• resmi ilanlar

RAMAZAN SOHBETLERİ

07/06/2016 11:00

Bolu İl Müftülüğü vaizlerinden Harun Bakan ve Kadir Öztürk'ün hazırladığı ‘Ramazan Sohbetleri'nin bu gün kü bölümü Bolu Express'te

Teravih namazının mahiyeti ve hükmü nedir?

Sözlükte rahatlatmak, dinlendirmek anlamlarına gelen terviha kelimesinin çoğulu olan teravih, dini bir terim olarak, Ramazan ayında, yatsı namazı ile vitir namazı arasında kılınan nafile namaz demektir.   Teravih namazını dört rekatta bir selam vererek kılmak caiz ise de, iki rekatta bir selam vererek kılmak daha faziletlidir. Bu namazın her dört rekatının sonunda bir miktar oturulup dinlenmek müstehaptır. Bu dinlenmelerde tehlil (la ilahe illallah demek) ve salavat ile meşgul olunması uygundur.   Teravih namazı, erkek ve kadınlar için sünnet-i müekkededir. Hz. Peygamber, “Kim inanarak ve sevabını Allah'tan bekleyerek Ramazan namazını (Teravih) kılarsa, onun geçmiş günahları bağışlanır” buyurmuşlardır (Buhari, Salatü't-Teravih, 1; Müslim, Müsafirin, 174).

Teravih namazını cemaatle veya tek başına kılmanın hükmü nedir?

Nafile namazların tek başına kılınması daha faziletli olduğu halde, teravih nama-zının cemaatle kılınması Hz. Peygamber (s.a.s.)'in uygulaması ile sabittir. Nitekim Hz. Peygamber teravih namazını birkaç defa cemaatle kıldırmış, ancak daha son-ra farz olur düşüncesiyle cemaate kıldır-maktan vazgeçmiştir (Buhari, Salatü't-Teravih, 1; Müslim, Müsafirin, 177).   Hz. Ömer halife olunca, halkın dağınık bir şekilde Teravih namazı kıldıklarını görüp, tekrar cemaatle kılınmasının daha hoş olacağını düşünmüş ve ashapla istişare ederek bu namazın yeniden cemaatle kılınmasını başlatmıştır. Halkın vecd içinde bu namazı kıldıklarını görünce, “ne güzel bir adet oldu” diyerek memnuniyetini belirtmiştir (Buhari, Salatü't-Teravih, 1). Hz. Ali de, bu uygulama sebebiyle “Ömer mescitlerimizi Teravihin feyziyle nurlan-dırdığı gibi, Allah da Ömer'in kabrini öyle nurlandırsın” diye dua etmiştir.

Oruç tutmayan kimse Teravih namazı kılabilir mi?

Teravih namazı Ramazan ayına ait bir sünnetidir, oruçla doğrudan ilişkisi yoktur. Bu nedenle, mazeretli ya da mazeretsiz oruç tutmayan kişiler için de Teravih namazı kılmak sünnet-i müekkededir.

Teravih namazı tek niyetle kılınabilir mi? Yoksa her selam verdikten sonra tekrar niyet etmemiz gerekir mi?

Teravih namazına başlarken niyet ettikten sonra her selam verişte yeniden niyet etmenin şart olup olmadığı konusunda Hanefi alimleri farklı görüşler belirtmişlerdir. Bir kısım alimler kılınan rekatların tümü temelde tek bir namaz olduğu düşüncesinden hareketle her iki veya dört rekatta selam verdikten sonra yeniden niyet etme zorunluluğunun bulunmadığını söylemişlerdir.   Bir kısmına göre ise her dört rekatta niyet etmek şarttır.  Çünkü her dört rekat başlı başına bir namazdır. Zira selam vermekle fiilen namazdan çıkılmış olur. Bu sebeple yeniden namaza girmek için mutlaka niyet lazımdır Tercih edilen görüş de budur.

Farz namazlarla birlikte kılınan sünnet namazların dayanağı nedir? Kılmak gerekli midir?

Hz. Peygamber (s.a.s.), bizzat kendisi farz namazlarla birlikte, onlara bitişik olan sünnet namazları da kılmış ve ümmetine de kılmalarını tavsiye etmiştir.   Bir hadis-lerinde: “Her gün sabah namazından önce iki, öğleden önce dört, sonra iki, akşam-dan sonra iki ve yatsıdan sonra iki olmak üzere 12 rekat nafile namaz kılmaya de-vam eden kişiye, yüce Allah cennette bir köşk inşa eder.” (Müslim, Salatü'l-Müsa-firin, 101) buyurmuştur. İkindi namazı ile ilgili olarak da “İkindiden önce dört rekat namaz kılana Allah merhamet etsin” (Ebu Davud, Tatavvu 8) buyurmuştur.   Bir başka hadislerinde de: “Kıyamet gününde kulun ilk hesaba çekileceği şey farz na-mazdır. Eğer bu namazı tam olarak yerine getirmişse ne güzel. Aksi halde şöyle denilir: Bakın bakalım, bunun nafile namazı var mıdır? Eğer nafile namazları varsa, farzların eksiği bu nafilelerle tamamlanır. Sonra diğer farzlar için de aynı şeyler yapılır.” (Ebu Davud, Salat, 145; Tirmizi, Salat, 188) buyurmuştur.

Boy abdesti ile namaz kılınabilir mi? Namaz kılınabilmesi için ayrıca abdest almak gerekir mi?

Gusül abdesti alan bir kimse aynı za-manda namaz abdesti de almış olacağı için bu abdesti ile namaz kılabilir, ayrıca abdest alması gerekmez.   Hz. Peygam-ber (s.a.s.)'in gusül abdestine başlarken namaz abdesti gibi abdest aldığını ve gu-sülden sonra ayrıca abdest almadığını ifade eden hadisler vardır. (Buhari, Gusül 1; Müslim, Hayız 35, 36, 37; Muvatta I, 44, Tahare 67).

Namazda dudaklar hiç kıpırdatılmadan yapılan kıraat ile kıraat şartı gerçekleşmiş olur mu? 

Konuşabilen kişinin namazda Fatiha ve diğer sureleri, dili kıpırdatmaksızın ve ses çıkartmaksızın zihinden tekrarlaması okuma (kıraat) sayılmaz. Böyle yapmakla namazın rüknü olan kıraat yerine getiril-miş olmaz. Kişinin kendi duyabileceği bir sesle, fısıldar gibi, harfleri yerlerinden çıkartarak ve eğer yanında başkaları varsa onları rahatsız etmeyecek bir şekilde okuması gerekir. 

Bayanlar Teravih namazını camide kılabilirler mi?

Hz. Peygamber (s.a.s.), kadınların mescide gelebileceklerini, ancak ev-deki ibadetlerinin daha üstün olduğunu çeşitli vesilelerle dile getirmiş ve şöyle buyurmuştur: “Kadınların mescidlere gitmesine engel olmayın. Fakat evleri onlar için daha hayırlıdır” (Müslim, Salat 134-137).   Hz. Peygamber, mescide gitmelerine izin verdiği, hatta teşvik ettiği (Buhari, İdeyn 15-21; Müslim, Salatü'l-'ideyn, 1-3, 10-12). kadınların, dikkat çekecek şekilde giyinmelerini (Müslim, Libas, 34) ve koku sürünmelerini yasaklamış ve şöyle buyurmuştur: “Kadınlar cemaate katılmak istedikleri zaman, koku sürünmesinler” (Müslim, Salat 141-142).   Kadınlar için farz namazları evlerinde kılmaları daha faziletli ise de, camide münferit olarak veya cemaatle kılmalarında bir sakınca yoktur. Ancak güvenlik sorunu varsa veya fitne söz konusu ise ihtiyatlı olunmalıdır. Nitekim geçmiş kaynaklarda konu tartışılırken bu merkezde ele alınmıştır. Cemaatle kılınması maruf ve meşhur bir uygulama olan Teravih namazında, fitneye neden olacak herhangi bir durum olmaması halinde cemaat tercih edilebilir.

Kadınlar başı açık ve çorapsız namaz kılabilir mi?

Ergen olmuş Müslüman bir hanımın, mahremi olmayan erkeklerin yanında olduğu gibi, namaz kılarken de vücudunun dinen örtülmesi gereken yerlerinin tamamını örtmesi gerekir. Baş da örtülmesi gereken yerlerdendir. Hz. Aişe'den rivayet edilen bir hadiste Peygamberimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Allah ergenlik çağına ulaşmış kadının başörtüsüz namazını kabul etmez.” (Ebu Davud, Salat, 85). Ayrıca Rasulüllah'ın eşlerinin evlerinde namaz kılarken başlarını örttüklerini, Peygamberimiz (s.a.s.)'in başı açık namaz kılan genç kızları uyardığını ve buluğa eren kadınların başlarını örterek namazlarını kılmaları gerektiğini bildiren hadisler vardır (Ebu Davud, Salat, 85). Hz. Peygamber (s.a.s.) zamanından günümüze kadarki uygulama da böyledir. Kadınlar, ayakları -tercih edilen görüşe göre- avret mahalli olmadığından, topuklarından yukarısı açık olmamak kaydıyla çorapsız namaz kılabilirler

Kadınlar abdest aldıktan sonra oje veya ruj sürerek namaz kılabilirler mi?

Abdest ve gusülde genel ilke; her birinde yıkanması farz olan uzuvları hiçbir kuru yer kalmayacak şekilde yıkamaktır. Dolayısıyla abdestte veya gusülde yıkanması farz olan uzuvlara, daha önceden oje, ruj ve benzeri, suyun bedene ulaşmasına engel olacak türden maddeler sürülmüşse, bunların gusül veya abdestten önce bulundukları yerlerden temizlenmeleri gerekir. Gusül ve abdest aldıktan sonra makyaj yapmak veya oje sürmekle abdest bozulmaz. Bu şekilde yapılan bir makyajla namaz kılınabilir.

DEVAMI YARIN

 

 

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet GÖRMEZ’in Ramazan Mesajı

Rahman ve Rahim Olan Allah’ın Adıyla

Yeni bir Ramazana sevinçle, heyecanla, umutla kavuşmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Zamanı yaratan ve bereketlendiren, bizi mübarek aylara ulaştıran Rabbimize sayısız hamd ü senalar olsun. “Mübarek Ramazan ayına kavuştunuz. Yüce Allah bu ayda size oruç tutmayı farz kıldı. Bu ayda sema (cennet) kapıları açılır, cehennem kapıları ise kapanır.” (Nesâî, Sıyam, 5) buyuran Sevgili Peygamberimize salât ü selâm olsun. Ramazan, İslâm’ın rahmetle yoğrulmuş adaletini, bilgi ve hikmetle bütünleşmiş ahlâkını bütün insanlığa anlatan bir rahmet ayıdır. Ramazan mağfirettir, takvadır, taattir, hasenattır, kurbettir. Ramazan, Cenab-ı Hakk’a yakın olma mevsimidir. Ramazan, müminlerin oruç sayesinde önce kendi nefislerini dünyevî zevke ve iştaha karşı sınırlayarak arındırdıkları, sonra da toplumsal yardımlaşmanın ve dayanışmanın bilincine erdikleri aydır.

Ramazan alışageldiğimiz koşturmanın, stresin, dünya telaşının içinde bir an durup düşünmemizi, irkilmemizi, kendimize ve çevremize bakmamızı sağlar. “Nereye gidiyorsunuz?!” diye sorar. Bu haliniz nedir? Bu gidişat nereyedir? Toparlanmamız ve istikamet bulmamız için bizlere yeni bir can, yeni bir hayat, yeni bir nefes getirir. Yeryüzünü mabede dönüştürür; iradelerimizi eğiten bir mektep, nefislerimizi terbiye eden bir okul olur. Bu yüzden Ramazan, her bir Müslüman’ın hasretle beklediği, derin bir tefekkürle kendisiyle yüzleştiği, hayata ve kâinata ilişkin tutum ve alışkanlıklarını sorguladığı bir hesaplaşma ayıdır.

Din-i mübin-i İslâm’ın medeniyet anlayışı iyi ve güzel ilişkiler ağı üzerine bina edilmiş, bu ilişkiler bizzat Sevgili Peygamberimiz (sas) tarafından ilmek ilmek dokunmuştur. İyiliği ve güzelliği, unuttuğumuz ve ihmal ettiğimiz nice değeri bizlere hatırlatan Ramazan, Resul-i Ekrem’in sünnet-i seniyyesi ile taçlanır. Bu şerefli ay, ibadetin lezzetine erdiğimiz, teravihin secdelerinde, mukabelenin ayetlerinde, sahurun bereketinde buluştuğumuz aydır. Bu mübarek günler, kötü alışkanlıklara son verme; hayırdan, haktan, hakikatten, adaletten yana yeni sayfalar açma; ahlâkımızı güzelleştirme günleridir.

Ramazanın şifalı elleri, yaralarımızı sarar, dertlerimize derman olur. Bu ay zarafet, ülfet, şefkat ve inayet ile dertli gönülleri imar edip, kırık kalpleri onarma zamanıdır. Ramazan, yara alan kardeşliğimizi tedavi etme, “gönüller yapma” zamanıdır. Selamı, selameti, affı, merhameti, saygıyı ve sevgiyi tüm toplumda tesis etmek isteyen müminler için Ramazan ne büyük bir ilahi fırsattır!

Her sene bir ay hanelerimizi şereflendiren bu misafire “Hoş geldin ya şehr-i Ramazan” derken, onun bizi etkilemesine, kendimizle buluşturmasına, değerlerimizi hatırlatmasına müsaade edelim. Şatafatla, eğlenceyle, reklam ve israfla geçen günlere ve gecelere Ramazanın ihtiyacı olamaz! Oysa bizim Ramazanın huzuru, vakarı ve maneviyatı ile olgunlaşacak günlere ve gecelere çok ihtiyacımız var… O halde biz onu dönüştürmeden onun bizi değiştirmesine izin verelim. Sonra da bu kutlu değişimi bütün bir yıla taşıyalım.

Ramazan, iyilik kervanlarının yola çıktığı aydır. Bu ay bize şunu hatırlatır: İyiliğin sınırı, hududu olmaz; sayısı, hesabı tutulmaz. İyilik; kişinin kendisine, Rabbine, dinine, ailesine, akrabalarına, fakirlere, yoksullara, kimsesizlere, yurtsuzlara, mültecilere, sokak çocuklarına, yetimlere, yaşlılara, kimsesizlere, dullara, düşkünlere kısacası bütün insanlara, mahlûkata, yeryüzüne, gökyüzüne ve bütün eşyaya yapılır. İyilik kervanına katılmak ise, tanıdığımız ya da tanımadığımız ama kardeş bilip bağrımıza bastığımız müminlerle lokmamızı paylaşmak, yanı başımızdakilerin ihtiyacını fark edebilmek, dünyanın dört bucağına yardım eli uzatmak, çok uzaklarda da olsalar birileri açken tok yatmamak, insanlığın huzur ve barışı, birlik ve dirliği için elimizden geleni yapmaktır.

Başkanlığımız, her yıl Ramazan ayında kaybolmasını istemediğimiz yüce bir değerimizi toplumumuzun gündemine taşımaya, bu konuda ortak bir bilinç oluşturmaya ve dikkatleri bu hususa teksif etmeye çalışmaktadır. Bu yıl seçmiş olduğumuz tema, sadece ülkemizin değil bütün dünyanın ihtiyaç duyduğu bir husustur: Gönül birliği. 2016 yılı Ramazan ayının teması “Gelin Gönüller Yapalım, Gelin Gönüller Onaralım, Bu Ramazan ve Her Zaman” sloganıyla beş başlık halinde idraklere sunulacaktır.

Gelin Bize Sığınan Kırık kalpleri Onaralım

Hicret yurdu olarak anılmayı hak eden ülkemiz, mülteci misafirleriyle bir Ramazanı daha karşılamaktadır. Yıllar yılı aynı tarihi, kültürü, coğrafyayı ve değerleri paylaştığımız iki buçuk milyona yakın Suriyeli mülteci bizlerle birlikte oruca niyetlenip, mescide koşacaktır. Şimdi, Yüce Rabbimizin “Müminler, ancak kardeştir.” (Hucurat, 10) ayetiyle bizleri kardeş ilan ettiği mazlum ve mağdur muhacirlerimize ensar olma vaktidir. Ramazan, mülteci kardeşlerimizin maddi ihtiyaçları için elbirliğine, manevi ihtiyaçları içinse gönül birliğine gitme zamanıdır. “Birbirlerine acımakta, birbirlerini sevmekte ve birbirlerine şefkat göstermekte, müminlerin tek bir vücut gibi olduklarını görürsün!” (Müslim, Birr, 66) buyuran Sevgili Peygamberimizin tanımladığı gibi tek yürek, tek bilek, tek ümmet olma zamanıdır. Gönlümüzün kapılarını Allah’ın bu biçare misafirlerine açalım. Kötü duyguların, art niyetlerin, fesat dillerin bizi ayrıştırmasına izin vermeyelim. Ramazanın kardeşlik bağlarımızı güçlendirmesi için gayret gösterelim.

 

Devamı yarın

İlk yorum yapan siz olun!
 1250 karakter yazabilirsiniz

Tabaklar Mah. Cumhuriyet Cad. İnci İş Merkezi No: 32 / 32 Bolu   Tel:   Faks: