• resmi ilanlar

Fuat Bayramoğlu'nun kaleminden GÜÇSÜZ YÜREĞİMDE SÖNMEYEN BİR YANGIN VAR!

21/11/2014 00:00

...

 


Hepinizin,  Öğretmenlerimizin, “24 Kasım Öğretmenler  Günü’nü” candan tebrik eder, Onlara ebedi saadetleri dilerim.
Bu yazımı sevgili öğretmenlerimize ithaf ediyorum.
***

 

           Meslek hayatım boyunca birçok hatıram olmasına rağmen, bazıları daha dün gibi hafızamdaki tazeliğini hiç kaybetmemiş bir halde ansızın karşıma çıkıverirler.

         1999 yılının Kasım ayındaki bir hatıra, hâlâ tüm donuk renkleriyle içinde barındırırken, sonuçları içimdeki labirent te kaybolmama neden olur.

          ………… İlçesi , …………İlköğretim Okulu’nda Müdür Yardımcısı olarak görev yaptığım 1999 yılı Kasım ayında, okulumuza otuz yerleşim biriminden taşımalı öğrenciler de gelmekteydi. O zamanın tek katlı küçücük binada altı yüze yakın öğrenciyle eğitim yapıyorduk.

          1999 yılı kasım ayında ve günlerden perşembe günün sonunda, son derse doğru odamdayım. İçimde hiç tatmadığım ve hiç tanımadığım bir sıkıntı vardı.. O gün o durumdayken son ders zili çaldı. Salona çıktım. Her yanımızı öğrenci sesleri ve öğrencilerimizin minik adımlı koşturmacıları kapladı.
Eve dönüşün çocuksu telaşlarını ve umarsızlığını seyrediyordum. Çok rahatlamıştım.

             Öğrencilerle birlikte bende bahçedeydim.  Her bir tarafa dağılan çocuklar gibi bir kısım öğrencilerimizde otuzdan fazla taşımalı araçlara yönelmişlerdi. Çocuk denizi arasında yüzüyordum o anda. Onlarla bende akıyordum.

 

            Okulumuzun önüne gelen taşımalı araçlara göz gezdirirken, şoförün birisi başını direksiyona şiddetle vurduğu gözüme takıldı. Bu çok garip durumdu. Hiç kafasını direksiyona vuran şoför görmemiştim. Şaşkınlıkla araca gittim. Kapıyı açtım “Selam, iyi günler”, dedim. Şoför kafasını çok zor çevirerek dili dolanık bir vaziyette uğuldarcasına homurdanarak: “İyi günlerms  hocams hıck ”, diyebildi. Şoförün göz bebekleri kaybolmuştu. Göz yerine beyaz bir kan çanağıyla karşı karşıyaydım. Önceden tanıdığım bu kişinin  sarhoş olduğunu anladım. Aracın kapısını açtım. Araçtan inmesini söyledim. İtiraz etmedi ve yere inmek için hamle yaptı. İndiğinde ise arka tekere doğru sendeleyerek geri geri gitmeye başladı ve kaportaya yaslanarak düşmekten kurtuldu. Etrafımızı bir anda öğrenciler sardı. Öğrencilerin yanında konuşmanın doğru olmayacağı için aracın yanından uzaklaşmak ve de şoförün düz yürüyüp yürüyemeyeceğini anlamak için “Buyur, şöyle yürüyelim” dedim. İmkânsızdı. Düz yürümek değil, ayakta zor duruyordu.

             Az uzaklaştıktan sonra şoföre, bu halde olduğunuz için taşıdığınız öğrencileri veremeyeceğimi başka bir ehliyetli ve sarhoş olmayan şoför bulup getirmesini, söyledim. Adam boş boş soğuk ve donuk bakarak: 
-“Olmaz !”  dedi.
Garip bir öfke krizine girmişti. Daha sonra tuhaf tavırlar gösterirken anlamsızca elini cebine attı. Bir tutam para çıkarıp “Ne kadar istiyorsun? “ diyerek elindeki paraları bana uzattı. Bu hareket ise sabrımı taşırmak için yetipte artmıştı bile,  öfkeleniştim.  Araca gidip sert ve kararlı bir tavırla taşımalı öğrencilerime araçtan inmelerini söyledim. Öğrenciler araçtan telaşla indiğinde, önceden araçta olan en arka koltukta yirmi ila yirmi beş yaşlarında iki genç delikanlı kalakalmıştı. Onlara da bu şoförün bu haliyle aracı kullanamayacağını bu araçla gitmemelerini, araçtan inmelerini söyledim. Biri sessiz kalıp yere bakarken diğeri de yarım yamalak konuşmaya çalıştı. O da sarhoştu. Araç şoförü kendi kapısından aracına bindi, motoru çalıştırdı ve aracını hareket ettirdi. Kolluk yetkimiz olmadığı için şoförü tutamadık. Telefonla hemen 155 Polis İmdat’a araçla ve sürücüsü hakkında ihbarda bulundum. Durumu anlattım. Polis merkezinden hemen plakası ve sürücüsü bildirilen aracı yakalayabileceklerini ifade ettiler. Araçta zaten sokağın sonunda kayıp olmuştu. Geride kalan taşımalı öğrencilerin içinde, bir öğrencimin babası da diğer komşu köyü taşımaktaydı. Taşınacak öğrencilerin arasında çocuğun olması nedeniyle, kalan çocukları bu araca bindirdim. Ona sıkı sıkı tembihte bulunarak öğrencilerimi, O taşımalıya verdim. Adamda öğrencileri alarak hareket etti.

             Şoförün sarhoş çıkması, moralimi bozmuştu. O moral bozukluğunu sinemize çekip çarşıya, daha sonrada evime gittim.  Eve vardığımda hava kararmıştı ve yemek sofrası hazırdı. Üstümü değişip sofraya oturacağım sırada ev telefonu çaldı. Telefondaki ses taşımalı bir aracımızın kaza yaptığını, ölülerin ve cesetlerin ……………… Devlet Hastanesi’nde olduğunu can hıraş feryat içinde söyledi.

           O an dünya başıma yıkıldı desem yeridir. Aynı güzergâhta olan ve aynı yöne hareket eden bu araçlardan ya öğrencilerimi vermediğim araç, öğrencileri verdiğim aracı durdurup öğrencileri aldıysa?

          Olaylar film şeridi gibi gözümün önünden tekrar geçerken bu kâbusu o anda yaşamanın tek bir tanımı vardı. Dizlerin bağı çözülmek deyimi olsa olsa buydu işte.

         O duygu fırtınası ve çaresizlik içerisinde, karmaşık duygular ve tahminler içinde üzerime bir şeyler alıp ………. Devlet Hastanesi’ne koşarak vardım.

           Ortalık ana baba günü gibiydi. Sanki tüm ilçe oradaydı. Kendini yere atanlar, yaşlı kadınlar ve karanlık içindeki diğer feryat eden gölgeler. Acil servisine dilimde dualarla girdim. Acil servisteki görevliler yüzümdeki anlamsız ifadeden anlam çıkarmaya çalışırken ben: “Ölen öğrenci var mı ? “ diyebildim. Görevli memur “Yok ya adam Pegeut marka aracıyla ………..yolunda  tır ile kafa kafaya çarpışıp, altına girmiş. Araçta üç kişi varmış, üçü de olay yerinde ölmüş” dedi.

 

              Hastane içindeki feryatlar devam ederken, içimdeki feryatlar beni olduğu yer mıhladı boğazım kurumuştu. Tükürüğüm boğazımı yırtacak kadar sertti.

              Hastane önüne çıktım. Şuurum bozulmuştu. Nereden geldiği belli olmayan feryatların arasından eğimli yoldan inerek perişan ve bitik halde, o zaman ki ……..kaymakamının bahçe kapısından içeri girip lojmanın kapısını tıklattım. Kaymakam bey kapıyı açtı. Yüzümden ve duruşumdan anlamış olacak ki: “Buyur anlat” dedi. Olanları bir solukta yarım yamalak dille anlattım. Teşekkür etti. Olaya vakıf olduğunu, dinlenmemi söyleyerek beni eve gönderdi.

 

                   Zor bir gecenin ardından ertesi günü taşınan on üç öğrencim okulun bahçesindeydi. Hayat devam ediyordu. Onlar dünyalarındaki oyunlara devam ediyorlardı. Onları bahçede o halde görünce çocuksu bir sevinç içime doldu. O gün öğrencilerim okulun bahçesinde oyun oynarken, acılı köyde de, kaderin oyunuyla üç kişi ise iç çekişler ve gözyaşları arasında zamansız bir zamanda, sessizce toprağa gidiyordu.
***

                   Bir zaman sonra, okulumdaki odama yaşlı bir amca geldi. Selam verdi. Dünyadan geçmiş bir hali ve donuk bakışlarıyla kendini tanıttı. O yaşlı amca, ölen taşımalı şoförün babasıymış. Elini öptüm. Karşımdaki koltuğa buyur ettim. Koltuğun ucuna edepli ve yorgun bir halde oturdu. ‘Bana olayı anlatır mısın?, dedi. Bende onu kırmadan sarsmadan olayı yalın bir şekilde anlatmaya çalıştım. Anlatırken beni dinleyen yaşlı amca sessiz sessiz ağlıyor, yerde bir noktaya bakan gözlerinden süzülen yaşların sakalını ıslatmasına yere damlamasına aldırmıyordu. Bir ara beraber ağladık.

 

               Adam sessiz dinledikten sonra oturduğu yerden zar zor doğruldu.  Konuşmaya başladı: “Yokluğuna alışamadığım oğlumun öldüğüne mi üzüleyim, öğrencilerin kurtulduğuna mı sevineyim bilemiyorum da, evlat acısını çeken güçsüz yüreğimde sönmeyen bir yangın var, bu yaştan sonra benim içimdeki bu yangını kim söndürür, onu arıyorum ” dedi.

 Elleriyle bağrına vura vura, çekti gitti.

 

( Not: Bu hikaye gerçektir. )

 

 

YORUMLAR  (Toplam 2 yorum)

  • Mustafa BADEMCİ  (22.11.2014 13:37:32)

    Fuat hocam sizi saygı ve hürmetle selamlıyorum.Sizin ve tüm öğretmenlerimizin öğretmenler gününü kutluyorum.Bu ülkenin sizin gibi özü ve sözü bir olan,kalbi sevgi ve hizmet aşkıyla dolu olan öğretmenlere çok ihtiyacı var.Allah sizin gibi insanların sayısını çoğaltması dilegiyle.

  • metin kurdoglu  (22.11.2014 00:34:41)

    Her şey var bu. Yazıda. Çok uzun olmasa daha iyi olacak. Görev çok önemli.sağolun hocam

  • Yorum yazın!
     1250 karakter yazabilirsiniz

    Tabaklar Mah. Cumhuriyet Cad. İnci İş Merkezi No: 32 / 32 Bolu   Tel:   Faks: