Platform sözcüsü Arzu Toksöz, grup adına yaptığı açıklamada, köydeki 80 hanede 250 kişinin yaşadığını belirterek, yerleşim yerine 4 kilometre uzaklıktaki taş ocağının ekolojik yıkıma neden olduğunu öne sürdü.
"Taş ocaklarındaki patlamalar, 3,4 şiddetindeki depreme eşdeğerdir" diyen Toksöz, "Patlamalar, önemli ölçüde toz emisyonuna ve yer altı su tabakasında bozulmalara neden oluyor. Ayrıca gürültü kirliliği oluşuyor ve rüzgara bağlı havaya karışan toz, hava kalitesini de bozuyor" ifadesini kullandı.
Köy sakinlerinden Naciye Uzun da köyün içme suyunun taş ocağının bulunduğu dağdan geldiğine dikkati çekerek, "Köyün suyu kesilirse ne yaparız? Bu çalışmaların sonuçları çocuklarımızdan çıkacaktır. Bu ocak havamızı kirletiyor. Ocak istemiyoruz" şeklinde konuştu.
Taş ocağının sahibi Hüseyin Tekin ise yasalara uygun faaliyet gösterdiklerini kaydederek, "Yasal tüm belgelerimizi aldık. Devlet, bize ruhsat verdi. Devletin 'yapma' dediğini yapmayız. 'Şimdi bırak' desinler, bırakırız. Kaçak çalışmıyoruz. Çalışma esnasında ormandan ağaç kesmiyoruz, kesmemiz yasak. Ağaç kesimini orman yetkilileri yapıyor" diye konuştu.