• resmi ilanlar

CUMA SOHBETLERİ

07/04/2016 11:00

Bolu İl Müftülüğü vaizlerinden Harun Bakan ve Kadir Öztürk'ün hazırladığı ‘Cuma Sohbetleri'nin bu haftaki bölümü Bolu Express'te

PEYGAMBERLER ALLAH’IN KUTLU ELÇİLERİDİR

 

Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: “‘Biz Allah’a ve Allah’ın bize indirdiği kitaba, aynı şekilde İbrâhim, İsmâil, İshak, Yakûb ve torunlarına indirilenlere; Mûsâ ve Îsâ’ya verilenlere ve Rableri tarafından bütün peygamberlere gönderilenlere inandık. Allah’ın peygamberleri arasında ayrım yapmayız; biz Allah’a teslim olmuşuzdur’ deyin.”

Peygamberimiz (s.a.s) şöyle buyuruyor: “Peygamberler, ataları bir kardeşlerdir.”

Peygamberlerin her biri, Allah’tan aldıkları vahyi insanlara ulaştırmak üzere insanlar arasından seçilmiş kutlu elçilerdir. İman esaslarından biri de hiçbir ayrım gözetmeksizin bu kutlu elçileri kabul ve tasdik etmektir. Bizler, hemen her gün okuduğumuz “Âmenerrasûlü” diye bilinen ayetlerde peygamberlerin tümüne inandığımızı ve aralarında hiçbir ayrım yapmadığımızı dile getiririz.

Yüce Rabbimiz, Kerim kitabımız Kur’an-ı Kerim’de bizlere peygamberlerin hayatlarından örnek alacağımız kesitler sunar. İlk insan olma şerefi yanında, ilk peygamber de olan, insanlığın içinden süzülüp çıkartılmış, özü itibariyle en temiz ve saf olan Hz. Âdem,  Safiyyullah olarak örneğimizdir.

Hiçbir taviz ve gevşeklik göstermeden sabırla 950 yıl boyunca tevhid mücadelesini sürdüren Hz. Nuh, Nebiyyullah olarak örneğimizdir.

Tevhid uğrunda dağ gibi ateşe atılan, Allah’a sadakatin ve müstakim duruşun sembolü Hz. İbrahim, Halilullah olarak örneğimizdir.

Teslimiyetin zirvesine oturan, Allah’ın emrine tereddütsüz “evet” diyen Hz. İsmail, Zebihullah olarak örneğimizdir.

İffet ve hayâ ile özdeşleşen, nefsin gayr-ı meşru istek ve arzularına Allah korkusuyla “hayır” diyen Hz. Yusuf,  Sıddîkullah olarak örneğimizdir.

Doğumuyla Firavun’ları telaşlandıran, Firavun’un sarayında ama Allah’ın gözetiminde büyütülen, peygamberlik verilince de firavunun düzenini yerle-yeksan eden, Allah’ın kendisiyle konuşarak yücelttiği Hz. Musa, Kelimullah olarak örneğimizdir.

İsrailoğulları Tevrat’ı, Zebur’u ve peygamberlerinin mirasını, güç ve saltanat adına tahrif edip ifsada başlayınca, iffet abidesi Hz. Meryem’e, Allah Teâlâ’nın kendi ruhundan ‘ol’ emriyle ilkâ ettiği Hz. İsa, Kelimetullah olarak örneğimizdir.

Bütün vahiylerin zirvesi olan Kur’an-ı Kerimle gönderilen ve peygamberlerin özü, özeti hatta özlemi olan, kıyamete kadar da ona iman etmeden, onun getirdiğine teslim olmadan,  dünya ve ahirette kurtuluşun mümkün olmayacağı Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s),  Habibullah olarak bizim ve bütün insanlığın yegâne örneğidir. Bütün bu özelliklerine rağmen yüksek bir tevazu ile Efendimiz, kendisini Hz. Âdem ile başlayan Peygamberlik binasının eksik bir tuğlası olarak nitelendirmiştir. 

Hz. Âdem’den Hâtem’ül-Enbiya Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s)’ya kadar tüm peygamberlere salat ve selam olsun.

Rabbimiz, bizleri ve neslimizi onların en güzel örnek olan hayatlarından ve kutlu yollarından bir an olsun ayırmasın.

İki gün önce insanlıktan nasibini almamış her türlü değerden ve vicdani duygudan yoksun kişi veya kişiler tarafından Ankara’da gerçekleştirilen saldırıda şehit olan güvenlik güçlerimize, hayatını kaybeden kardeşlerimize Cenab-ı Haktan rahmet niyaz ediyor, yaralı olan vatandaşlarımıza acil şifalar diliyorum. Yakınlarına ve milletimize sabır, metanet ve baş sağlığı diliyorum.

Cenâb-ı Allah bu saldırıda hayatlarını kaybeden masum kardeşlerimizi engin rahmet-i Rahmanıyla karşılasın. Rabbim millet olarak sabır ve tahammül gücü zorlanan gönüllerimizi onarsın, yaralarımıza derman olsun. Milletimizin başı sağ olsun.

 

 

 

PEYGAMBERE İMAN TEVHİDİN BİR GEREĞİDİR

 

Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: “De ki: ‘Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.’ ”

Peygamberimiz (s.a.s) şöyle buyuruyor: “Gönülden tasdik ederek Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in O’nun resûlü olduğuna inanan kimseye Allah, cehennemi haram kılar.”

İman esasları Allah’ın varlığını, birliğini, eşsiz ve ortaksız olduğunu kabul etmekle başlar. İman esaslarından biri de peygamberleri, ayrım yapmaksızın kabul etmektir. Bizler, Müslüman olmanın bir gereği olarak bütün peygamberlere, nübüvvet zincirinin son halkası Muhammed Mustafa’ya (s.a.s) ve onun tebliğ ettiklerinin tamamına şeksiz şüphesiz iman ederiz. Bu imanımızı kelime-i şehadetle gönülden tasdik ederiz.

“Eşhedü elle ilehe illallah ve eşhedü enne muhammeden abduhu ve rasulüh” diyerek tevhide olan bağlılığımızı, Efendimize olan iman ve sadakatimizi dile getiririz.

Peygamber Efendimiz (s.a.s), Allah’ın aramızdan seçtiği, müjdeleyici ve uyarıcı olarak görevlendirdiği, kitabı ile şereflendirdiği son peygamberdir. O, Rabbimizden aldığı vahyi kusursuz bir şekilde bize ulaştırmış, anlatmış, açıklamış ve yaşamıştır. Bu yüzden ona iman eden, Allah’a iman etmiş; onu inkâr eden de Allah’ı inkâr etmiş olur.

Peygamberimiz, bütün insanlığa gönderilmiş bir rahmet vesilesi ve hidayet rehberidir. O, bizlere varoluşumuzun gayesini haber vermiştir. Allah’a kul olmanın, O’nun rızasını ve cennetini kazanmanın yollarını öğretmiştir. Peygamber Efendimiz, özüyle ve sözüyle, her haliyle bizler için ahlak, iffet, şefkat, merhamet ve adalete dair muhteşem bir örnek olarak yaşamıştır. O, ashabına ve “kardeşlerim” dediği bizlere sadakati, dürüstlüğü, vefayı, fedakârlığı öğütlemiştir. Efendimiz, bizim iki cihanda serverimizdir.

Hayat kitabımız olan Kur’an-ı Kerim, Peygamberimizin diliyle bizlere ulaşmıştır. Onun örnekliğinde hayat bulmuş, okunmuş, anlaşılmış ve uygulanmıştır. Kur’an’ı yaşanan bir kitaba dönüştüren Peygamberimizdir. Vahyin ağırlığını ilk karşılayan, ilâhî kuralları ilk açıklayan, insanlara Allah’ın muradını duyuran Peygamber Efendimizdir. Yüce Rabbimiz, Kur’an-ı Kerim’de bizlere namaz kılmayı, oruç tutmayı, zekât vermeyi, hac yapmayı emretmiştir. Ancak namazın vakitlerini, rekât sayılarını ve nasıl kılınacağını bize Efendimiz öğretmiştir. Orucun ne şekilde ve nasıl tutulacağını, zekâtın hangi mallardan ve ne kadar verileceğini, haccın menasikini bizlere hep Peygamberimiz göstermiştir. Kısacası ibadet hayatımız, onun örnekliğinde şekillenmiştir.

 “Bize Kur’an yeter” anlayışıyla peygamberimizi, onun siretini ve sünnetini dikkate almadan Müslümanca yaşamaya çalışmak mümkün değildir. Bu duruş, Kur’an’ın bizzat kendisine aykırıdır. Çünkü Yüce Rabbimiz, Kerim Kitabımızda bize, kendisiyle birlikte Resulüne inanmayı ve tabi olmayı emreder. Peygamberimizin helal kıldığını helal, haram kıldığını haram saymamızı ister. Dolayısıyla Peygamberimize inanmayan, onun siretini ve sünnetini benimsemeyen bir anlayış, İslam anlayışı olamaz. Peygambere iman etmeden, Kur’an ile sünnetin arasına mesafe koyularak ebedi kurtuluşa ulaşılamaz. Resul-i Ekrem’in şerefli sözleri olmadan Kur’an anlaşılamaz ve yaşanamaz. Bizi bu konuda ikaz eden yine bizzat Efendimizdir. O şöyle buyurur: “Sakın sizden birinizi, emrettiğim veya yasakladığım bir konu kendisine iletildiğinde, köşesine yaslanmış olarak cahilce, ‘Biz Allah’ın Kitabı’nda ne bulursak ona uyarız; hadis tanımayız!’ derken bulmayayım!” 

Tarihin yüce rehberlerine, insanlığın barış ve umut elçilerine, Efendimiz başta olmak üzere bütün peygamberlere sonsuz salat ve selam olsun. Rabbimiz, bizleri tevhidi hakkıyla anlayan, kendisine hakkıyla kul olan, Resulüne hakkıyla tabi olanlardan eylesin! Peygamberimizin ümmeti olma, onun sancağı altında toplanma ve şefaatine nail olma bahtiyarlığından bizi mahrum bırakmasın. Onun sünnetinden, muhabbetinden, bereketinden bizleri bir an olsun ayırmasın.

HASAT VAKTİ ÖMRÜN BEREKETİ: ÜÇ AYLAR

Mescid-i Aksa’dan Beytü’l Haram’a Tur-i Sina’dan Medine-i Münevvere’ye… Mekânlar içinde mukaddes beldeler… Receb’ten Mirac’a, Şaban’dan Berat’a, Ramazan’dan Kadir’e günlerden cumaya, an’lardan sehere zamanlar içinde seçkin vakitler. Andolsun geceye, andolsun gündüze, andolsun kuşluğa ve andolsun zamana…

Zaman ki bazen su olup akar, bazen nakit olup tükenir, an olup secdeye gelir bazen. Gün olmuş vakit; dün, bugün, yarın. Dün demişiz geçip gidene, yarın emelin, meçhulün adı olmuş. Bugünü ganimet bilip amel saymışız. Yıl olmuş, mevsim olmuş, ekin olmuş, hasat olmuş. Edilen duaların, dökülen gözyaşların, yapılan hayırların dalga dalga Allah’a ulaştığı üç aylar olmuş.

Miracı içinde barındıran Receb, Ramazanın habercisi Şaban, Kur’an ile kıymetlenen Ramazan. Allah Rasûlü’nün dilinde dua olur dökülür: “Allah’ım Receb ve Şabanı bize mübarek kıl ve bizi Ramazana kavuştur.” (Müsned, 1/259)

Elbette tüm mekânlar Allah’ın, tüm zamanlar Allah’a aittir. Ancak yaşanılan telaşlar, peşinden koşulan hazlar yaratıcı ile münasebetleri gözden geçirmeye fırsat bırakmayabilir. Üç aylar mevsimi kazançların ve kayıpların gözden geçirildiği zaman ve zemin olur. “Rabbinizin mağfiretine ve cennetine koşun.” (Âl-i İmran, 3/134) çağrısına kulak verip genişliği gökler ve yeryüzü kadar olan cennete talip olunur.

Yol belli, yolcu bilinen; yol ve yolcunun sahibi gözleyen. Aslında tüm seferlere hazırlık yol gözükünce başlar. Yolun ve yolculuğun farkına varmaktır üç aylar. Ertelenmiş hazırlıklara hız vermek, fırsatları bohça yapıp yükün sahibine sunmaktır. Herkes yarın için önceden ne göndermiş olduğuna bakmalıdır. (Haşr, 59/18.)

Receb; Regaip ve Miraç ile şereflenen tövbe ve hürmet ayı. İlk cuma gecesinde başlar bu mevsime rağbet ve bu gece Regaip adını alır. Yönelişin yönünün çizildiğine işarettir. Bir işi bitirdiğinde diğerine koyulmak demektir. Bu gece yenilenme ve yönelmedir. Bolluğun ve ihsanın dünya semalarında sahiplerini aradığı gecedir. Müslümanlar asırlardır bu kutlu rahmete ellerini ve gönüllerini açarak icabet beklerler. Miraç olur yirmi yedinci gece dua ve yakarışlar zirve yapar, arşın sahibine yürüyüşün adı olur. Ve müminler namazla buluşup namazla dirilmenin şerefine kavuşurlar. Her miraç yeniden buluşmadır. Ve her namaz miracı olur Muhammet ümmetinin. Şaban; Ramazana hazırlık, muhabbet ve hizmet zamanı… Yoğun ve yorucu bir ibadet mevsiminin habercisi... Hz. Aişe: “Şaban ayındaki kadar çok oruçlu olduğu bir ay görmedim.” (Tecrid, VI. 215) diyerek Allah Rasûlü’nün bu aya iltifatını öğretir. Amellerin Allah Teala’ya bu ayda arz edildiğini ve bu arzın kendisi oruçlu iken vuku bulmasından hoşlandığını söyleyen de Kutlu Nebiden başkası değildir. (Nesai, Sıyam, 70)

Beratla gelen af ve mağfiretin müjdesidir. Rahmetin sağanak sağanak yağdığı gecedir berat. Bir ömrün ahirete şahit olmasının adıdır. Allah temizdir temizlenenleri sever (Bakara, 2/222) fermanıyla temizlenmektir. Berat; her hikmetli işe hükmün verildiği (Duhan, 44/4) Şabanın on beşinci gecesi, rahmet-i Rahman’ın, af dileyen, rızık isteyen, afiyet bekleyen için çağrısıdır. (Tirmizi, Savm 38)

Ramazan; Kur’an’ın indirildiği (Bakara, 2/185) cennet kapılarının açıldığı (Buhari, Savm 5) bin aydan daha hayırlı, (Kadir, 97/3) selamın, selametin, rahmetin, nimetin adı Ramazan.

İftarıyla, sahuruyla, mukabelesi, teravihiyle, fitresi zekâtıyla, Kadir Gecesi ve nihayet bayramıyla dört bir yanımızı mağfiret kuşatır. Nebi’nin dilinde müjde olur Ramazan. “Kim Ramazan ayının gecelerini, Allah’a inanarak ve karşılığını da Allah’tan bekleyerek ibadetle değerlendirirse geçmiş günahları bağışlanır.” (Nesai, Sıyam, 39)

İrfan kültürümüzde erbain geleneği vardır. Kötülüklerden arınmak, razı olunacak hâl ve hasletleri kazanmak için 40 gün tayin edilir. Kırklara karışmak tabiri de buradandır. Üç aylarda doksan günlük hasenat eğitimi erbain yağmurlarının, baharın habercisi tohumlara can verdiği gibi mümine hayat verir. Ruhunu nimet yağmuruna açar, bedenini şükür suyuyla yıkamaya fırsat verir.

Biliriz ki zaman andır, ölüm ansızın. Bu nedenle ömrümüzün son rahmet mevsimini yaşıyormuş gibi nelere dikkat edebiliriz?

“Hesaba çekilmeden evvel kendinizi hesaba çekin” emri, “tefekkür edin” ve “akletmez misiniz?” mesajlarıyla buluştuğunda başımızı ellerimizin arasına alıp yaptıklarımız ve yapamadıklarımızı bir bir düşünmek… “Kaç kişinin kalbini kırdım, kaç gönüle girdim, hangi emri çiğnedim, hangisine itaat ettim” sorgulamasını yapmak... İsyanlardan pişmanlık duyup, itaat için sebat dileyerek fırsat gemisine binebilmek… Okuma, öğrenme, öğretme, anlama, yaşamla ilişkilendirme bağlamında Kur’an ile daha fazla meşgul olmak… Öncelikle farz olan ibadetleri vaktinde edaya özen gösterip varsa kazalar tespit edilerek yavaş yavaş tamamlamak. Gece namazlarına bu mevsimde daha dikkat edilerek namaz ve oruç gibi nafile ibadetlere de özen gösterebilmek ve Allah’a yakınlaşmaya vesile olacak iyilikler, hayır ve hasenatlar ile ömrü bereketlendirmek.

Bir gerçeği de unutmamalıyız ki üç aylar içerisinde idrak edilen kandil gecelerine ait özel bir namaz sahih kaynaklarımızda mevcut değildir. Nebevi öğreti de asıl olan az ve devamlı bir ibadet düzenidir. Yedirme, içirme, giydirme, borç verme, yetime kol kanat germe, akrabayı gözetme şeklinde ikram ve ihsanı ihtiyaç sahibiyle buluşturarak mali ibadetleri çoğaltmaya dikkat etmek gerekir.

Kerim kitabımızın ve Allah Rasûlü’nün bildirdiği mümin vasıflarına sahip olabilmeli, rıfk, hilm, nezaket, güler yüz ile dil, göz ve kalp emniyetini sağlamaya özen göstermelidir. En güzeli, müminler arasında sevgiye zemin hazırlayacak selamı yaymak, büyükleri onurlandırıp küçükleri sevindirmekle ömür heybesini bu üç aylarda ve hasat mevsiminde “rıza ve dua” ile doldurabilmektir.

 

 

 

İlk yorum yapan siz olun!
 1250 karakter yazabilirsiniz

Tabaklar Mah. Cumhuriyet Cad. İnci İş Merkezi No: 32 / 32 Bolu   Tel:   Faks: