bir doğum sancısına benzeten Başkan Yılmaz, “Bizim yeniden durum değerlendirmesi yapmamız, yeniden yapılanmamız. Bismillah diyerek yeni bir sistem kurmamız için, Allah öyle bir imkan verdi ki, inşallah bu imkanı sağlıklı değerlendirir ve herkesi kucaklayan sağlıklı bir yapı oluşturabiliriz. Böylece yeni bir medeniyet oluşturabiliriz diye düşünüyorum. Her musibetin bir hayra vesile olacağını bekleriz biz. Ben hayra dönüşmekte olduğunu görüyorum. Bu bir doğum sancısı ama tertemiz yeni bir ülkenin doğum sancısıdır diye düşünüyorum. Belki dünya dengesi de değişecektir böylece. İnşallah hata oranımız az olur.” dedi.  15 Temmuz’dan bu yana verilen halk desteğine teşekkür eden Başkan Yılmaz, “Şunu söylemek gerekirse, belediyemizde çalışan işçi memurumuzdan herkese kadar kimseye bizden talimat bekleyin, talimat gelince yerine getirin demedim. Ama buna rağmen belediyede çalışan işçisinden memuruna mühendisinden başkan yardımcısına kadar herkes ağzımızdan çıkacak bir lafla harekete hazır halde görünce kendi kurumumdan gurur duydum. Şu an itibariyle halen gösterilen bu duyarlılıktan müthiş bir gurur duyduğumu söyleyebilirim. Bolu Halkı direnişini Köroğlu ile yaptı. Bizde Köroğlu damarı var. Ama ülkenin tamamında bu hareket varsa, bu ülke farklı bir ülke farklı bir ülke olduğunu da sadece bize değil, dünyaya gösterdi. Dünya şaşırmış durumda ne söyleyeceğini bilemiyor. Önümüzdeki dönem içinde çok iyi tahliller gerekecek ve bundan ders çıkartacağız. Sade vatandaştan idarecisine kadar siyasi partilere kadar hepimizin bundan bir ders çıkarması lazım. Bu ülke bizim. Biz çok farklı partilerden olsak da bu ülke bizim. Gideceğimiz başka bir ülke yok.” şeklinde konuştu.

Sürecin devamında, bütün kurumların temizleneceğini söyleyen Yılmaz, “Askerler ihtilalleri jandarma ile yapar. Jandarma kalktığında asker tankla halka yürüyecek hali yok. Yürüse bile işe yaramayacağını gördük. Jandarmanın da tamamen sivilleştirilmesi, bunlar gelecekte böyle bir darbenin olmayacağını gösterdi. Darbe üçüncü dünya ülkelerinde olur, şu an darbeyle bizim karşı karşıya olmamız inanın, ülkemizin de görüntüsünü çok kötü lekelemiştir. Lekelenen sadece ülkemizin görüntüsü olmamıştır, asker de lekelenmiştir. O üniformayı giyen adam şu an sokakta rahat gezemez hale gelmiştir. Bu hainler, ihaneti kendi mesleklerine ve arkadaşlarına da ihanet etmişlerdir. İnşallah bunlardan kurtuluruz. Sanırım yakın gelecek içinde askeriyemiz yine peygamber ocağı olacaktır. Hukuk sistemimiz artık temizlenip yeni bir yapıya kavuşacaktır. Öğretmenlerimiz artık daha sağlıklı eğitim vereceklerdir. Bütün kurumlarımız inşallah bir pislikten, cerahatten temizlenecektir diye düşünüyorum. O konuda kurunun yanında yaş da yanar diye bir laf var. İnşallah fazla yaş yanmayacak. Çünkü kul hakkına girmemek lazım. O konuda da hassas davranmak durumundayız. Ben şu an bütün kurumların bu hassasiyeti gösterdikleri kanaatindeyim biz de bu hassasiyeti gösteriyoruz.” dedi.

 

Konuşmasının son bölümünde basına da teşekkür eden  Başkan Yılmaz, sözlerini şöyle tamamladı; “Eğer basın kuruluşları yerelden, genele kadar, birliktelik içinde, demokrasi yanında tavır alıp da bunu çok ciddi anlamda kamuoyuna duyurmasalardı, çok büyük yara alırdık. Basında görev yapan, yerelde ve genelde görev yapan bütün insanlarımıza, basın mensuplarımıza teşekkür ediyorum Allah razı olsun. CNN televizyonunda Tayyip Bey’in konuşmasını cep telefonundan yayınlanmasalardı, diğerleri de bunu destekleyip, birlikte bir milli duruş sergilemeseydi, işimiz kolay değildi. Her tarafta bunların zor durumda kaldığını gösteren yayınlar olmasaydı, ötekilerin moralini çökertmeselerdi, onlar daha fazla kan dökülmesine sebep olacaklardı. Bütün bunlara rağmen ciddi bir kaybımız oldu. Bu kayıplar içinde asıl sade vatandaşlarımız çok büyük özellik arz ediyor. Polisimizin görevi kollamaktır. Askerimizin görevi kollamaktır. Ama görevini yapmak ve görevi yaparken şehit olmak çok önemli bir onur gururdur. Öteki ise, hiç görevi olmadığı halde vatan millet aşkı ile tankın altına girip ölenler var ya, demokrasiye sahip çıkıyoruz diyerek taranıp öldürülenler, bana göre onların şehitliği çok daha büyük bir şehitlik. Allah onlardan razı olsun. Şehitlerimizin sayısı içinde oranı en yüksek olan da zaten bu tür kendini vatanı milleti için heba eden sivil vatandaşlarımızdır. Asıl büyük şehit bana göre onlardır. Allah onlardan ve asker ve polis şehitlerimizden razı olsun mekanları cennet olsun. Hükümetimiz ilk defa sivil olanları da şehit noktasında getirdi. Ondan dolayı da hükümetimizden Allah razı olsun. Bugüne kadar siviller ölünce göz ardı ediliyordu. Vatan geleceği için şehit olanlar en büyük şehitler. Hiç görevi, silahı olmadığı halde cansiperane silahın üzerine, uçağın üzerine tankın üzerine giden o insanlar olduğu müddetçe bu ülkeye bir şey olmaz. Allah şehitlerimizin tamamına rahmet eylesin mekanları zaten cennet olacaktır inancımız gereği. Şehit ailelerine de Allah sabır versin. Şehitlerimizi geri getiremeyiz ama onların aileleri bize emanettir buna da sonuna kadar sahip çıkacağız”

İlk yorum yapan siz olun!
 1250 karakter yazabilirsiniz

Tabaklar Mah. Cumhuriyet Cad. İnci İş Merkezi No: 32 / 32 Bolu   Tel:   Faks: